“EN büyüğü olacak…”
“Türkiye’de bir ilk…”
“Örnek proje…”
***
BİZİM Büyükşehir Belediyesi’nden gönderilen haber bültenlerinde bu tür cümleleri sıkça görüyoruz.
Şimdi de Türkiye’nin en büyük Roman Çocuk Orkestrası’nı kuracaklarmış.
En büyük!
Hedef bu.
Pardon, o hedefin üstünde bir hedef daha var:
Dünyanın en büyüğü olmak!
***
ÖNCE, ‘en büyük’ olmak için, ‘büyük mekan, büyük ustalar, büyük organizasyon’ lazım diyerek söze başlayayım.
Haydi onları yetiştirecek müzik otoritelerini bulursun; kendi branşında en iyisi olanları tespit edip getirirsin; ya da yerel olanakları harekete geçirirsin falan da..
Organizasyon büyük!
Eline plastik su damacanası tutuşturup, dört dörtlük ritim atmayı öğrettiğin çocuklara, Salih Tozan Kültür Merkezi’nde dümbelek konseri verdirmeye benzemez ki bu iş.
Hem bak, Şehir Tiyatroları işini bile halledememişsin henüz.. Belli ki bu işin akademik eğitimini alan, tiyatro sahnelerinin tozuyla beslenenleri kolay bulamıyorsun ki, ‘kurs belgesi’ getireni tiyatrocu kadrosuna almayı planlıyorsun.
Yani öyle kolay olmuyor bu işler.
***
ROMAN vatandaşların müzikle haşır neşirliği, her türlü enstrümana yatkınlığı, müziği kolay öğrenme ve enstrüman kullanmadaki becerisi genetik bir mevzu.
Hani derler ya, “anasından müzisyen doğuyor”… Aynen öyle!
..ve fakat, Roman olmayıp anasından müzisyen doğan yetenekleri de var bu memleketin.
Vardır yani.. Ararsan bulursun.
Maksat ‘fırsat eşitliği’ ise, müzik yeteneği olan tüm çocukları alırsın kapıdan içeriye.
Roman Çocuk Orkestrası demezsin; Balıkesir Çocuk Orkestrası, Balıkesir Çocuk Korosu, artık adı ne olursa…
***
ROMAN Derneklerine hoş görünmek için böyle bir proje geliştiriyorlarsa..
Yarın Yörük Türkmen Dernekleri gelir kapıya; “biz de Yörük Türkmen Çocuk Korosu istiyoruz” diyebilir meselâ.
Hani onların da yetenekli çocukları vardır; Yörük deyince yaylada koyun, Türkmen deyince dağda keçi güden, konar – göçer insanlar gelmesin akla.. O devir, Çadıryırtan Paşa’nın zorunlu iskan kararına kadardı. Sonra yerleşik düzen başladı; şehirle tanıştılar.
Her konuda farklı yeteneklere sahip bir yığın çocuk var içlerinde. Onların günahı ne?
***
KAFKASYA taraflarından göç edip buralara iskan edilenler var meselâ.. Çerkesler, Abhazlar, Gürcüler, Dağıstanlılar, Çeçenler falan.
Onların folklörü bambaşkadır; bizim rahmetli birader oynardı çocukken. Karesi Ortaokulu’nun Kafkas Folklör ekibi vardı; Mahmut Esat Güneş hocanın öğrencileriydi. Eski zamanda bu şehirde ne güzel gösteriler yaparlardı.
Benim de provalarda doli çalmışlığım vardır yani, istepne faslında.
Şimdi onlar gelse Ahmet Akın’ın kapısına, “Türkiye’nin en büyük Kafkas Halk Dansları Topluluğu’nu kurmak istiyoruz” dese…
Ya da “Büyükşehir olarak sen öncülük et” talebinde bulunsalar…
Daha muhacir, mübadil kökenliler var, Kırım göçmenleri var, Suriye’den ordan burdan göçle gelip buralarda yaşayan çocuklar var…
Tüm çocukları düşünmek lazım elbet.
***
LİSTE böyle uzar gider.
Fırsat eşitliği, herkese eşit olmak değil midir?
O halde, direkt Roman Çocuk Orkestrası yerine, ‘Balıkesir Çocuk Orkestrası’nı oluşturmak daha mantıklı olmaz mı?
Yalnızca orkestrayla da kalmasın olay; halk oyunları da girsin işin içine, sahne sanatlarının hepsi dahil olsun.
Hâttâ adına, ‘Balıkesir Çocuk Sanat Topluluğu’ falan denilebilir.
***
HEDEFLERİ abartmamak lazım ayrıca. ‘En büyük olma’ hedefine ulaşmak zordur. Zaman ister, emek ister, çok çalışmak ister.
Nitelikli bir şeyler yapma hedefi daha akla yatkın değil mi?
***
TÜRKİYE’nin en büyük Roman Çocuk Orkestrası için başvuru süresi de vermişler: 15 Ocak’a kadar!
Ne bu acele?
Orkestrayı kurdun; ertesi gün klarnet taksim mi bekliyorsun?
“Geç haberim oldu” deyip ayın 16’sında gelen çocuğa, “kayıtlar bitti” mi diyeceksiniz yani?
***
“AMAN birader ya, sen de her şeyi eleştiriyorsun” diyeceksiniz.
Eleştirmiyorum; kendimce doğru olanı anlatmaya çalışıyorum.
Fırsat eşitliği mevzubahis ise, bu şehrin tüm çocukları için fırsat eşitliği yaratmak gerekmez mi?
Çocukları ayırmak, ayrıştırmak gibi bir durum söz konusu olmasın.
Müziğe yetenekli tüm çocuklara açılsın kapı.
Selam ederim.