CHP bir de anormalleşmeyi denesin!

CHP, iktidarın yarattığı suni gündeme kapılıp, iktidarın çok iyi bildiği 'propaganda-gerilim' oyun alanına düşmemeli. Muhalefet, iktidarın ve liderinin her söylediğine 'laf yetiştirmek' yerine ne söyleyecekse, ne anlatacaksa, ne yapacaksa, nasıl yapacaksa doğrudan doğruya halka anlatmalı; halkı muhatap alarak, halka giderek yürütmeli çalışmalarını...

chp-anormalleşme

CEMİL YURTMAN

 

Ülkemizi 23 yıldır yöneten iktidar ve izlediği siyaset normal bir iktidarın tavrına benzemiyorsa böyle bir iktidar karşısında muhalefetin de bu duruma uygun bir mücadele geliştirmesi doğru olmaz mı?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) muhalefetin tam da merkezinde, toplumun beklentisi çok yüksek, bu da CHP’ye tarihi bir sorumluluk yüklemiş durumda.
Bu yüzden en büyük ve sert eleştiriler bu partiye yöneltiliyor. CHP’den beklentisi, umudu olan kesimler de, iktidar da CHP’ye yükleniyor.
Ana Muhalefet Partisi CHP, eğer ‘normal’ bir iktidarla karşı karşıya olmadığının farkındaysa buna göre taktik geliştirmesi gerekmez mi? Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) artık işlevsiz kaldıysa çok önemli – acil konular dışında Meclis’te faaliyet yürütmek yerine bütün milletvekilleri artık halkın arasında olsun.
CHP, iktidarın yarattığı suni gündeme kapılıp, iktidarın çok iyi bildiği ‘propaganda-gerilim’ oyun alanına düşmemeli. Muhalefet, iktidarın ve liderinin her söylediğine ‘laf yetiştirmek’ yerine ne söyleyecekse, ne anlatacaksa, ne yapacaksa, nasıl yapacaksa doğrudan doğruya halka anlatmalı; halkı muhatap alarak, halka giderek yürütmeli çalışmalarını…

BELKİ DE BİRAZ SESSİZLİK…
İktidarla “sulu bir yarış(!)” yapar duruma düşülmemeli… Hatta yok saymalı…
Belki de bir süre sessizliğe bürünülmeli…
Çünkü her söylemine yanıt verilmesi sayesinde iktidarın sözü, iddiası varlık buluyor.
Herhalde iktidar, Necip Fazil Kisakürek‘e ait oldugu belirtilen, “Ey düşmanım, sen benim ifâdem ve hızımsın; gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın” sözünü esas alıyor.
Diyalektit yasasına göre, tez-antitez çatışmasından bir sentez ortaya çıkması beklenir ama ‘normal’ bir iktidarla karşı karsiya olunmadığı için daha çok kaos çıkıyor. Zaten iktidar da sürekli ‘gerilim’ yaratıyor ve bunu bir ‘siyaset yapma’ yöntemi olarak kullanıyor. Muhalefet de ne yazık ki bu propaganda alanı içinde yuvarlanıp gürültüye gidiyor.

EDİLGEN DURUMA DÜŞÜLÜYOR
Örneğin CHP Genel Baskani Özgür Ozel, neden “getir sandığı!” ifadesi ile edilgen bir duruma düşüyor?
Hatta salı günleri yapılan grup toplantılarındaki konuşmaların halkta ne kadar karşılığı olup olmadığı da sorgulanmalı.
Iktidar ve muhalefet arasındaki güç dengesizliği, siyaset tarihimizde şimdiye kadar görülmemiş bir boyutta.
Iktidarin ekonomik kaynakları, bu kaynakları kullanılışı, manevi, hukuki, siyasi etik bakımından kuralsızlıklar halinde muhalefetin karşısında dev bir duvar gibi duruyor.

İKTİDARIN DENGESİ BOZULDU
Muhalefetin (CHP’nin) yerel seçimlerde elde ettiği büyük başarı, bütün güçleri elinde toplayan iktidarın dengesini bozdu. Şok etkisi yapan bu başarı, iktidarı daha da öfkelendirdi.
Bu başarıya rağmen CHP’nin “normalleşme” gibi bir yaklaşımı kamuoyunda, eleştirel medyada ve hatta CHP içerisinde sert eleştirilere yol açtı. Bu girişim, her türlü gücü sınırsızca ve etik açıdan tartışmalı bir şekilde kullanan, normallikten uzak iktidarla görüşerek “neyin normalleştirileceği?” eleştirisine yol açtı.
Fakat bu girişim ne yazık ki bir normalleşmeye sebep olmadı! Olacağı da yoktu. Daha once yaşanan birçok siyasi olayda da kural tanımaz bir iktidarla “Normalleşme” denilen bir olayın gerçekleşmesinin ‘hayal’ olduğu zaten belliydi.
Örneğin İstanbul B.Ş.B. Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun önünde bir engel olan “Ahmak davası” düşünülürse…
Normalleşme umut edilen iktidarın lideri, “Demokrasi amaç değil araçtır!..” demiyor muydu?

 

GÜÇ ELE GEÇİRİLİNCE DEMOKRASİ UNUTULDU
Bir baska “normalleşme” girişimi de, merhum eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından yapılmıştı. Baykal, o girişimi bir şiir okudugu için bir siyasetçinin mahkum olmasını ‘ayıp’ olarak nitelendiriyor, bu girişimi demokrasi adına” yaptığını savunuyordu. Fakat sonucu hiç de öyle olmadı. Aynı etik değerler güç ele getirilince unutuldu.

İKTİDARA MALZEME VERİLMEMELİ
İktidara çok iyi (futbol deyimi ile söylersek) top çevirdiği alanlarda malzeme verilmemeli.
Örneğin: ‘Altılı Masa’ günlerinde eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hiç hesapta yokken ‘başörtüsü’ konusunu neden gündeme getirdi?
Ornegin CHP lideri Özgür Özel, neden durup dururken rakıyı ucuzlatacağını söyledi. Iktidar da firsatı kaçırmadı; “kadına yönelik şiddetle ilgili iki eli havada katkı sunmak istiyorsan, önce rakı reklamı yapmaktan vazgeç” diyerek fırsatı kaçırmadı!..

BIR DEFAKTO DURUMU VAR
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem imamoglu her fırsatta öne atılıyor, Yerel yönetim işlerinden, insan haklarına, Kürt politikasına, dış politikaya, uluslararasi diplomasiye kadar her alanda konuşarak adaylığı için ‘defakto’ durum yaratmaya çalışıyor. Kamuoyunu hazırlıyor.
Bu durum da parti içinde çekişme, rekabet potansiyeli yaratıyor. Umarız aday belirleme süreci bir soruna, bölünmeye sebep olmadan sona erer…

 

Exit mobile version