DEDİKODU / MALUM KİŞİ
CHP’li belediye denince akla şenlik gelir, festival gelir.
Neticede vatandaşın gönlünü hoş, yüzünü neşeli tutmak lazım.
Hoş; şenlikte yüzü gülen vatandaş, kapısının önündeki konteyner iki hafta boşaltılmayınca şenliği, festivali, eğlenceyi unutuyor, sövmeye başlıyor.
Ya da belediyelik bir işi rast gitmeyince ağzına geleni söylüyor!
Ama olsun varsın; hele de bu sıcak yaz günlerinde milleti biraz şenlendirmek lazım.
Neden lazım?
Ekonomi bozuk. Herkesin ekonomisi bozuk. Yaz günü domatesin kilosuna elli lira ödüyorsa vatandaş.. Ya da ne bileyim işte dört kişilik bir aile iki öğünden kelle başı iki ekmek yese, günlük seksen lira.. Oğlan obur olur, iki ekmek gübürdetir; ortalama yüz lira!
Aya vurdun mu, üç bin lira… Paraya bak abi; sadece ekmeğe üç bin lira ödüyorsun her ay…
Cumartesi günü annemle pazara gittik. Domates, biber, patlıcan, patates, soğan, yeşillik derken.. Oturup tek tek hesaplamadım ama, herhalde iki bin – iki bin beş yüz lira kadar harcadık.
Bu bir haftalık Pazar alışverişi. Aya vurdun mu, asgari 6 – 7 bin lira.
Bizim gibi doymuyorsa gözü vatandaşın, çok çok almaya alışmışsa bir de.. Esas sıkıntı orada işte.
Lokma küçülünce öfke katsayısı tavan yapıyor.
***
PAZAR alışverişiyle belediyelerin organize ettiği şenlik – festival muhabbetlerinin ne ilgisi var diyeceksiniz?
Çok ilgisi var.
Milletin yüzünü güldürmek lazım; iki üç saatliğine de olsa. Sonra ister sövsün, ister dövsün.
Ama birader, vatandaş bu hayat pahalılığı, bu yüksek enflasyon ortamında kıt kanaat geçinip her işinden tasarruf ederken..
Hele bir de devlet tasarruf tedbirleri genelgeleri yayınlayıp kamu kurumlarına ayar veriyorsa..
Özellikle de belediyeler şenlik festival havaları için büyük bütçeler ayırıyor malum.
Şarkıcı türkücü milleti de öyle eskisi gibi orta halli konser tarifeleri uygulamıyordur; milyondan açılıyor kapak.
Bu işlerin envai çeşit harcama kalemi oluyor; konuklar, ağırlamalar, yedirme içirmeler, otel masrafları, şanlı şöhretli kortejler, ikramlar, bando mızıka. Her cins şamatanın parasal bir karşılığı var.
Madem tasarruflu olmak zorundayız, belediyeler de tasarruf etmeli.
Öyle on beş – yirmi dakikalık bir TV programında, üç cümleyle icraat anlatmak için canlı yayınlara yüksek perdeden ödemeler yapmamak lazım en başta.
Milletin yüzünü, daha küçük bütçelerle, daha mütevazı organizasyonlar da güldürür nitekim.
***
TASARRUF denince, hemen basın – medya masraflarını kesmek geliyor ya hepsinin aklına.
Abonelikler iptal… Bayram seyran reklamları iptal…
“Tasarruf ediyoruz!”
Şehrin hemen her yerini saran açık hava reklam materyallerini görüyorsunuz hepiniz.
Belediyelerin ve başkanların mesajlarıyla, icraat reklamlarıyla, özel gün ve bayram tebrikleriyle doluyor sürekli.
Bu işler bedava mı oluyor?
Balıkesir il merkezinde meselâ, yüzlerce billboard var. Yüzlerce ışıklı pano.
Bunların boş kaldığını gördünüz mü hiç? Boşsa, eskisi çıkmıştır, yenisi yapıştırılacaktır.
“Ama biz kendi billboardlarımızı kullanıyoruz, ödeme yapmıyoruz” derler.
Hiç öyle değil.
Hem öyle olsa bile, bu işin baskı faslı var.. Matbaa bedava mı basıyor?
Yirmi ilçeyi de hesaba katın; binlerce reklam panosu…
Reklamdan taviz verilmiyor.
***
BUGÜN Bandırma’da Kuşcenneti Festivali başlıyor. Hâttâ günler öncesinden başladı, meydanda konserler, sergiler falan.
Geleneksel bir festival; bu yıl otuz üçüncüsü düzenleniyor. Bandırmalılar şenlenecek.
Peki bu işin ev sahibi Bandırma Belediyesi’nin festival bütçesi ne kadar?
Gazeteci milletine bir festival davetiyesini çok gören Bandırma Belediyesi, festival için dünyanın parasını harcayacak.
Sahil belediyeleri yaz aylarını boş geçirmez malum. Bir festival biter, bir başka festival başlar. Bir şenlik biter, öteki şenlik başlar.
Gelsin sanatçılar, gitsin orkestralar.
Repçi de olsun klasikçi de.. Popçu da olsun türkücü de.
Sonra al eline zeytin dalını; barış, kardeşlik, özgürlük türküleri söyle.
Konserin biri bitsin, diğeri başlasın.
Sanatçılar dolsun, sergiler açılsın, pandomimciler gösteri yapsın.
Festival kortejinin geçeceği güzergaha konuşlanıp üç beş pamuk helva satarak nafakasını çıkarmak niyetindeki seyyar vatandaşı da zabıta kovalasın!
Baloncunun balonları patlasın… Çekirdekçiye zaten ayar oluyorum; parkta, yolda, bankta, çim alanda, beton zeminde, her yerde öbek öbek çekirdek kabukları görünce, çekirdekçiyi ıslatıp ıslatıp dövesim geliyor.
O satmasa, millet ortalığı pisletmeyecek neticede.
Zabıta milletine de selam ederim bu arada.
***
BU işlerin ..okunu çıkaran kitap fuarları da var meselâ.. Seriye bağlıyor adamlar.. Fuar üstüne fuar.
Gelsin üç beş tanınmış yazar, kitaplarını anlatsın.. Politikacı milleti çıksın sahnede siyasetini yapsın.. Araya illa ki bir iki konser yerleştirmek lazım ki, uzun ve ağır söyleşilerden bunalan ve her seferinde aynı şeyleri dinlemek zorunda kalan vatandaş az biraz ferahlasın.
Yayınevleri stantlar açsın, yazarlar ücreti mukabili kitap imzalasın.. Her cins kitabın satıldığı stantlar dolsun taşsın.
Konuşmacılara plaket, özel konuklara rakılı mezeli akşam sofraları.. Denizin kıyısında, dostların sofrasındayız madem; ya levrek yemek lazım, ya çipura.. Aman haa, çiftlik balığı olmasın!..
Otelci de kazanacak nitekim, restorancı da… Hediyelik eşyacı da kazanacak, seyyar satıcı da.
Herkesin kazançlı çıkacağı bir ortam yani.
E o zaman niye höykürüp duruyorsun; herkes kazançlı çıkıyorsa, sevinmek lazım.
Ekonomiye katkı neticede.
Biz tasarruf kısmındayız olayın.
Az biraz kısmak lazım.
Millet şenlensin, gülsün, eğlensin falan ama..
Daha küçük bütçelerle, daha mütevazı organizasyonlarla da olabiliyor nitekim.
Organizatör arkadaşların paket programlarına harcanmasın milletin parası.
Haydi iyi eğlenceler o zaman.