CEMİL YURTMAN
Milli Kuvvetler Caddesi’nde vatandaş oturup soluklansın diye konulan bankalara bitişik beton saksılar var; saksılarda da çiçekler… Bu ülkede güzel şeylerin ne çok düşmanı var. O saksılara; çevreye güzellik katsın diye dikilen çiçeklerin de…
Fotoğrafta gördüğünüz gibi çiçeklerin bir kısmı kökünden sökülmüş. Neden?
“Belki çocuklar yapmıştır…” diyebilirsiniz ama sanmıyorum. Çünkü değişik zamanlarda, şehrin değişik noktalarında dikilen çiçekleri, bazı “teyzeleri” böyle çiçekleri sökerken görmüşlügüm vardır.
Bu işi yapanlara sorsak herhalde kendilerince açıklamaları olur. Belki yaptıklarının çok da büyütülecek bir şey olmadığını savunurlar.
Kaldı ki bu işi cocuklar yaptıysa da problem değişmiyor.
BİR AİDİYET SORUNU MU?
Bir aidiyet sorununa mı işaret ediyor bu davranış. Yaşadığı şehrin hemşehrisi olmak gibi bir kültürün eksikliği mi?
Oysa bu çiçekler, hiç kimsenin özel malı degil. Bu çiçekleri kökünden söken kişi, çiçeklerin herkes için dikildiginin, şehre ait olduğunun, belediye gelirleri harcanarak yapıldığının; dolayısı ile vatandaşın parası ile yapıldığının farkında değil mi? Demek ki böyle bir farkındalık yok…
SOKAKLARA İZMARİT ATMAK!
“Aaaabi var ya; Japonya’da sokaklar tertemizmis; adamlar bi tane çöp atmıyormus sokağa.”
Bu Japonlarda var bir acayiplik(!)
Oysa bizde sokağa çöp atmak, izmarit atmak sıradan bir davranış. Hatta şehirde dolaşırken dükkanın, işyerinin önüne izmarit atan esnaf görüyorum; hem de her gün. Demek ki şehre bir aidiyeti yok, bir ‘yabancılaşma’ içerisinde. ‘Yabancı’ deyince; turistler bile yapmıyor bunu…
Ama, mesela “vatanına” tatile gelen “vatandaşlarımız” burada özgürlüğün(!) keyfini yaşıyor.
BİR DEKOR İÇERİSİNDE
BIR FİLM SETİNDE YAŞAR GİBİ
Sokaklarda, kaldırımlarda yürüyen insanların davranışlarına dikkat ediyor musunuz? Kendilerinden başka “insan” yokmuş gibi davranıyorlar. Sanki sokaklar, yollar, binalar ve diger insanlar, onlar için yapılmış birer dekor… Sanki bir film seti içerisinde yaşıyor gibiler… Karşıdan gelen kişiler, siz ne kadar dikkatli olsanız da üzerinize üzerinize geliyor, büyük bir kabalık içerisindeler ve maalesef kadinlar da…
Oysa benim Eskişehir‘deki ilkokul öğretmenim ne güzel öğretmişti bize:
“Çocuklar! Yolda yürürken, karşıdan birisi geliyorsa, o kişi yanınızdan geçerken kolunuzu sallamayın!” sözleri hala kulaklarımda çınlar…
YOKSA BİZ ARTIK SAHİDEN DE
TOPLUM DEĞIL MİYİZ?
Felsefeci Prof Ahmet Arslan şöyle diyor: “Biz toplum değiliz. Neyiz biz? Biz kabileyiz, biz mahalleyiz, biz aileyiz, biz geniş bir aileyiz. Köyüz biz!…
Toplum nedir? Toplum şudur: Üyelerinin hem bireyselligi, hem farklılığı, hem bilinci olan, hem niçin bir araya geldiğini bilen, hem güçlerinin farkında olan, toplumu niye kurduklarını bilen ve bu bildikleri amaç uğruna davranan insanlardan meydana gelen şeye toplum denir. Biz toplum degiliz; hadi en iyi terimle söyleyeyim; cemaatiz…”