HEY GİDİ EDİP BEY HEEEY!

 

ANAP’ta siyaset yaptığı yıllarda, o zamanki çember sakallı, kalın çerçeveli seksen model gözlükleri, kalın düğümlü kravatları, sonraki yılların slim fit halinden uzak toparlak görünümüyle “amma tipsiz adam” diye geçirirdim içimden.

En çok da kapkara, çember sakallarına gıcık olurdum.

Bittabi dört eğilimli ANAP’ın muhafazakar kanadını temsil ediyor, seküler takılan akşamcı liberaller de tıpkı benim gibi gıcık oluyordu O’na.

Sermayeyi temsil ediyordu aynı zamanda.

Sermaye mühimdi!

“Ben zengini severim” diyordu Turgut Özal… Edip Uğur da zengindi.

Meselâ bizim gariban Recep Adın abimiz, kaç seçim uğraştı mebbus olayım diye.. İl Başkanlığı makamına kadar gelebildi rahmetli.

ANAP’ta siyaset yapmak için sermayen sağlam olmalıydı.

 

***

ARI YAĞ vardı İzmir yolunda; şimdi yok.  Birkaç kez fabrikasındaki koyu kahve lambirili, kasvetli ve çok eşyalı odasında görüşmüşlüğüm var.

Ara sıra kazanlar patlar, yangın çıkardı. İş kazaları da olurdu, işçi ölümleri de.

O dönemki sermaye düşmanlığımın öfkesiyle, koca koca manşetlerle çıkarırdık gazeteyi: “Arı Yağ yine patladı!”

Behram Eker’i bilirsiniz.. Merhum, eski mebuslarımızdan. Atadan babadan geldiğini bildiğim bir anlaşmazlığın kini ve öfkesiyle, çok  kalem oynattı Edip Uğur’a dair.

Namı diğer ‘Deli Behram’, gazetelerde yayımlanan yazılarıyla ne hakaretler, ne suçlamalar yöneltirdi Uğur’a.

Bu patlama olaylarından birinde, hayatını kaybeden işçilerin ailelerini bir bir dolaşmış, sorunlarını dinlemiş, tazminat haklarına falan dikkat çekmişti. Bir gün beni de çağırdı, “gel birlikte ziyaret edelim, gör o insanların halini” diye.

Gittik, gördük, dinledik, uzun uzun yazdık o zaman.

 

***

EDİP UĞUR, hem sanayici ve iş insanı kimliğiyle, hem politikacı yanıyla hep gündemindeydi bu şehrin.

İşini de, siyaseti de iyi yürütüyordu.

Yağcılık işinde hep ileri gitti; siyasetten hiç kopmadı.

Devre dışı kaldığı dönemlerde bile, iş alemini temsilen yine bir biçimde siyasetin içinde oldu. MÜSİAD’ı kurdu buralarda, başkanlık yaptı. Kâh sektörel rakipleri, kâh Balıkesir’in sermayedarlarıyla cebelleşmek zorundaydı; ayakta kalmak, önder olmak, hep konuşulmak için kavga edeceksin.

Edip Uğur da fena halde kavga ediyordu.

Rahmetli Faruk Kula’yla kavgasını bilirsiniz zaten.

Yırcalılardan da haz etmezdi.. Bandırma Caddesi’ndeki evin bahçesinden üç metre koparıp yola tahvil etme olayına gelene kadar, Yırcalılarla çok uğraşmışlığı vardır.

Neyse.

 

***

BİR ara Demokrat Parti için kolları sıvadı; sonrasında AK Parti kurucuları arasına girdi. Bir baktık, Genel Başkan Yardımcısı olmuş partide.. Kasayı, hesabı, kitabı O’na emanet etmiş Erdoğan.

Yine iktidardaydı artık; yine gücüne güç katıyordu.

İstanbul’dan getirdiği kuzeni Sabri Uğur’u Balıkesir Belediye Başkanı yaptı.

Kimsenin tanımadığı Sabri Uğur, Balıkesir’i yönetecekti.

Edip Uğur’un tanınırlığı, bilinirliğiyle beraber, arkalarındaki iktidar ve sermaye gücü, Belediye’nin başına bir Uğur’u getiriverdi.

O da Edip Uğur gibi çabuk öfkelenen, çabuk kösülen bir adamdı rahmetli.

Beş yıl, “hart hurt Sabri” diye yazdık..

Birinci dönemin sonunda seçimi kaybettiğinde, “senin yüzünden kaybettim” dediydi!

O’nun yerine Belediye Başkanı seçilen şimdinin AK Partilisi İsmail Ok da, “sayende kazandım” diyordu…

Ama tıpkı Edip Uğur gibi O da benim gazetecilik anlayışıma, objektif duruşuma, olayları yorumlama tarzıma ve davranışlarıma saygı gösterdi hep. Sevdiler beni yani.

Her ikisini de çok eleştirmişliğim var; başka arkadaşlar da çok eleştirdi.. Onları dava ettiler hep, bana ses etmediler.

 

***

SONRAKİ yıllarda, Edip Uğur’la daha iyi bir diyalog içinde olduk.

O bana ismimle hitap eder, ben ‘Edip Bey’ hitabından şaşmazdım.

Arkasından önünden “başkanım başkanım” diye seslenenlerin aksine, ‘Edip Bey’ dedim hep; sizli bizli konuşmayı tercih ettim.

Sigara düşmanlığını bildiğim halde, günün birinde Büyükşehir’deki makam odasında, “sigara içmek istiyorum” dediğimde, “iç” deyip camları açmıştı.. Bir de kahve söyledi.. O zamanki mebuslardan Kasım Bostan da vardı odada.. Fosur fosur içtiydik cigaraları.

 

***

ANILARI geçelim biraz.. Sonraki yıllardaki anmalara da kalsın, hepsini tüketmeyelim.

 

***

GOOGLE’da ‘Ahmet Edip Uğur’ yazıp görselleri tıkladığınızda, karşınıza çok sayıda ‘ağlayan Edip Uğur’ fotoğrafı çıkıyor.

Siyasetin zirvesine erişmiş bir adamın, zorunlu istifa açıklaması yaparken ağlayan halini görmek insanın içini acıtıyor. Ağladığını görüp gülenler de çok tabi.

Bir yığın siyasi martaval, boğuşma, itişme, kakışmanın ardından “istifa et” komutuna daha fazla direnemeyip, Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan istifa etmişti malum. Partiden de ayrıldı.

Üzerinde baskı kurulduğu, ailesinin tehdit edildiği iddialarını anlatırken bir anda ağlamaya başlamıştı.

O’nu hiç kimse öyle görmedi. Ya gülerken, ya kızarken, ya bağırıp çağırırken, ya da sakin neşeli haliyle bilir herkes.

Sonra gitti DEVA’nın kurucuları arasına katıldı ama, yaşadığı süreç öyle ağır geldi ki, beyninde tümör belirdi. Ameliyatlar, tedavi süreçleri derken iyileştiğini zannettik; hastalık yine nüksetti.

Geçen yıl 8 Eylül’de yetmiş bir yaşında hayata veda etti Edip Uğur.

 

***

HIZINA yetişemeyenler, bugün O’nun temelini attığı, O’nun bitirme aşamasına getirdiği yatırımlar üzerinden reklam yapmaya çabalıyor.

Yanlış hamleleri, öncelik tercihlerindeki hatalı adımları, gemileri yakan üslubu, kırıp döken yüksek şekeri, etrafını perdeleyen etten duvar, kandırılmalar, yanıltılmalar, falan filan.

Ama bir iz bırakmadı mı bu memlekette?

Yaşamının yarıdan çoğunu siyasetle geçirmiş tecrübeli bir adamın ‘çırak çıkarılma’ haline örnektir Edip Uğur’un yaşadıkları. O’nun çırakları, “ustayım” diye dolaşıyor şimdi ortada. Elinden tutup siyasete soktuğu, bir yerlere taşıdığı arkadaşlar, “Edip Abi Edip Abi” diye peşinden koşarken, bir anda yanında görünmekten korkup kaçanlar, ismini anmaya erinen sonradan görme seçilmişler, ortaya çıkardığı kentsel eserleri küçümserken kendileri doğru düzgün bir eser üretemeyenler…

Onlara da falan filan.

 

***

BİR şey söyleyeyim de gülün:

“Çok kibirli” diye ardından konuşulan Edip Uğur’a yakışıyordu billahi o kibir…

Şimdinin sonradan görmelerindeki kibir ötesi hallere bakınca…

 

***

MEKANI cennet olsun.. Ne diyelim başka?

Exit mobile version