Al sana Şehir Tiyatroları binası!

Tüketime dayalı bir yapıdan, sanatsal açlığımızı giderecek bir merkeze dönüştürmek mümkün Yaylada AVM’yi. Açık hava sahnesi demiştik; arka kısımda amfitiyatrosu da var. Ana yapı ve çevresi Şehir Tiyatroları için biçilmiş kaftan. Yeni bir iç mimari çalışması, bakım onarım, restorasyon falan; al sana Şehir Tiyatrosu. Hâttâ Büyükşehir Konservatuarı bile buraya taşınabilir. O zaman tam Darülbedâyi olur işte.

BBB-ŞEHİR-TİYATROLAI

 

 

Dârülbedâyi

 

ŞEHİR TİYATROLARININ, daha doğrusu konservatuarın  Osmanlı devrindeki adı bu: Darülbedâyi.

İstanbul’da kuruluyor; taa 1914 senesinde. 110 yıl önce yani.  Konservatuar olarak müzik ve sahne sanatları eğitimi veriyor. Daha sonra tümüyle tiyatro sanatına dönüyor.

Şu anda Şehir Tiyatroları adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde sanatsal çalışmalarını sürdürüyor.

İzmir’de, Ankara’da, bazı büyük kentlerde Şehir Tiyatroları kurum olarak hizmet veriyor.

Şimdi şehr-i Balıkesir’de de Şehit Tiyatroları’nı konuşuyoruz.

Darülbedâyi’nin kuruluşundan 110 yıl sonra!

 

***

YENİ yetmelik çağımda tiyatro en büyük aşkımdı. Daha çok komediyi seviyordum. İlkokul’da Malazgirt Zaferi’ni konu eden bir oyunu sahnelemiştik sınıfta. Alparslan’ı oynamıştım. Öğretmenimiz, “oyuna uygun kostümler bulup getirin” deyince, kırmızı renkli ucu ponponlu beremi Alparslan’ın miğferi olarak kullanmıştım! Daha çok Şirin Baba’nın külahına benziyordu.

Kuva-yı Milliye İlkokulu’nun girişinde, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bir oyunun figüranı oldum bir kez. Görevimiz, savaş meydanında yaralı askerler olarak yerde yatıp acıdan inlemekti. Üstüme yeşil renkli bir er üniforması uydurdular; ayağımda kesler, bacağımda beyaz pantolonla çok uyumlu bir kostüm olmuştu!..

Ortaokul birinci veya ikinci sınıfta, boş derslerde bir oyun yazdım; iyi mi… Ormanla, ormancılıkla, köylüyle, ağaç kesme işleriyle falan ilgili bir oyundu; geçmiş gün şimdi hatırlamıyorum.

Sınıftan oğlanlı kızlı bir grup oluşturduk, provalar yapacağız, replikleri ezberleyeceğiz, müsamere zamanı oyunu sahneleyeceğiz.

Çalışılacak alan yok ki.. Biz sabahçıyız, sonra öğlenciler giriyor sınıfa.. Hiç boş kalmıyor.

Bir hafta sonu, arkadaşlarımızdan birinin evinin bahçesinde toplandık, yazarak çoğalttığımız senaryoyu paylaştık. Prova yapıyoruz. Bizim çocuklar, adı üstünde çocuk; koşup oynamaya dalınca bizim senaryo gümbürtüye gitti. Sinirlenip elimdeki kağıtları havaya savurduğumu hatırlıyorum.

Oyun orada öylece kaldı.

 

 

***

LİSEDE daha bilinçliydik. Ama sonuçta meslek lisesi; milletin derdi şarkı, türkü, tiyatro değil.

Türkçe öğretmenimiz Demir Bilgili, bendeki tiyatro sevgisini keşfetmiş sanırım; rehberlik derslerinde falan küçük skeçlerde rol alıyorum. Sonra kendi skeçlerimi yazıp oynadığım günler oldu. Fıkraları oyuna dönüştürüyoruz, sınıfta provalar yapıyoruz.

Yıl sonu müsamerelerinde sahneliyoruz.

Demir Hoca, ikide bir “sen liseyi bitirince konservatuara git, çok yeteneklisin, bu yeteneğini heba etme” deyip duruyordu. Bizim iş olmadı.

Demir Hoca, tiyatro ve sinema sanatçısı hemşehrimiz İlker Ayrık’ın da öğretmeni olduğunu söylemişti günün birinde. Karşılaştığımız bir gün, “benim unutamadığım iki öğrencim oldu; biri sen, biri İlker” demişti.

Neyse… Buraya kadar böyle. Tiyatro sevgimi az biraz anlatayım dedim; verdiğim rahatsızlık için özür dilerim.

 

***

SIRRI YIRCALI Anadolu Lisesi’nin 40. Yıl etkinliklerinde, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın bir konuşma yaptı; “Balıkesir’e Şehir Tiyatrolarını getiriyoruz” dedi.

Sevindim. Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bir konservatuarımız mevcut. Burayı yerel – amatör yapıdan daha profesyonel ve yaygın bir pozisyona getirmek mümkün.

Şehir Tiyatroları ise profesyonellik ve altyapı gerektiriyor.

Ahmet Akın, dediğini yapan bir Başkan. “Getiriyoruz” dediyse, getirir.

Öyle sen, ben, bizim oğlanla amatör çapta hallediliverilecek bir iş değil bu. Mekanların, kaynakların ve çok sayıda sanatçın olacak. Bu işin eğitimini almış, sahne tozu yutmuş tiyatro sanatçılarını istihdam edecek.

İlker Ayrık’la görüşmüş; düşüncesini paylaşmış.. Destek istemiş. O da “yanındayım” demiş.

Ayrıntısını bilmiyoruz.. Ahmet Başkan bu konuda nasıl bir yol ve yöntem izleyecek, merak ediyoruz. Detay vermedi. Henüz tohum safhasında konu. Bir yerde denk gelir görüşürsek, sorup öğreniriz.

 

***

PROFESYONEL sanatçılar, sahne ekibi, teknik elemanlar, sanat yönetmenleri, idareciler, hizmetliler, şunlar bunlar derken, Şehir Tiyatroları hayli kalabalık bir kadro gerektiriyor. Büyükşehir bünyesinde önemli bir istihdam sahası olacağı kuşkusuz.

Ya mekan? Şehir Tiyatroları için nasıl bir mekan düşünülüyor?

İçinde fuayesi, sergi salonları, birden fazla sahnesi, tiyatroseverlerin oyun öncesi veya sonrasında oturup dinlenebileceği sosyal alanlar, hâttâ bir açık hava sahnesi.

İl merkezinde konuşlanacağına göre, ya sıfırdan inşa edilecek, ya da bu işe uygun olabilecek bir bina bulunacak.

Hastane, okul, vesaire yatırım planlarıyla gündeme gelen Yaylada AVM binasına ne dersiniz?

Otel kısmını Orduevi’ne verdiler; ana bina duruyor.

İçinde sinema salonları mevcut. Aynı anda birden fazla oyunun sahnelenebileceği irili ufaklı salonları var sinemanın.

Tüketime dayalı bir yapıdan, sanatsal açlığımızı giderecek bir merkeze dönüştürmek mümkün Yaylada AVM’yi. Açık hava sahnesi demiştik; arka kısımda amfitiyatrosu da var. Ana yapı ve çevresi Şehir Tiyatroları için biçilmiş kaftan. Yeni bir iç mimari çalışması, bakım onarım, restorasyon falan; al sana Şehir Tiyatrosu.

Hâttâ Büyükşehir Konservatuarı bile buraya taşınabilir. O zaman tam Darülbedâyi olur işte.

Ahmet Akın ve Büyükşehir yönetimi bu öneriyi değerlendirsin derim.

 

***

 

 

İSMİNE gelince.. Bu konuda da önerimi sunayım, bende kalmasın.

Balıkesir’in ellili ve yetmişli yıllar arası, ‘kültür – sanat şehri’ olarak anıldığını bilir misiniz?

Tiyatro ve konser turneleri.. Hâttâ opera bile!

Yıkılan Şehir Sineması’nın opera sahnelemeye uygun inşa edildiğini, sahnesiyle, akustiğiyle Avrupa’da ilk sıralarda adından söz edilen bir yapı olduğunu falan…

Güzelim binayı yıkıp yerine Özel İdare İşhanı yapan akıl, bu şehre ihanet eden akıldır.

..ve o bina yıkılırken, aksak ayağından dolayı vücut dengesini içi dolu bir çanta ve baston taşıyarak sağlayan merhum tiyatro sanatçısı ve gazeteci Cahit Albayrak amcamızın bastonunu gözlerine soka soka, yıkım çalışması yapan ekibe, “elleriniz kırılsın” diye haykırışını bilir misiniz?

 

 

Yıkılmadan önceki adı Salih Tozan Sineması’ydı. Balıkesirli sinema ve tiyatro sanatçısı Salih Tozan, Cahit Amca’nın en iyi arkadaşıydı. İsminin şehirden silinmesi anlamına geliyordu bu yıkım. Cahit Amca çok kızgındı.

Günlük yayımladığı Ateş Gazetesi’yle tanınan C-ahit Albayrak, Devlet ve Şehit Tiyatrolarında oyunculuk, makyözlük yapmış, tiyatronun tozunu yutmuş değerli bir sanat adamıydı. Hem Türk tiyatrosunda, hem bu şehirde izi var.

Türk tiyatrosu ve operasına çok önemli katkılar sunan Alman tiyatro yönetmeni, oyuncu, opera yönetmeni ve eğitmen Prof. Carl Ebert’ten çok söz ederdi; O’nunla çekilen siyah beyaz fotoğrafları göstermekten keyif alırdı. Tiyatroya dair çook anısını dinledim Cahit Amca’nın.

 

 

Balıkesir’e her gelen sanatçının, ilk olarak kapısını tıklatıp ziyaret ettiği sanat ve düşünce insanıydı.

Muhalif gazeteciliğin Balıkesir’deki yegane ismiydi aynı zamanda. Gençlik yıllarımda çok dertleşmişliğimiz var. Gazetecilik üslubumuzdaki katkısıyla her zaman minnet ve şükranla anıyoruz O’nu.

Sonraki bir yazıda Cahit Amca’yı uzun uzun anlatırım size.

 

***

ŞEHİR Tiyatroları kuracak ya Ahmet Başkan. Orada Cahit Albayrak ismini yaşatalım derim.

Selam ederim.

Exit mobile version