Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İsrail yönetiminin ve siyonist lobinin, Adalet Divanını ve yargıçları açıktan tehdit ederek baskı altına almaya çalıştığını görüyoruz. Buna fırsat verilmemelidir. İsrail’in adaletin tecellisine dair son inanç kırıntısını da yok etmesinin mutlaka önüne geçilmelidir.” dedi.
Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, İspanya, İrlanda ve Norveç’in Filistin’i bir devlet olarak tanımalarının, yaşanan karamsar tablo içinde umutları bir nebze olsun artırdığını belirtti.
Filistin’i bir devlet olarak tanıyan, insani ve cesur duruşu sergileyen tüm dost ülkeleri tebrik eden Erdoğan, “Şu an itibarıyla, 147 ülke Filistin’i bir devlet olarak tanımış durumdadır. Yani, Birleşmiş Milletlere üye 193 ülkenin dörtte üçünden fazlası Filistin’i egemen bir devlet olarak kabul etti. 147 ülkenin ortak kararı, 5 üyeden oluşan Güvenlik Konseyinin keyfine bırakılamaz. Tüm dost ve kardeş ülkeleri, bu adaletsizliğe itiraz etmeye davet ediyoruz. Tekrar söylüyorum, Dünya 5’ten büyüktür. 147, 5’ten büyüktür. İnsanlığın ortak vicdanı, 5’ten büyüktür.” diye konuştu.
İsrail’in şu anda bir başka devletin topraklarını işgal ettiğini vurgulayan Erdoğan, İsrail’in bu işgale derhal son vermesi, yaptıklarının bedelini de hukuk önünde ödemesi gerektiğini ifade etti.
İsrail’in ve İsrail’i destekleyenlerin, yaşanan soykırımın unutulacağını zannettiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Açıkçası, özellikle Batı kamuoyunda bugüne kadar yaptıkları soykırım ve katliamları unutturmayı da başardılar. Ancak bu soykırım unutulmayacak. Ölen bebekleri, çocukları, masum sivilleri dünya unutmayacak. Hastaneleri, üniversiteleri, camileri, kiliseleri, mülteci kamplarını hedef alan bu barbarlık unutulmayacak. Sanatçıları, yazarları, gazetecileri, bilim adamlarını kasten öldüren bu vahşet unutulmayacak. Evlatlarının parçalarını toplamak zorunda kalan anneleri, koklamaya doyamadıkları çocuklarını toprağa veren babaları, dünyanın bütün yükünü minicik omuzlarında taşıyan yetim ve öksüzleri, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında sahnelenen mezalimi asla ve asla unutmayacağız, unutturmayacağız.”
Erdoğan, dünyanın birçok ülkesinde ve üniversitelerde gençlerin soykırımı protesto ettiğine işaret etti.
Akademisyenlerin, profesörlerin, hocaların, siyonist lobinin tüm baskılarına, tüm zorbalıklarına rağmen soykırıma karşı seslerini yükselttiğine dikkati çeken Erdoğan, protesto edenlerin bu uğurda ağır bedeller ödediğini, ifade özgürlüklerinin ellerinden alındığını, gösteri ve protesto haklarının çalındığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, okuldan atılma tehdidine rağmen gençlerin, Filistin’le dayanışma halinde olduğuna dikkati çekti.
“Soykırım suçluları hukuk önünde mahkum edilmeden dünya huzura kavuşmaz”
İnsafı, vicdanı, gözü ve kalbi olan çok sayıda sanatçının, sporcunun, yazarın, bilim insanının da her türlü bedeli göze alarak Gazze’nin sesi olduğunu ifade eden Erdoğan, siyonizmin maskesinin tüm dünyada düştüğünü dile getirdi.
Erdoğan, “Özellikle gençler, siyonizmin nasıl barbar, acımasız, kural ve kanun tanımaz bir sapkınlık olduğunu görmeye başlamışlardır. Açıkçası bu da bir devrimdir. Bu devrimin, siyonist sapkınlıktan arınmış bir dünyayı kuracağını umuyor, dünya genelinde Filistin’i, Gazze’yi yüreğinde taşıyan herkese de buradan dayanışma mesajlarımı gönderiyorum.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, soykırım şebekesinin hukuka hesap vermesi için atılan tüm adımlara çok güçlü destek verdiklerini söyledi.
Ziyaret ettikleri tüm ülkelerde, katıldıkları tüm çok taraflı toplantılarda bu konuyu gündeme getirdiklerini aktaran Erdoğan, İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan “soykırım” davasına müdahil olmayı kararlaştırdıklarını hatırlattı.
Recep Tayyip Erdoğan, ellerindeki tüm belgeleri, bilgileri muhataplarına ulaştırdıklarını bildirerek, şunları ifade etti:
“İsrail yönetiminin ve siyonist lobinin, Adalet Divanını ve yargıçları açıktan tehdit ederek baskı altına almaya çalıştığını görüyoruz. Buna fırsat verilmemelidir. İsrail’in adaletin tecellisine dair son inanç kırıntısını da yok etmesinin mutlaka önüne geçilmelidir. Soykırım suçluları insanlığın vicdanında olduğu gibi hukuk önünde mahkum edilmeden bölgemize barış gelmez, dünya huzura kavuşmaz.”
“Siyonizmin eli, içerideki tasmalı piyonları vasıtasıyla her ülkeyi karıştırmaya çalışmaktadır”
Türkiye’deki darbeleri, Filistin davasından ayrı düşünmenin mümkün olmadığını belirten Erdoğan, darbelerin zamanlamasına bakıldığında Türkiye’nin Filistinle dayanışmasını kırmaya yönelik olduğunun net şekilde görüleceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“12 Eylül’ün Konya’daki Kudüs Mitingi’nin ardından, 28 Şubat’ın Sincan’daki Kudüs Gecesi’nin ardından geldiğini söylemiştim. Yine, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin, siyonizmin uşağı FETÖ’cü hainler tarafından yapıldığını hatırlatmıştım. Önceki gün, 27 Mayıs 1960 darbesinin 64’üncü yıl dönümüydü. O darbeyi de yine Türkiye’nin ve merhum Adnan Menderes’in Filistin hassasiyetinden ayrı düşünmek mümkün değildir. 1949’da, İnönü döneminde İsrail bir devlet olarak resmen tanınmışken, merhum Menderes ve Demokrat Parti Hükümeti önce dengeli bir politika izlemiş, ardından Bağdat Paktı’na katılarak İsrail’i rahatsız etmiştir. Süveyş krizi esnasında, merhum Menderes’in, İsrail’den büyükelçimizi çekmesi, 27 Mayıs darbesinin hazırlıklarını başlatmıştır. Kimse zannetmesin ki mesele sadece Filistin’dir, mesele sadece Gazze’dir. Siyonizmin eli, içerideki işbirlikçileri, içerideki tasmalı piyonları vasıtasıyla, bölgedeki her ülkeyi karıştırmaya çalışmaktadır. İşte buna biz ‘dur’ dedik.”
Erdoğan, 15 Temmuz’da milletle birlikte kahramanca bir direniş sergileyerek sadece FETÖ’cü darbeye değil siyonist darbeye de geçit vermediklerini dile getirdi.
“Bundan sonra da siyonizmin uşaklığını yaparak darbeye kalkışan herkes, karşısında milletin, hukukun ve siyasetin tokadını bulacaktır” diyen Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda, 27 Mayıs’ın 64’üncü yıl dönümünde, Adnan Menderes’i, Hasan Polatkan’ı, Fatin Rüştü Zorlu’yu andıklarını anımsattı.
Türkiye’de darbeler döneminin sona erdiğini vurgulayan Erdoğan, yabancı güçlerin ajanlığını üstlenerek “Türkiye’yi kurtarmak” yalanıyla, siyasete müdahale etmeye kalkışanların, 15 Temmuz ve 28 Şubat sonrasında olduğu gibi mahkeme karşısında yaptıklarının hesabını vereceğini ve hapiste yaşlanacaklarını dile getirdi.
“Elitlere değil halka baktık”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli iradeye kastedilmesine, milletin muazzez iradesinin ipotek ve vesayet altına alınmasına müsaade etmeyeceklerinin altını çizerek, “Bir kez daha, merhum Menderes, Polatkan ve Zorlu’yu rahmetle yad ediyorum. Onların canlarını vererek başlattıkları demokrasi ve hukuk mücadelesini kararlılıkla sürdürüyoruz. İnşallah Türkiye’yi darbe mahsulü mevcut anayasadan da kurtararak, hem darbelerle hesaplaşmamızı alnımızın akıyla hitama erdireceğiz hem de demokrasi kahramanlarının ruhlarını şad edeceğiz. İnanıyorum ki gençlerimiz de bizden devraldıkları mili irade bayrağını daha da yüceltecek, ona habis ellerin uzanmasına fırsat vermeyeceklerdir.” ifadelerini kullandı.
Siyaset kurumunun, ülkenin ve milletin sorunlarına çözüm üretmek için var olduğuna işaret eden Erdoğan, milletin dertlerine derman, yaralarına çare olunan ölçüde, görevin yapılmış, mesuliyetlerin yerine getirilmiş olunacağını söyledi.
Pusulası millete, milletin sesine ayarlanmış siyasetin temsilcileri olduklarını belirten Erdoğan, bugüne kadar rotalarını daima milletin belirlediğini, istikametlerini milletin çizdiğini, siyasetlerinin hudutlarını milletin tayin ettiğini aktardı.
“Elitlere değil halka baktık” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bağıranların, çağıranların değil sessiz yığınların sesi olduk. Tuzu kurularla değil şehrin çeperlerinde hayat mücadelesi verenlerle yol yürüdük. Sırtını güç odaklarına yaslayanlar için değil Allah’tan ve devletten başka kimsesi olmayanlar için siyaset yaptık. Ne yaptıysak milletimiz için, milletimizle birlikte yaptık. Ne başardıysak, yine aziz milletimizin güçlü desteğiyle başardık. Biz milletimiz için çalıştıkça, didindikçe, şikayetlerine çözüm buldukça; milletimiz de bize sahip çıktı, desteğini ve duasını bizden esirgemedi. Bugün de aynı hassasiyetle yolumuza devam ediyoruz ve edeceğiz. Milletimizi, milletimizin can güvenliğini çok yakından ilgilendiren ve artık tahammül edilemez noktaya varan ‘sahipsiz köpek sorununa’ işte bu zaviyeden yaklaşıyoruz.” AA