ANKARA BALIKESİRLİLER DERNEĞİ BÜYÜK BİR OKULDUR

ANKARA MEKTUBU / SERVET CAMGÖZ

 

İsmini taşıdığınız şehrimizin adını iyiliklerle, güzel etkinliklerle duyurmak için çabalıyorum

yıllardır. Hemşehrilerimizi biraraya getiren sıcak, partiler üstü bir  merkezdir Ankara

Balıkesirliler Derneği.Her gelen bir bardak çay içebilir. Hele öğrenciler… Balıkesir’den

gurbete okumaya gelmiş, çoğu Ankara’ya  ilk kez gelen, Ankara’yı yeterince tanımayan,

evinden, ailesinden ilk kez ayrı kalmış pırıl pırıl gençler.

Ankara Balıkesirliler Derneği, Ankara’ya üniversite öğrenimi için gelen tüm öğrenci

kardeşlerimiz için  sıcak bir yuva, okul çıkışı uğranan bir adres, kendi çayını kendin koy

yapılan (selfservis)  çay ocağı,  beleş kafe, bilgisayarda ödev yapma için hazır

“İnternet kafe”, arkadaşlarıyla buluşma noktasıdır.

 

Aynı zamanda bir okul gibidir de.

Hepsi birbirinden değerli üyeler, yöneticiler, hemşehriler gençlerle tanışır,hemen kaynaşıverirler. Üniversite öğretim üyesi hemşehrilerimiz sohbetleriyle yolgösterirler. Salgın öncesi Hocalarımızla ekonomiden sanata, kültürel  gelişmeden,sosyal zenginliğe sohbet, bilgilendirme toplantıları yapardık.  

Yine başlayabiliriz.

 

“Ankara’da üniversite okuyan Balıkesirli öğrencilerimizden Operaya, Baleye,

CSO’ya, Tiyatroya gitmeyen kalmayacak”  İlkemizi salgına kadar uyguladık, yeni

dönemlerde de devam edeceğiz.

Her alanda olduğu gibi müzik, tiyatro, sanat, konusunda da ünlü sanatçı hemşehrilerimiz  

Çağatay Bey, Ümmiye Hanım, Bora Bey ile değerlendirme yaparak yönlendirmelerine

göre sıkılmayacakları opera, bale, tiyatro oyunlarına, CSO konserlerine biletlerini alır,

götürürüz. Memnun ayrılmayan görmedik bugüne kadar. Hele ilk kez izleyen

öğrencilerimizin daha çıkışta “Bir daha  ne zaman olacak”  soruları haklı olduğumuzu

gösteriyor, mutlu ediyor.

 

Günümüzün son model uyuşturucusu, teknolojik bağımlılığı cep telefonları, internet

oyunlarıyla da mücadele edilmektedir Ankara Balıkesirliler Derneğimizde.

Cep telefonları kapalıdır veya sessizdedir. Elinde telefonla oynayan, yazan görülmez,

yasaktır. Konuşanlar ise çok azdır ve gerekli durumlardır, arkadaşına dernek yön

tarifidir genelde.

 

Balıkesirsporumuzun, memleket takımlarımızın maçlarını büyük ekran televizyonda

izlemek, maç havası yaratır salonda. Bu yıl keyifli olmadı, gelecek döneme inşallah.

Tüm spor dallarında “Ankara memleket takımlarımıza dışsaha değildir” sözümüz

artık iyice kalıplaştı. Hangi ligde, hangi dalda, kadın-erkek takımı  hiç farketmez.

Tüm maçlarda, tüm memleket takımlarımızı destekleriz.

 

Günden güne gelişen dernek kütüphanemiz ise  ayrı bir zenginliktir. Her alanda

yararlı kitaplar, mesleki kaynaklar el altında olup, ismini yazan istediği kitabı alır

götürür, okuyup bitirince iade eder, yenisini alır. Yüksek fiyatlı Sobota gibi Tıp

kitaplarının, Hukuk,  İşletme, Mühendislik bölümü kitaplarının el altında bulunması ,

o bölümlerde okuyan öğrencileri daha çok mutlu ediyor, güvende hissettiriyor.

Hemşehrilerimizin hediyesi dizüstü bilgisayarlar (laptop) ile ödevlerini yapmak,

çıktı almak olağan işlerden.

 

Dernek herkesindir, herkes bilgi sahibidir, dileyen görüşlerini, önerilerini söyleyebilir.

Tüm üyeler, hemşehrilerimiz,  derneğimiz için çalışır.  

Sohbetler kadar uygulamalar da önemlidir. Sınıf, kıdem ilerledikçe gençlerimizin

herhangi bir iş yapılacak olduğunda hemen  “ben yapayım” diye öne atılmaları,

sorumluluk almak istemeleri de günümüzde  azalan bir kültürel güzelliğimizdir.

 

Okulundan çıkıp Derneğine uğrayan bir öğrencimiz her zaman karnını doyuracak

birşeyler bulabilir. Dışarıdan o reklamlarla boğan, emir gibi  “getir, tut, yakala”  hazır

yiyecek, hamburger siparişi verilmesi yasaktır.

Yiyecek bir şeyler her zaman vardır. Üyelerimizin gelirken getirdikleri pastalardan

kurabiyelere, memleket zeytinlerinden, peynirlerinden höşmerime.  Yakında simitçi

olması da ayrı bir kolaylık.  

Reklam sloganlarıyla beyinleri sıkıştırılan gençlerimize “her zaman yerli malı Varsa

önce Balıkesir Malı sözü”  ilmek ilmek, uygulanarak  işlenir.

 

Geldiklerinde üzerlerindeki kıyafeti yetersiz görülenler, üyelerimizin hediyeleri,

bağışları kışlık paltolar, montlar, kabanlarla çıkarlar.  

 

Bir de zaman zaman gündemde görüşülen “üretme” kavramı.

Derneğimizde yurt ortamından sıkılan öğrencilerimiz, hafta sonları kendi aralarında

muhabbetle kahvaltı yapmak isterler. Adı kahvaltı ama sabah başlar öğleden sonraları

ancak biter.

Gelen kek, börek, yaprak sarması, ezmeler, çörekler, kurabiyeler, yönetimdeki

arkadaşların, üyelerimizin evlerinden getirdikleri ev yapımı nefis ürünlerdir.

 

Bazılarına ilginç  gelebilir ama Derneğimizde ayakkabı boyaları, cilası, fırçalar da

mevcuttur yıllardır. Hem de kolay, kimyasal sıvı tüp boyalardan, yüzeyi çatlatanlardan

değil.  Hakiki leflef boya, cila alırız, koyarız. Bilmeyene, ihtiyacı olanlara söyleriz,

bir kere öğrenen, ayakkabısının  boya zamanı  gelmişse kendi gider, yerinden alır,

yan odada etrafı kirletmeden sohbet ede ede boyarlar. Arkadaşlarına sorarlar.

Hatta bacılarını ayakkabılarını boyarken görünce “Kadın eline yakışmaz” diye

arkadaşının elinden alıp  boyayan köylüsü öğrencilerimiz de  olmuştu. Resim de

böyle bir ayakkabı boyama sohbeti sırasında habersiz çekilmiş.

 

Herşey  “ara, kapına gelsin” tembelliği olmamalı. Hayat sadece para harcama değil.

Bazı zahmetleri, zahmetlerin olumlu sonuçlarını, üretmenin güzelliğini,

özelliğini her düzeyde  öğretmek, yaşatmak önemlidir. Dernekte omlet yapanlar da

ilk kez ayakkabı boyayan da bir şey üretiyor, kendi yapıyor ve keyif aldığını söylüyorlar.

Mutfakta kahvaltılarını hazırlayan kızlar, masaları yerleştiren erkek öğrenciler.

Hepsi çalışan, üreten yürekler, akıllı beyinler. İnternet mesajı yaz,  “ara gelsin” değil.

 

Bizler böyle gördük, böyle büyüdük.

Yaz tatillerinde ilkokul çağında hem bisikletlerle uzaklara, derelere kaçmayalım diye,

Hem çalışma hayatını öğrenelim diye, hem para kazanmanın güzelliğini yaşayalım

diye hepimizi civarda aile dostu farklı bir esnafın yanına bir süre çırak verirlerdi.

Yaptığımız  iş de sabah uzun fırça ile dükkan önü süpürmek, misafir gelince çaycı

Hüseyin abiye çay kahve söylemek.

Cumartesi akşamı çıkarken alacağımız üzerinde Kocatepe’de Atatürk görseli olan 2.5

lirayı anne, baba, abladan zaten istediğiniz zaman alabiliyorsunuz. Ama kendinizin

kazanarak elde etmeniz daha farklı, daha tatlı gelirdi. İlk zamanlar onu ayırıp

– belki bilmeden tasarruf-,  aileden alınan harçlıklardan harcadığımızı  hatırlarım.

Aile içi eğitim, mahalle kültürü basit ama böyle bir şeydi.

 

Ülkemizin ana konusu, eksiği de sanırım üretim, üretmeme.

Ülkesini işgalden kurtarmakla kalmamış, 100 yıl öncesinden her alanda olası

gelişmeleri tahmin etmiş, görmüş, uyarmış büyük devlet adamı

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bu alanda da yol gösterdiği gibi;

“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı

alışkanlık haline getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini , daha sonra da istiklal veistikballerini  kaybetmeye mahkumdur.”

 

Dilerim herkes her alanda, aileden başlayarak bu boşluğu doldurmaya çalışır.

Ankara’dan selam ve saygılarla

 

Exit mobile version