DÜN KARA DEDİĞİNE BUGÜN AK DİYENLER…

 

Siyaset kelimesinin kökü Arapçadır. Yetiştirmek, eğitmek, yönetmek anlamına gelir. Aslında Bedevi toplumlarda at ve deve gibi hayvanların yetiştirilmesi, terbiye edilmesi için kullanılmıştır…

Ahlak kelimesinin kökü de Arapçadır. Türkçe sözlükte, “Bir toplumun içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimi ve kuralları” olarak ifade edilir…

 

Günümüzde siyaset kelimesi politika ile eş anlamda kullanılıyor. Belli bir görüş veya anlayış çerçevesinde devlet işlerini düzenleme, yönetme sanatı veya iddiası olarak anlamlandırılıyor…

İnsanlık tarihinde ise hep yönetenler ve yönetilenler olmuştur. Yönetilenler, yönetenlerin adil ve ahlaklı olmasını ister…

Her türlü rejimde yönetenler devlet işlerini düzenlediğine göre ve bu işe de siyaset denildiğinden dolayı siyaset ve ahlak hep tartışma konusu olmuştur…

Demokratik toplumlarda bu iki kavram sadece iktidardaki yöneten erkler için değil muhalefet unsurları içinde geçerlidir…

 

Kemal Kılıçdaroğlu sık sık Siyasi Ahlak Yasasının çıkarılması gerektiğinden bahseder. Sadece Genel Başkan olduğu dönemde değil grup başkanvekili olduğu dönemlerde de bunu talep eden biri olarak; iktidara geldiklerinde ilk icraatlarının bu yasayı çıkarmak olduğunu da vadeder…

Siyasette, Ahlakın geçerli olup olmadığı ile ilgili iki farklı düşünce vardır…

Bazı düşünürler, siyasal sürecin karakterinin insanın doğasının değişmez özelliklerinden çıktığını düşünür. Her zaman insanın benzer durumlarda değişmez bir şekilde benzer davranışlarda bulunacağını kabul eden bu düşünceye göre siyaset ahlak kurallarından bağımsızdır. Yani ahlak bu sorgulamayla ilişkilendirilemez.

 

Buna karşılık, diğer düşünürler tam aksine, siyasetin tutarlılığını ahlaka bağlarlar. Ve ahlaki değerler, somut siyasal tavrın merkezidir. Ahlaki öğeler siyasetin bir bölümünü oluşturduğuna göre, siyaseti ahlaktan ayrı değerlendirmek mümkün değildir…

Siyasetin, insanların toplumlarını düzenlemede seçilecek değerler arenası olduğu geçmişte geçerli olduğu gibi şimdi de geçerlidir. Bu nedenle konunun doğası, konuyla ilgili çalışmaya yol gösterir. Eğer siyaset, toplumsal ahlak yararına bir toplum arayışı ise siyasi çalışma da ahlaken yargılanmış bir sonuçlar arayışıdır…

Ben, tıpkı Kılıçdaroğlu gibi siyaseti ahlaktan ayrı değerlendirmenin mümkün olmadığını savunan düşünürlerden yanayım…

 

Ne yazık ki dünyada olduğu gibi ülkemizde de siyaseti ahlak kurallarından bağımsız ele alan siyasiler, politika alanında egemen ve söz sahibiler. Hedeflerine ulaşmak için ahlaki değerleri bir yana koyup kişisel başarıları için her yol mubah anlayışıyla hareket edip; bugün kara dediklerine yarın ak demekten çekinmiyorlar…

“Ak’ın Karasına” diyerek siyasi başarı elde eden ve daha sonraki süreçte acılar çeken, büyük bedeller ödeyen karşıt ideolojik kişilerden bile oy almış bir siyasi figür; dün kara dediğine bugün ak deyip saf değiştirebiliyor…

 

Bırakın rakip partilerde olup en ağır ithamlarda bulunduktan sonra ve dahi değişen bir şey olmadığı halde birlikte yürüyebilen siyasi anlayışı. Aynı partide olup birbirlerine en ağır hakaretleri yapan ama sırf çıkarları birleştiği için kol kola girme ilkesizliğini gösteren siyasilere de şahit oluyoruz. Ancak bu şekilde ilkesizce bir araya gelen çıkar ilişkisi, eninde sonunda çıkar çatışmasına dönüşüyor…

Arzu edilen medeniyet seviyesine ulaşmak için, insanlığın geri kalmışlığı bertaraf edilip gelişmesi için, insanca yaşayıp adil bir paylaşımı yakalamak için; siyaset bir akarsu yatağıdır…

 

Ahlaklı siyaset egemen olmadığı ve dolayısıyla ortak akıl hayata geçmediği sürece insanoğlu bu akarsu yatağında boşa kürek çekmeye devam edecektir…

Siyasi ahlak yasası çok önemeli ve mutlaka çıkmalıdır…

Ama tek başına yeterli değildir…

Exit mobile version