DİSK’TEN BELEDİYELERE KADRO ÇAĞRISI

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Genel-İş Sendikası Burhaniye Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlediği basın açıklamasında belediyelerdeki şirket çalışanlarına kadro taleplerini bir kez daha yineledi.

 

DİSK/Genel-İş Balıkesir Şube Başkanı Hüseyin Hilmi Ovalı daha önce Balıkesir Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda yaptığı basın açıklamasının ikincisini Burhaniye’de gerçekleştirdi.

Burhaniye Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında KHK ile taşeron çalışanların kadroya geçirilmesinde yaklaşık 530 bin belediye çalışanının mağdur edildiğini söyleyerek mağdurların bir an önce kadroya geçirilmesini istedi. Şube Başkanı Ovalı, basın açıklamasında ücretlerden kesilen vergiler konusuna da değinerek az kazanandan az, çok kazanandan da çok vergi alınması gerektiğini bildirdi.

 

“530 BİN İŞÇİYE HAKSIZLIK EDİLDİ”

DİSK Genel-İş Balıkesir Şube Başkanı Hüseyin Hilmi Ovalı yaptığı açıklamada ilk olarak belediye çalışanlarının kadro durumu hakkında konuştu. Ovalı açıklamasında şunları söyledi:

 

“Adına kapitalizm denilen bu düzen gün geçmesin ki dünya da yeni bir ekonomik kriz yaratmasın, gün geçmesin ki yoksulluğu arttırmasın. Gün geçmesin ki tencerede ki aş, sofrada ki ekmek azalmasın.

Daha önce de bu meydan haykırmıştık… Bu gün hep birlikte yine bu meydandan bir kez daha haykırıyoruz.

Dünyamız; adına kapitalizm denilen bu düzenin tükendiğini, iflas ettiğini haykırmaktadır. Neo liberal politikalar zenginleri daha zengin etmiş, yoksulları, dar gelirlileri, bağımlı çalışanları ise açlık ve sefalete mahkûm etmiştir. Bu çürümüş düzen sadece ve sadece patronları çok, daha çok zengin yapmanın düzeni olmaktadır.

Evet, kapitalizm işçiyi ve emekçiyi tüketirken kendini de tüketmiştir. Bu ekonomik düzen içeresinde Dünyayı yeniden ayağa kaldıracak bir tek güç vardır ki o da biz işçiler ve emekçilerdedir.

Bizler gücünü üretimden alanlar bu gün bu meydanlardan haykırıyoruz.

24.12.2017 tarihinde yayımlanan 696 sayılı KHK ile kamuda personel çalıştırılmasına dayalı ihale usulü sona erdirilmiş ve daha önce taşeronda çalışan yaklaşık 750 bin Şirket işçisi kamu kurumlarına ve Belediye Şirketlerine 1 Nisan 2018 tarihi itibariyle aktarılmıştır.

 

ANAMIZIN AK SÜTÜ GİBİ HELAL OLAN KADROLARIMIZI İSTİYORUZ

Kamuoyuna kadro olarak sunulan bu düzenleme ile Şirket işçilerine Belediye şirketlerinde Sürekli İşçilikten ileride bir kadro verilmediği gibi birçok hak kaybının da önü açılmıştır. En başta, bugün yaklaşık 530 bin belediye şirket işçisine ayrımcılık yapılmış ve bu işçiler belediyelerde ki kamu işçiliği yerine belediye şirketlerine aktarılmıştır. Bunun doğrudan bir sonucu vardır. Belediye şirketlerine aktarılan işçiler 52 günlük ilave tediye haklarından mahrum kalmıştır. Belediye şirket işçilerine doğrudan, ayrımsız, tamamına, Statülerine göre kadro talebimizi bu meydandan bir kez daha yineliyoruz. Belediyelerde Şirket işçiliği değil, Anamızın Ak sütü gibi helal olan kadro hakkımızı istiyoruz.

Bir an evvel arkadaşlarımızın kadro hakkı verilmeli bu arkadaşlarımızda diğer kamu işçileri gibi 657 ye 4-d ye kadro tahsislerini yapılmalıdır. Ayrıca 696 KHK yasalaşmış, bir nevi kadük olmuştur. Çalışma hayatının içesinden ismi bir an evvel kaldırılmalıdır. Bu yasanın içerisinde ki halen devam eden Zorunlu emeklilik kaldırılmalıdır. İşçi işi gereği, Tıp bilimi gereği prim gününü ve hizmet süresini bitirdikten sonra kendi fizik durumuna göre istediği zaman emekli olmalıdır. Ne yaş şartı olmalı, ne de khk gibi zorunluluk olmalıdır.

Evet; Çalışma hayatı açısından eksiklikleri de olsa bizimde olumlu karşıladığımız ek gösterge, EYT gibi önemli emek konularında çeşitli çalışmalar yapıldığını Sosyal medya üzerinden izliyoruz. Bu yasal düzenlemeler içeresinde Belediye Şirket İşçilerine Kadro hakkı muhakkak yerini almalıdır.  Belediye Şirket İşçilerine Kadro hakkı ertelenebilecek ya da seçimlerden sonraya bırakılabilecek bir konu değildir. Sendikamız Belediye Şirket işçileri ile birlikte bu meseleyi esaslı olarak takip etmekte hükümetten bu konuda bir sonuca gitmelerini istemektedir. Buradan tekrar ediyorum Anamızın Ak sütü gibi helal olan kadro hakkımızı istiyoruz.

Diğer bir önemli konuda vergi adaletsizliğinin işçiler ve emekçiler üzerindeki yüküdür. Türkiye’de vergi adaletsizliği her geçen gün derinleşiyor. İşçilerin altında kaldıkları vergi yükü ve gelir dağılımı adaletsizdir. Zengin ve varlıklı rant çevreleri daha az vergi öderken, toplumun diğer kesimleri daha çok vergi ödüyor. Bu oran, gelişmiş ülkelerde ise tam tersidir.

Bunun doğrudan bir sonucu olarak, ülkemizde bordrolu çalışan kesimin aylık ücretleri, verginin yılsonuna doğru, yükselerek, vergi dilimlerine göre artması sebebiyle yılın ikinci yarısında ücretler sürekli düşmektedir. Bir önceki aydan farklı olarak ne kazanıyoruz ki. Ne değişiyor daha çok vergiyi ödemeyi gerektirecek. Maalesef böyle bir şey olmadığı gibi, yılın ilk aylarında ödediğimiz elektrik, su, gaz faturuları güncellemeler gibi sebeplerle artarken gelirimiz vergi nedeniyle düşüyor. Bu durum çalışan sınıf için yıldan yıla ekonomik açıdan ağırlaşan bir hal almaktadır. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması gündeme alındığını da sosyal medya üzerinden izliyoruz. Buna ek olarak bordrolu çalışanların tamamına vergi düzenlemesi yapılmalı vergiler azaltılarak yıl boyu tekbir vergi oranı olmalıdır. Her yıl, senenin 2 yarısında,  yılsonuna doğru, aylıklarımız düşmemelidir. Verginin artan oranlı olması nedeniyle aylıklarımızda erimektedir.

 

VERGİ ADALETİ ŞART!

Bizler her ay ayni ücreti, maaşı kazananlar için Adaletli bir vergi sisteminde olması gereken temel ilke “az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması”dır. Ülkemizde bu ilke tersine çevrilmiştir. Yıllardır büyük vergi yükü; ücret geliri ile yaşam mücadelesi veren işçilerin, emekçilerin omuzundadır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi büyük şirketlere sağlanan vergi afları da ücretli kesimin daha yüksek oranda vergi vermesine neden olmaktadır. Son 10 yıllık süreçte toplanan vergilerin yüzde 92’sini ücretliler ödemiştir. Buna karşın bütçeden yapılan harcamalar sermaye sınıfına dönüktür. Emekçiler bütçeden eğitim, sağlık, ulaşım gibi hizmetleri ucuz ve nitelikli olarak alamamaktadır.

Emek üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır.

Vergi adaleti sağlanmalıdır.

Çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınan; karın-rantın-faizin vergilendirilmesine dayanan bir vergi sistemi kurulmalıdır.

 

BAHARI DA GETİRECEĞİZ, UMUDU DA YEŞERTECEĞİZ!

İşçi sınıfı olarak; Baharı da getireceğiz, umudu da yeşerteceğiz!

İşçi sağlığı açısından Haftalık Uzun çalışma süreleri bir an önce düşürülmelidir. Bu gün batı ülkelerinde, İtalya, Fransa, Almanya gibi ülkelerde emek sınıfının sağlığı açasından haftalık 35 saat çalışma süresi tartışılırken, Danimarka’da, Norveç’te işçi sağlığı açısından 32 saatlik çalışma süresi uzun yıllar önce tartışmaya açılmıştır. Bazı pilot bölgelerde 30 saate düşmüştür. Ülkemizde çalışma süreleri de kanunla 35 saate düşürülmelidir. Emeklilikte yaş sınırı olan tüm ülkelerde haftalık çalışma süreleri emekçilerin sağlığı açısından 35 saat etrafındadır. Ayrıca Pandemi sürecinde yaşadık ki haftalık 30-32 saat çalışma süresinden fazla bir haftalık çalışma süresine gerek olmadığı  anlaşıldı. Talebimizdir, Haftalık çalışma süresi düşürülerek kanunlaşmalıdır.

 

İşçi Sınıfı, Mücadelesi ile Zincirler Kırılacak Karanlık Aydınlanacak! 

İşçilerin talebi, emekçilerin, halkın ve toplumun ihtiyaçlarını önceleyen eşitlikçi, demokratik, kamucu ve sosyal adalet ilkelerine dayanan yeni bir toplumsal düzendir.

Emeklinin durumu da ortadır. Avrupa da çalışan bir kişi emekli olduğunda isterse karavanıyla dünyayı gezerken, bizim emeklilerimiz, İşçi memur emeklilerimiz için ise maalesef ailesiyle birlikte bir restoran da yemek yemek ekonomik olarak lükstür. Emeklilerimiz geçinemiyor. Tezgahta fiyatlar aldı yürüdü. Emekliye ayrılan çalışanlarımız ay sonunu nasıl getireceğinin derdiyle dertlenmemelidir. Asgari ücretin artında emekli maaşlarına bir an önce dur denilmelidir. İnsan onuruna yakışır bir emekli ücreti Emeklilerin en doğal ve en onurlu hakkıdır.

 

Basın açıklamamıza son verirken Pandemi ile birlikte yaşadığımız, Bütün bu gerçekliklerin gözü önünde ülkemizde işçi sınıfına önderlik eden başta Abdullah Baştürk ile Kemal Türkler’i ve direnişlerde ve mücadelede yitirdiğimiz tüm yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz.”

 

 

Exit mobile version