Bilinmeyen ‘açılım’, büyük sevinç!

Görüldüğü gibi heyet ve ziyaret edilen siyasi partiler adı konmamış sürecin içeriği hakkında kamuoyuna açıklama yapmıyor. Ama sürecin amansız savunucuları ve Kürt aktörlerin açıklamalarından bazı şeyleri anlayabiliyorsunuz.

analar-ağlasın-mı-istiyorsunuz

 

 

Devlet Bahçeli’nin başlattığı adı konmamış ‘hızlı’ sürecin birinci tur görüşmeleri bitti. Müzakereleri yürüten heyetin açıklamalarına göre heyet Silivri’de Selahattin Demirtaş, Kandıra Cezaevi’ndeki Figen Yüksekdağ’ı ziyaret ettikten sonra ikinci kez İmralı’ya tekrar giderek birinci tur görüşmelerinin rapor sunumundan sonra Öcalan’ın deyimiyle Erdoğan ve Bahçeli’yle birlikte oluşturulan paradigmanın yeni boyutlarına geçilecek!

Cumhuriyet’in ‘ne hayrını gördüm’ diyen Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Ahmet Türk’ten oluşan heyet büyük bir ‘mutluluk’la yaptığı ziyaretlerde aynı ‘mutluluğun’ yüzlere yansıdığı parti heyetleri, elinde TBMM antetli dosyayla gelen Sırrı’nın dosyasından neler öğrendi, hangi bilgilere haiz oldu kendileri dışında bilen yok. Ha kendileri süreçle ilgili olumlu pozisyon almayı gerektirecek kadar bilgilere sahip oldularsa kamuoyunu da bilgilendirsinler…

Mutluluktan uçan destekçi çevreler dahil hiç kimsenin; Öcalan’ın dediği paradigma nedir, heyet ziyaretlerinde partilere Öcalan’ın taleplerinin ne olduğunu söyleyip söylemediği, bu talepler karşısında iktidarın ne istediği, muhalefetin neyin karşılığında destek vereceği veya vermeyeceği yönünde bilinen hiç bir şey yok.

Sadece ‘coşkun’ bir ‘sevinç’ büyük bir ‘mutluluk’ var! Neyin mutluluğu ‘terörsüz Türkiye’ tamam ne güzel, kim istemez! Ama nasıl olacak bu? Anlatın kamuoyuna bilinsin iyiyse hep birlikte mutluluğu paylaşalım! Yok, sizin bir şey bilmenize gerek yok, siz sadece ‘sevinin’ öyle mi? Canım Öcalan bir şey istemiyor, terör örgütüne talimatı verecek, örgüt silahları gömecek, örgüt lav edilecek ve mutlu son ‘terörsüz Türkiye’!

Görüldüğü gibi heyet ve ziyaret edilen siyasi partiler adı konmamış sürecin içeriği hakkında kamuoyuna açıklama yapmıyor. Ama sürecin amansız savunucuları ve Kürt aktörlerin açıklamalarından bazı şeyleri anlayabiliyorsunuz.

Birilerinin dediği gibi teröristbaşı Abdullah Öcalan karşılıksız silah çağrısı yapacak falan değil, tabi bu çağrı ne kadar karşılık bulur o ayrı bir mesele. Ayrıca Öcalan sadece PKK’ya değil Suriye kolu YPG’ye de aynı çağrıyı yapacağını AKP milletvekili Galip Ensarioğlu’nun açıklamalarından öğreniyoruz. PKK’nın çağrıya olumlu cevap vermesi şüpheli iken, sayısal ve silah olarak büyük imkanlara sahip uluslararası kabul görmüş YPG’nin Öcalan’ın çağrısını dikkate alması pek gerçekçi değil.

Her ne kadar süreci başlatanlar ve sürece koşulsuz destek verenler sürecin karşılıksız olduğunu iddia etseler de öyle olmadığı önde gelen isimlerin açıklamalarından öyle olmadığı görülmektedir. Umut hakkı veya sağlık gerekçeleriyle özel bir villada ‘ev hapsi’ ve ‘evlilik’ iddiaları bir tarafa! HDP eski Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ‘’bu işin en sonunda varacağı yer bir statü davasıdır. Mesela diyor ki; ‘ana dilde eğitim yok’ niye yok?’’

DEM Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları tam da heyet turlarına devam ederken Diyarbakır’daki konuşmasında ‘’Ya barışı inşa edeceğiz, ya da her yer Gazze olacak’’ tehdidini savurdu. Heyette bulunan Sırrı Süreyya Önder toparlamaya çalışarak ‘’O açıklama bağlamından koparılmış bir açıklama’’ dese de…

DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise ‘’100 yıl bizim için karanlık kötü ve zor bir yüzyıl oldu…’’ açıklamalarıyla cumhuriyete nasıl baktığını gösterdi.

Hiç öyle bir şey istenmiyor diye bir şey yok. Başta statü olmak üzere iktidarın da istediği anayasa değişiklikleri var. Yeni anayasada kurucu millet tanımının değişmesiyle birlikte, 42. Maddenin değiştirilmesiyle ‘’anadilde eğitim’’ 66. Madde ‘’Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür’’ maddesindeki ‘Herkes Türk’tür ifadesini çıkartmak. Buna karşılık ise AKP ve MHP’de 101. Madde ‘’Bir kişi ancak en fazla 2 defa cumhurbaşkanı seçilebilir.’’ Maddesini değiştirmek istediği ve bu yönde anlaşıldığı iddia ediliyor.

Aslında sürece açık ve mahcup destek verenlere sorulması gereken; Öcalan terör örgütü elebaşı mıdır, değil midir? Öcalan Kürt sorununun meşru temsilcisi midir? Sivil siyasete yön veren silahlı bir terör örgütünün vesayetini kabul ediyor musunuz? Ve en önemlisi iç barışa hizmet edeceğini umduğunuz müzakerelerden, Kürt sorunu ve demokratikleşmeyle ilgili hangi somut adımları bekliyor, hangi adımları öneriyorsunuz?

Ne paradigma sahipleri Erdoğan, Bahçeli ve Öcalan, ne İmralı heyet üyelerinden ne de heyetin ziyaretine mazhar olmuş siyasi partilerden sürecin içeriğiyle ilgili bir şey duymuyoruz. Sadece ‘terörsüz Türkiye’ istemiyor musunuz, sevinin, mutlu olun deniyor!

Unutulmasın ki daha önce ‘’analar ağlamasın’’ diye yola çıkanlar, çekince koyanlara ‘’siz analar ağlasın mı istiyorsunuz’’ demişlerdi; ne oldu?

 

 

Exit mobile version