Ateş ve Poyraz’ın öyküsünü Ahmet Akın’ın dikkatine sunarım

Ayrıca, ben dahil pek çok hayvanseverde, “barınaklar toplama kampından farksız, sokak canlarına gerekli özen gösterilmiyor, tedavi için gönderilen hayvanların sağlığı pek önemsenmiyor” algısı yaygın. Eh, yaşanmışlıklar da varsa, bu algının oluşması normal değil mi?

tarık-sürmelioğlu-ateş-ve-poyrazın-öyküsü

 

BALIKESİR Dönüşüm Kongresi’nde sunumların yanı sıra çalışma grupları da vardı malum.

O gruplar arasında ‘sokak hayvanları’ konusu ele alındı mı, hükümetin yasa hazırlığının ötesinde, farklı öneriler sunanlar oldu mu bilmiyorum.

Hayvanseverlerin sokakta yasa tasarısı hazırlıklarına tepki olarak attıkları sloganların içini dolduracak, bilimsel ve vicdani sorumlulukla hazırlanmış öneriler gündeme geldi mi, onu da bilmiyorum.

Eğer ciddi ciddi konuşulduysa bu mevzu, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi bu doğrultuda herkesi memnun edecek bir çözüm ortaya koyacaktır.

Bu sadece Balıkesir için değil, tüm Türkiye için geçerli tabi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, Halk TV’nin Balıkesir’den canlı yayın yaptığı Serhan Asker’le Görkemli Hatıralar’da, “sokak hayvanları için neler yapacaksınız” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Tüm demokratik kitle örgütleri ile birlikte çalıştık. Sokak hayvanları konusunda hiç kimse hükümetin programını benimsemedi. Akla mantığa sığmıyor, bir can bir varlık. Benim de bir köpeğim var; eve gelince ilk önce sevinçle benim üstüme atlıyor. Onların da bir can olduğunu unutmayalım. Yaşam alanları barınak değil, doğal ortamda geniş alanlar olabilir. O duyguyu hissettirecek yerler olması lazım. Biz de çalışıyoruz. Kısırlaştırma ve sahiplendirme çalışmalarımız olacak.”

Programı izlerken alabildiğim kadarıyla bu notları aldım.. Belli ki Ahmet Akın’ın sokak hayvanları konusunda bir çalışması olacak. Herhalde detaylarıyla açıklayacaktır, kamuoyunu bilgilendirecektir.

 

***

“BARINAKLAR çözüm değil” demek istiyor Ahmet Başkan. “Doğal ortam duygusunu hissettirecek yerler” ifadesiyle, daha geniş ve kontrollü bir yaşam alanı öngörüyor.

Belediyelerin çoğu yerde barınak ve klinik işlerini, kamuoyu tepkisini dizginlemek için ya da yasak savmak maksatlı yaptıklarına kuşku yok. Barınaklarda kafasına kürekle vura vura öldürdükleri köpek görüntülerini de gördü bu milletin gözleri.

Ayrıca, ben dahil pek çok hayvanseverde, “barınaklar toplama kampından farksız, sokak canlarına gerekli özen gösterilmiyor, tedavi için gönderilen hayvanların sağlığı pek önemsenmiyor” algısı yaygın.

Eh, yaşanmışlıklar da varsa, bu algının oluşması normal değil mi?

 

***

DAHA önce de yazdım; bugüne kadar Büyükşehir’in barınaklarına tedavi için gönderdiğimiz, götürdüğümüz hiçbir sokak canı yaşamadı!

Köyde, kapının önünde bir arabanın çarpıp yaraladığı yavru köpeği tedavi için teslim ettik meselâ.. İki gün sonra, “kan değerleri çok düşük, ameliyat edemiyoruz, yaşamayacak” karşılığını aldık. Üçüncü gün ölüm haberi geldi.

Yine hastalık ve yaralanmalar nedeniyle barınağa götürdüğümüz kedilerden, köpeklerden hep aynı haberi aldık.

Oysa yeterli kadro var.. Alet edevat, tıbbi teçhizat, ne ararsanız…

Yok olan ne?

Sorumluluk duygusu! Yaşatma isteği! Görev bilinci!

Barınaklar, birilerinin torpiliyle işbaşı yapanların rahat çalışma alanları olmamalı.

 

***

SİZE Ateş ve Poyraz’dan söz etmiştim önceki yazılarda. Savaştepe yolunun Dereçiftlik ayrımına terk edilmiş üç köpek yavrusundan ikisi. Onlar beyazdı; bir de kapkara kardeşleri vardı. Yolda gördükçe durup beslemeye çalıştık, sevdik.

Bazen yoldan geçenlerin de ekmek veya yiyecek artıkları bıraktığı oluyordu. Bizi görünce koşup geliyorlar, sürtünüyorlar, adeta “al bizi, sahiplen” der gibi bakıyorlardı.

Üç yavruyu alıp köydeki evin bahçesine yerleştirdik. Bir kulübe ayarladık onlar için.

İki üç gün sonra siyah renkli olan yavru hastalandı. Yavrularda sıkça görülen kanlı ishal, gençlik hastalığı gibi bir şey. Veterinere götürdük, ilaç iğne falan.. Geçmeyince, barınağa haber verdik.. Gelip aldılar.

Ertesi gün, “öldü” dediler!

Üzüldük, ağladık; ama ne çare.. Kendi kendimize söylendik; “keşke barınağa göndermeseydik…”

Ardından diğer ikisi, Ateş ve Poyraz’da başladı aynı hastalık. Veteriner kliniklerinin yolunu ezberledik. İlaç, iğne, tedavi.. Çok uzun soluklu bir süreçti.

Hastalığın biri bitti, diğeri başladı. Tam iyileşiyorlar derken, başka bir hastalık çıkıyordu karşımıza.

Herhalde genetiklerinden kaynaklanıyordu. Kim bilir kaç tür köpeğin kanını taşıyorlardı.

Hastalıkları ilerleyince, Balıkesir Üniversitesi’nin Hayvan Hastanesi’ne gidip gelmeye başladık. Tahlillerin ardından kanser teşhisi kondu. Altı yedi kez kemoterapi gördüler.

Bir gün iyi, bir gün kötü haldeydiler.

Bu şekilde yaşatamayacağımızı düşünüp, Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Volkan Karateke’den ricacı olduk; İvrindi’deki Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavilerinin devam etmesini istedik.

Ateş ve Poyraz’ı geçici olarak Büyükşehir Belediyesi’ne emanet ettik yani.

Gün aşırı aradık, durumlarını sorduk. Tedavi sürecini takip ettik. Veteriner arkadaşla irtibat halindeydik; yaptıkları tıbbi işlemleri anlatıyordu.

İvrindi’deki merkez, Ovaköy Barınağı gibi değil malum. Sokak canları için daha konforlu bir ortam sunuluyor. Yani, dışarıdan bakınca öyle duruyor.

Bir süre sonra irtibat kesildi; araya seçim süreci girdi.. Biz de bu yüzden işe güce yoğunlaştık.

Merkez’den arayan soran yoktu…

Ama aramadıklarına göre herhalde durumları normaldi.

 

***

VETERİNER arkadaşa ulaşamayınca, Daire Başkanı Karateke’yi arayıp durumları hakkında bilgi istedik.

Poyraz 4 Nisan’da, Ateş 8 Mayıs’ta ölmüş!

Ölüm kayıtları tutulmuş demek ki.

Tedavi sürecinin kayıtları var mı peki?

Dünyamız başımıza yıkıldı, ölüm haberlerini alınca.

Hastalık bu; ağırlaşıyorsun, ölme olasılığın var, ama sağlığa kavuşmak da var tedaviyle.

Oradaki arkadaşlar, Balıkesir’deki seçim sonucu nedeniyle kaygılanmışlar meğer.

Yeni gelen Başkan ve ekibinin işe son verme, görevden alma, başka bir birime gönderme olasılığıyla kaygılanmışlar.

Yani bizim Ateş ve Poyraz, bu kaygının tezahürü olarak tedaviden yoksun kalmış, kaderlerine terk edilmiş olmuyorlar mı şimdi?

Şu sonucu çıkaralım mı:

Büyükşehir Yücel Yılmaz’la devam etseydi, bizim köpekler yaşayacaktı!

Ahmet Akın’ın seçilmesi, ekipte kaygıya neden oldu; Ateş ve Poyraz öldü!

O süreçte kim bilir kaç sokak canı, ilgisizlikten, bakımsızlıktan ölüp gitti…

“Yeni yönetim işimize son verir, başka bir yere gönderir, sürgün eder, hayatımız kararır” diye düşünüyorsa çalışanlar.. İşlerini doğru düzgün yapmadıklarının göstergesidir.

İşini düzgün yapanın, dört elle sarılanın, aldığı maaşın hakkını verenin böyle bir kaygısı olabilir mi?

Ateş ve Poyraz’ın ölüm haberleri de verilmedi bize.

Sorunca öğrendik, her zamanki gibi!

 

***

BU olayın sorumluluğunu Daire Başkanı’na yüklemeyelim mi şimdi?

Görevli personelin seçim sonucu nedeniyle kaygılandığını kendisi söylüyor.

 

***

BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Ahmet Akın bu durumdan haberdar olsun dedik; o yüzden yazdık bunları. Kaygılı arkadaşların sorumsuzluğuyla,a sokak canlarıyla ilgili stratejilerini yaşama geçirme şansı olmadığını söyleyelim istedik.

Selam ederim.

 

Exit mobile version