GÜRE sahilindeki tarihi yağ fabrikasının önünden geçerken.. Her seferinde, “günün birinde burayı biz alacağız” deriz, Güzide’yle karşılıklı gülüşerek.
Neden güleriz birbirimize?
Biliriz ki, orayı satın alacak bir para hiç olmayacak cebimizde.
Zaten o kadar parayı cepte taşıyamazsın… Banka hesaplarımızda da olmaz.
Kendimizle dalga geçeriz yani.
***
BİR DE düşünürüz hep.. Önüne arabayı park edip, gerçek ustaların elinden çıktığı belli tuğla duvarları hayran hayran izleyerek.. “Bu yapının sahipleri neden kaderine terk etmiş burayı” diye sorarız.
Sahilde, denizin dibinde, bacasını her yerden görebildiğiniz, alınlığındaki ay yıldız motifini hayran hayran izlediğiniz bu güzel yapı.. Güre’nin sembolüdür adeta.
***
KISA süre önce bir fırtına aldı götürdü çatısını.. Duvarları yıkıldı.. Tuğlalar etrafa saçıldı.
Yapının bütünlüğü bozuldu.
Üzüldük elbet.
Bizim olacaktı!..
***
ŞİMDİ oraya Büyükşehir Belediyesi talip. Kamulaştırıp restore ettirmeyi planlıyor. Bununla ilgili Plan Bütçe Komisyonu kararı var; kamulaştırma işlemine onay veriyor.. Oy çokluğuyla tabi.. Muhalefet “olmaz” demiş.
Dünkü Büyükşehir Meclisi’nde bu konu tartışıldı.
Büyükşehir yönetimi, hem Kültür ve Turizm Bakanı, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın temennileri doğrultusunda, bu yapının en kısa sürede kamulaştırılmasını istiyor.
Böyle özel bir yapıyı onarıp yaşatmak lazım sonuçta. İster kültür merkezi yap, istersen müze.. Her şey olur.
Büyükşehir Belediyesi’nden bu konuda bilgilendirme yapıldı önceki gün. “Binayı kamulaştırıp restore ettireceğiz, Körfez’in kültürel ve sosyal hayatına kazandıracağız” denildi.
Biz de böyle olmasını arzu ediyorduk zaten.
Ama bilgilendirme notunda, verilmeyen bir bilgi vardı. Büyükşehir Meclisi’nde, CHP’li Edremit Belediye Başkanı Hasan Arslan açıkladı.
Burası Edremit’in tarihsel isimlerinden biri olan Banker Ali Bey’in torunlarına miras kalmış. Yani yapının bir sahibi var. Mülk sahipleri, Büyükşehir Belediyesi ile görüşmüş, restorasyon konusunda mutabık kalınmış. Muvafakatname vermişler ayrıca; on ikinci ayın yirmi birinde.
Büyükşehir Belediyesi bu mutabıklığa karşılık “bizde bu işe ayıracak bütçe yok, siz kendiniz yaptırın” demiş daha sonra.
Sonra…
***
SONRASINDA, mülk sahipleri Koruma Kurulu’na gitmiş, Çevre Şehircilik Müdürlüğü’ne başvurmuş, röleveleri sunmuş, gerekli resmi belgeleri hazırlamış, “kendimiz yapacağız” demiş.
İmarda otel, sosyal tesis alanı olarak görünüyormuş burası. Mülk sahipleri de buna uygun bir ticari faaliyet düşündü herhalde.
Bakan ve Emine Erdoğan’ın temennisi, tavsiyesi ‘emir’dir sonuçta.. Emir demiri keser.
Büyükşehir Belediyesi, mülk sahiplerinin restorasyon girişimi hiç olmamış gibi, “biz burayı kamulaştırıyoruz” diyor.
Apar topar yani.
Mülk sahibine, “burayı sana yar etmeyiz” demek gibi bir nevi.
***
TARİHİ fabrikanın bugünkü sahipleri, Büyükşehir Belediyesi eğer kamulaştırma kararı alırsa, konuyu yargıya taşıyıp hukuk önünde hak arayacakmış. Bu bilgiyi Belediye Başkanı Hasan Arslan verdi Meclis’te.
Şunu söyledi:
“Büyükşehir ‘para yok’ demiş, ‘biz yapamayız’ diye karşılık vermiş.. Adam da bunun üzerine ‘kendimiz yapalım’ diye düşünmüş, harekete geçmiş.. Planlarını projelerini hazırlamış. Bu kamulaştırma olayı nereden çıktı şimdi? Hani para yoktu?”
Uzun uzun söylediğinin özeti bu.
Hasan Arslan, kamulaştırmaya karşılık açılacak davanın uzun süreceğini, bu yüzden zaman kaybedileceğini, itirazların, yargılamaların bitmeyeceğini, konunun sürüncemede kalacağını da söyledi.
“Kamulaştırmadan vazgeçin, adam kendisi yapsın, bir an önce bitirsin” dedi.
AK Parti Grubu kararlı. Karar çıkmalı, kamulaştırma başlamalı.. Öyle istiyorlar.
Sonuç itibariyle, karar oy çokluğuyla alındı.. Büyükşehir Meclisi’nin çoğunluğu ‘evet’ dedi.
***
BÜYÜKŞEHİR Başkanı Yücel Yılmaz Meclis’te yoktu.. Mazeretliydi. Meclisi, Dursunbey Belediye Başkanı Ramazan Bahçavan yönetti.
Yücel Yılmaz otursaydı Meclis Başkanı kürsüsünde..
Kamulaştırırım – kamulaştıramazsın tartışması saatlerce sürerdi.
Her Meclis’te yaptığı gibi, ithamlar, suçlamalar, sözlü sataşmalar, zaman zaman hakarete varan ifadeler eşliğinde Meclis’i gerim gerim gererdi.
Ramazan Bahçavan, yarım saatte tereyağından kıl çeker gibi hallediverdi işi.
***
PEKİ bu tarihi yağ fabrikası çok uzun yıllardır orada öyle atıl halde duruyor. Sahibi belli, yeri belli.. Bunca zaman neden “şurasını onaralım, burasını düzeltelim” diyen olmadı?
Onu da öğrendik; mülkiyetiyle ilgili bazı sorunlar varmış, el değiştirmiş, bu işlemler yakın zamanda halledilebilmiş, falan filan.
Yıkılıp göçmeden önce yapılsaydı keşke bu işlemler.
Edremit’in çok sayıda tarihi değerinden biri sonuçta.
Hani, iş Büyükşehir’in operasyonuna varana kadar, çook önce Edremit Belediyesi’nce de halledilebilirdi yani.
***
BİR DE, kamulaştırma ve restorasyon masraflarının Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca karşılanacağı açıklanmıştı, Büyükşehir’in bilgi notunda.
Meclis’te bunun böyle olacağına dair bir açıklama, bir bilgilendirme olmadı.
Basına servis edip bu konuda yeni bir algı çalışması mı yapmak istedi Büyükşehir?
“Bakanlık halledecek, bizim cebimizden para çıkmayacak” deyip, kamuoyundan “haa, tamam o zaman” onayı almak mı maksat?
Bakalım, ilerleyen zamanda göreceğiz; kamulaştırma ve restorasyonu Büyükşehir mi karşılayacak, yoksa söyledikleri gibi Bakanlık mı verecek…
***
BİZ neye bakarız vatandaş olarak?
Uzun yıllar orada atıl halde duran böylesine özel bir yapının kamu yararı için en iyi biçimde değerlendirilmesi gerektiğine bakarız.
Tabi empati yapmak lazım bazen. Yapı, kamu malı değil; özel mülkiyet.
Siz olsanız ne yaparsınız?
Mülkünüz üzerinden bir fırtına kopuyor memlekette.
“Burası benim arkadaş, çökse de, yansa da, patlasa da bana ait; size ne oluyor” diye diklenmez misiniz?
***
BİR DE, önce “buna ayıracak paramız yok” diyen, sonra apar topar kamulaştırıp restore edeceğini söyleyen bir Büyükşehir Belediyemiz var.
Bir dediği bir dediğine uymayan yönetim anlayışı yani.
Şehri şiir gibi yönetmek böyle bir şey olsa gerek!
http://politikam.com/buyuksehir-para-yok-biz-yapamayiz-demis.html
http://politikam.com/guredeki-tarihi-yag-fabrikasi-kamulastirilip-restore-edilecek.html