DR. NECDET UÇAN: VAKA SAYILARI GERÇEĞİ YANSITMIYOR

Balıkesir Tabip Odası  Başkanı Dr. Necdet Uçan koronavirüs vaka sayıları, hastalıktan korunma ve tedavi konularında POLİTİKA’ya açıklamalarda bulundu. Tabip Odası Başkanı Necdet Uçan son günlerde 30 binler seviyelerinde açıklanan vaka sayılarının bile düşündürücü olduğunu söyledi.

 

Tabip Odaları olarak Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı vaka sayılarının düşük olduğunu her fırsatta söylemelerine rağmen doğru rakamların açıklanmasına yeni başlanıldığını kaydeden Dr. Necdet Uçan, Türkiye’nin vaka sayılarında Avrupa’da birinci, dünyada ise üçüncü sırada yer aldığını dile getirdi. Necdet Uçan hastalığın yayılımının önlenmesi için maske-mesafe-hijyen konularının önemli olduğunu vurgulayarak, covid-19 aşısının toplumun büyük kesimine uygulanması gerektiğini ifade etti.

 

“30 bin civarında açıklanan vaka sayıları gerçeği yansıtmıyor”

Balıkesir Tabip Odası Başkanı Dr. Necdet Uçan yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Maalesef haklı çıkmasaydık. Böyle bir hassas konuda haklı çıkmak bizi gerçekten üzüyor. Ama dediğimiz gibi baştan beri bu sayıların gerçeği yansıtmadığını söylüyorduk. Vaka, hasta, temaslı, asemptomatik, semptomatik diye bir yığın kavram kargaşası yaratıldı ilk önce. Sonra da biz hasta sayılarını açıklıyoruz diyerek, yani semptomu olanları açıklıyoruz diyerek çok düşük sayıları açıklamaya başladılar. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile aynı fakülteden mezunuz. Bizim Çapa Tıp Fakültesi’nden bir hocamız Sayın Sağlık Bakanımıza çok sitem etti. Hocamız, “bizde vaka vardır” dedi. Hatta biz vaka tartışması yaparız dediğimiz zaman “orada hastalar tartışılır, yani vaka ile hasta aynı şeydir. Bunun bu şekilde ayrılması, bu şekilde telaffuz edilmesi çok yanlıştır” açıklamasında bulundu. Durup dururken bu vakalar az demiyorduk. Biz sahadayız, sürekli meslektaşlarımızla, sağlık çalışanlarımızla birlikte her yerden bize haberler geliyor, hastanelerle görüşüyoruz. Biz biliyorduk ki açıklanman sayılar çok yükseklerde. Hatta 3 binlerden 30 binlere çıkan ve açıklanan bu sayıların da çok fazla gerçeği yansıtmadığını düşünüyoruz. Şu an 30 bin vaka diye açıklanan sayı sadece PCR testi pozitif olanlar. Oysa biz biliyoruz ki PCR testi pozitif olanlar kadar da PCR testi negatif olduğu halde bilgisayarlı tomografisi pozitif olan, diğer semptomları uyanlara da covid-19 tedavisi başlanılıyor. Dolayısıyla açıklanan 30 bin rakamları dahi şu anda çok fazla gerçeği yansıtmıyor diye düşünüyorum.  Üzülerek söylüyoruz ki Türkiye Avrupa’daki vaka sayısı bakımından birinci sıraya geldi. Dünyada da Amerika birinci sırada, Hindistan ikinci sırada, Polonya, Brezilya ve Türkiye açıklanan vakalarla üçüncü sırada yer aldı.

 

 

“50 milyon doz korona aşısı ülkemiz için yeterli değil”

Böyle olunca her gün vatandaşlarımızı, meslektaşlarımızı, sağlık çalışanlarımızı kaybedince neler yapılması gerekir, neler olması gerekir diye bakacak olursak, umuyor ve diliyorum ki şansımız olur, virüs mutasyona uğrar. İkinci sırada ise aşı geliyor. Bununla ilgili açıklamalar yapılıyor, değişik ülkelerde aşı çalışmaları yapılıyor. Hatta bunların bir kısmının üçüncü faz çalışmalarının yapıldığı ve Aralık ayında piyasaya verileceğiyle ilgili açıklamalar var. Umuyorum ve diliyorum ki aşı uygulamaları başlar. Ama tabi aşı uygulamaları da toplumun belli bir kesimine, yüzde 70-80’lere yapılırsa ancak o ülkede bağışıklıktan söz etmek mümkün olur. Bunun altında olursa, örneğin Türkiye’nin Çin’den 50 milyon doz aşı bağlantısı yaptığı söyleniyor. Bu aşı iki kez yapılacağı için 25 milyon kişiye yapılacak demektir. Dolayısıyla bunun yeterli bağışıklığı sağlamayacağı açıktır. Şimdiden diğer dünya ülkeleri gibi bu bağlantıların Sağlık Bakanlığı tarafından mutlaka yapılması gerekir.

 

“Zatürre ve grip aşısının uygulanmasında geç kaldık”

Şunu söylemeden geçemeyeceğim; şimdi biz özellikle covid hasta grubunda, 65 yaş üstü hastalarda zatürre aşısının mutlaka yapılmasını gerektiğini aylardır söylüyoruz. Zamanında yeterli lojistiğin sağlanmasını aylardır söylüyoruz. Yine mevsimsel grip aşısının yapılması gerektiğini aylardır söylüyoruz. Ancak gelinen noktada şu anda bize gelen hastalara maalesef zatürre aşısı olmadığı için, bekleyip enfekte olmamaları için aşı geldiğinde biz sizi arayacağız diyoruz. Çünkü bir aile sağlığı merkezinde dahi 600 civarında listelenen ve aşı bekleyen insanlar var. Hem onlar bitecek, hem yeni müracaatlara aşı yapılacak. Bu arada Kasım ayı bitmek üzere. Oysa bunların bu aylarda mutlaka tamamlanmış olması gerekiyordu. Yine mevsimsel grip aşısında da benzer bir durum var. Daha yeni Sağlık Bakanımız açıkladı 720 bin kişiye şu ana kadar mevsimsel grip aşısı yapılmış. Türkiye’de kronik hastaların toplamı, artı 65 yaş üstü hastaların 20 milyona ulaştığını biliyoruz ki bu dönemde sadece bu hassas, riskli gruplara değil, toplumun daha fazla kesimine mevsimsel grip aşısının yapılması gerektiğini de biliyoruz. Dolayısıyla mevsimsel grip aşısının Türkiye’ye 2 milyon doz civarında geleceğini Sağlık Bakanlığı kaynaklarından öğreniyoruz. Ne yapılan bağlantı ne de şu ana kadar açıklanan 720 bin kişi mevcut bağlantısı yapılan aşının 3’te 1 seviyelerindeyiz ve Kasım ayı bitiyor. Bu anlamda bizim hazırlıklarımızı mevsimsel grip ve zatürre aşısıyla yapmamız gerekiyordu. Geç kaldık. O yüzden yetkilileri zamanında lojistiği sağlamaya ve zamanında bu aşıları temin etmeye davet ediyoruz.

 

“Aşı yapılsa bile maske-mesafe-hijyene devam”

Her zaman söylediğimiz gibi mutlaka maske, mesafe ve hijyen kuralını her koşulda mutlaka sağlamamız gerekiyor. Hatta yarın bir gün korona aşıları gelse, iki doz aşı olsak dahi mutlaka yine maskemizi takacağız, mesafemizi koruyacağız ve hijyene dikkat edeceğiz. Burada hep sosyal mesafeden bahsediliyor, o yanlış bir kavram. Bence sosyal değil, fiziki mesafedir bu. Yani sosyal mesafe insanların küskünlük, dargınlık gibi aralarına koydukları mesafelerdir. Ama fiziki mesafe bildiğimiz metreyle ölçülen mesafedir. O anlamda mutlaka aşı olsak da yine bu fiziki mesafeye uymamız gerekiyor. Yine sağlık şartlarına, hijyen şartlarına uymamız gerekiyor.

 

“Covid hastaları verilen ilaçları kullanmalı”

Kamuoyunda covid hastalarına verilen ilaçların yan etkileri olduğuyla ilgili birtakım söylentiler var. Sıtmada kullanılan ilacın kalp hastalarında kalpte bir takım sorunlara yol açtığı bilinen bir şey. Ama Ankara Şehir Hastanesi’nin 28 bin hastaya yaptığı çalışmada bu tür sorunların yaşanmadığı söyleniyor. Ancak bu ilaç Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisiyle şu anda dünyanın çoğu ülkesinde kullanılmıyor. Zaten son zamanlarda bildiğim kadarıyla bizde de evde tedavi görenlere bu ilacın verilmediğini biliyoruz. Covid hastalarına antiviral ilaç veriliyor. Bu ilaç tabi ilk günlerde sabah-akşam 8 tane kullanılıyor olması insanlarda bir çekince yaratıyor ama bu doğru değil. Şunu baştan söylemek gerekiyor ki koronanın tedavisi yok. Koronanın tedavisi daha bulunmadı. Koronaya yüzde 100 etkili olan ilaç henüz daha bulunmadı. Hastalara verilen ilaçlar daha çok koruma ve destek amaçlı. Yani aslında yoğun bakımlarda da yapılan tedaviler destek tedavisi. Yani bakılıyor; oksijen düşükse o veriliyor, kan gazları düşükse onlar ayarlanıyor. Yani yapılan tedavilerin hepsi destek tedavisine yönelik tedavilerdir. Ama kullanılan ilaçlar hekimlerin bildiği ilaçlar. Bunlar kullanıldığı zaman alınan birtakım sonuçlar var. Onun için covid hastaları hiç tereddüt etmeden uygulanan prosedüre göre o ilaçları kullanmalarında fayda var. Bazı hastaların çok fazla ilaç diye bir kısmını kullanıp bir kısmını kullanmadığını veya günde iki kez 8 tane alması gereken ilacı daha az aldığını görüyoruz. Oysa zaten bu 5 günlük bir tedavi. Daha sonraki günlerde sabah akşam 8 kez kullanılan ilaçlar 3’e düşüyor. Bu tedaviyi almaları kendileri ve toplum sağlığı açısından önemli diye düşünüyorum.” POLİTİKA

Exit mobile version