Cumhuriyete sahip çıkmak

Şehrin ana caddelerinde on binler yürüdü Cumhuriyet için. Orta yaş ve üzeri de çoktu ama, daha çok gençler vardı. Mahalle bakkalından ekmek almaya gider gibi değil, düğüne gider gibi şık şıkıdım giyinmiş, bakımını yapmış, makyajlanmış gençler. Yüzlerinde çaresizliğin değil, cumhuriyet yurttaşı olmanın gururu vardı hepsinde.

cumhuriyete-sahip-çıkmak

 

YAŞ kemale ermiş meğer; biz hâlâ genç zannediyoruz kendimizi.

Geçen gün politikam.com’daki ‘Tarihte Bugün’ sayfasında gözüme ilişti.. Bin dokuz yüz seksen sekiz senesinde ‘Cumhuriyetin altmış beşinci yılını kutluyoruz’ başlıklı bir haber!

Ben o sene gazetede çalışıyorum.

Otuz altı yıl önce yani. Seksen altıda mesleğe başladığımda, altmış üçüncü yılı kutluyormuşuz o zaman.

Altmışa merdiven dayamışız nitekim; dört basamak kalmış.

Cumhuriyet bugün yüz bir yaşında.

İlelebet yaşasın Cumhuriyet!

Kardeşlik, barış, huzur, refah, güven, adalet ve sevgi eksik olmasın.

Bugünün eksikleridir hepsi.. Yüz bir yaşına erişen cumhuriyetimizin getirildiği nokta bu.

Üstüne ekonomik açmazların katma değeriyle, değişen demografik yapının stopajını da ekleyince, fena halde borçlu çıkıyoruz.

Eh; şiddet boyutu var daha bunun. Sosyolojik, psikolojik, ekonomik falan; adına ne derseniz deyin..  Şiddetin tavan yaptığı bir dönemdeyiz. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, kadın ve çocuk cinayetleri, taciz, istismar, cinsel saldırı, hepsi bir arada, ortaya karışık.

Sağlık sisteminin çöktüğünü söylesek, yalan mı? Geçen gün haber vardı yine bizde: “MR’ı, tomografiyi anladık da, holter için aylarca sıra beklenir mi?”

Beklenmez.

Çöktüğünü biliyorduk, yaşıyorduk. Yenidoğan gibi sağlık içinde çeteleşen yapıların insan sağlığını yok sayan fiilleri acı gerçeği bir kez daha gözler önüne koydu.

Sağlıkta şiddet olayımız da var tabii… Her gün yurdun bir köşesinden sağlık çalışanlarına yönelik saldırı, yaralama, öldürme haberleri geliyor.

Cumhuriyetin değerleri tümüyle elden çıkmış, yabancılara satılmış, kimisi işlemez hale getirilmiş, kimisi el değiştirmiş.. Halkın olan halktan alınıp yabancı şirketlere yok pahasına verilmiş.

Solcu milletinin cumhuriyet simgesi yerli rakıyı bile yabancı şirketler üretir olmuş; sen daha ne anlatıyorsun?

Eğitim sistemi derseniz; işin o tarafı daha vahim. Hiç girmeyelim.

Yerli firmalar üçer beşer konkordato ilan ediyor, iflasları isteniyor. Her ay bilmem kaç bin şirket kapanıyor, işyerlerine kilit vuruluyor.

İstihdam açısından bakarsak mevzuya, gerçek işsizlik rakamları korkunç.

Gelecekten ümidini kesmiş bir gençlik… Yurt dışına gitmenin yollarını arayan genç nesil.

Doğup büyüdükleri ülkenin onlara verebileceği bir şey olmadığını düşünüyorlar.

Cumhuriyetin ilkeleri de yerle yeksan.

Beri yanda terör; savaş kapıda.. Ortadoğu kan gölü.

Yabancı mafyaların cirit attığı, suç oranının yükseldiği, suçun cezasız kaldığı bir güvenlik ve adalet açmazı…

Hepsini bu yazıya sığdıramam ki?

 

***

YİNE DE, 29 Ekim akşamı tüm şehirlerde düzenlenen fener alayı yürüyüşlerine bakınca birazcık olsun umutlanıyor insan.

Balıkesir’den örnek vereceğiz haliyle.

Şehrin ana caddelerinde on binler yürüdü Cumhuriyet için. Orta yaş ve üzeri de çoktu ama, daha çok gençler vardı.

Mahalle bakkalından ekmek almaya gider gibi değil, düğüne gider gibi şık şıkıdım giyinmiş, bakımını yapmış, makyajlanmış gençler.

Yüzlerinde çaresizliğin değil, cumhuriyet yurttaşı olmanın gururu vardı hepsinde.

Yasak savıcı anlayışın yönettiği günlerdeki zorlama yürüyüşler, kortejler, fener alaylarını falan biliriz.

Kurumlar kendi personellerine talimat verir; kalabalık oluşur. Zorlamadır.

Yüz birinci yıl yürüyüşünde zorlama yok, isteksizlik yok, kendiliğinden gelen gönüllü insanlar var.

Yürüyüşün bir kolu İstasyon’da, bir kolu Atatürk Anıtı’na ulaşmış durumda. O derece kalabalık, geniş katılımlı bir fener alayı gördük.

Önceki yıllarda bu kadar yoğun bir katılım görmedik hiç. “Kalabalıktı” dediklerimiz, 29 Ekim akşamındaki yürüyüşün dörtte biri etmezdi.

Demek ki eskisi gibi çekinmiyor, korkmuyor, baskı endişesi taşımıyor insanlar.

Bu aslında bir çığlıktır; halkın çığlığı.

“Artık nefes almak istiyoruz, bizi biraz rahat bırakın, değerlerimizle oynamayın” çığlığıdır.

Her şeye rağmen Cumhuriyete sahip çıkma isteği ve kararlılığıdır.

İkinci yüzyılında Cumhuriyetin, daha müreffeh, daha yaşanabilir, daha güvenli, daha adaletli, daha huzurlu ve aydınlık bir ülkede yaşama isteğinin dışa vurumudur.

Atatürk’ü yok sayanların aksine, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık kararlılığının göstergesidir.

Büyükşehir Belediyesi’nin bayram afişlerindeki ‘Cumhur: Halk’ ifadesini eleştirmiştik ama..

Bizim cumhur da, halk olduğunu yeni keşfediyor aslında.

Bu düzeyde bir katılım, “halkın önünde hiçbir engel duramaz” anlamına geliyor aynı zamanda.

 

Selam ederim.

 

Exit mobile version