Depreme hazırlık yine unutuldu mu?

Problemi bilmeyen yok ama pek fazla umursayan da yok. Yine deprem gerçeğinden söz edeceğim dostlar. 6 Şubat 2023’deki Kahramanmaraş merkezli, 10 kentle birlikte toplam 13 milyon nüfusu etkileyen depremlerin ardından, ülke gündeminin ilk sırasına yükselmişti “depreme dirençli kentler oluşturma” konusu değil mi? Bugün o bölgede çok büyük imar faaliyetleri devam ediyor hala. Ülkemiz ve insanlarımız epeyce daha bedel ödemek zorunda. 

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Problemi bilmeyen yok ama pek fazla umursayan da yok. Yine deprem gerçeğinden söz edeceğim dostlar. 6 Şubat 2023’deki Kahramanmaraş merkezli, 10 kentle birlikte toplam 13 milyon nüfusu etkileyen depremlerin ardından, ülke gündeminin ilk sırasına yükselmişti “depreme dirençli kentler oluşturma” konusu değil mi? Bugün o bölgede çok büyük imar faaliyetleri devam ediyor hala. Ülkemiz ve insanlarımız epeyce daha bedel ödemek zorunda. 

 

Peki deprem yaşaması olası diğer kentlerimizde yapılması gerekenler ne oldu? Bu konuyu da ertelememek gerekiyor. O kentlerde de depreme direnci arttıracak dönüşümler yapılmalı ki, yeni yıkımlar ve can kayıplarıyla karşılaşılmasın ileride. Israrla bunların gerçekleştirilmesini sağlamak lazım. Üstelik tek odağın “İstanbul Depremi” olmaması da şart. Elbette İstanbul yoğun nüfustan sıkışık imara, sanayiden finansa ve ulaşımdan ticarete kadar çeşitli etmenler nedeniyle öne çıkıyor. Fakat uzmanların ifadelerine göre, deprem riski açısından Çanakkale, İzmir veya Balıkesir de hiç farklı durumda değil. Edremit ve Körfez Bölgesi’nde de durum aynı. Beklenen İstanbul veya Marmara depreminin de zaten bütün bölgeyi etkilemesi söz konusu.  

 

Deprem ise kendisini sürekli hatırlatıyor bize zaten, “buradayım” diyor. Geçtiğimiz haftalarda pek çok deprem hissedildi Körfez’de. 26 Haziran gecesi Çanakkale Gökçeada’da 4.4 büyüklüğünde, 19 Temmuz gecesi Marmara Denizi’nde Balıkesir açıklarında 4.1 büyüklüğünde, 22 Temmuz’da Ezine Çanakkale’de 4.9 büyüklüğünde depremler oldu. Bu sonuncusunda fena halde salladı Körfez’i. Neyse ki can kaybı ve yıkım olmadı bu depremlerde. Fakat bunları yaşarken, yaz sezonunda kıyılarımıza bunca nüfusun yığılmış olduğunu da düşünerek, hepimizin ortak dileği Körfez’de bir deprem olmamasıydı. Bunun düşüncesi bile korkutucu gerçekten. Böyle bir durumda, çok büyük can kayıpları ve yıkımlar olması çok muhtemel. Çünkü mevcut yazlık konutların büyük bir bölümü sağlam zeminde değil, sahillerdeki alüvyon dolgu sahalarında inşa edilmiş durumda. Üstelik imar faaliyetleri atağı, Deprem Yönetmeliği çıkmadan çok önce gerçekleşmiş. Binaların zemin etütleri eksik, temellerinde deformasyon var, taşıyıcı sistemlerinde yoğun korozyon gözleniyor. Bu nedenle, bir doğa olayı olarak deprem Körfez için en önemli tehdit haline gelmiş durumda artık. Bölgenin tarihsel süreçte 6.8 veya 7.0 büyüklüğünde depremler üretme potansiyelinin bulunduğunu da dikkate almak lazım.  

 

Ne yapmalı bu durumda? Tek tek mi mücadele edilecek hazırlık için? Depreme dirençli kent kavramı, anlaşılacağı üzere bir bütünlük ifade ediyor. Mesela bir bina depreme dayanıklı inşa edilmiş veya dönüştürülmüş olsa bile, bitişik nizam imar yapılıyorsa eğer o bölgede, her iki yanındaki binaların yükünü de taşımak zorunda kalmayacak mı? O nedenle, dayanıklılık uygulamaları ada bazında sağlanmalı ki, olası bir depreme karşı da anlamı olsun. Fakat şu anda, deprem olgusunun o kadar da dikkate alınmadığı 1999 öncesinde imal edilmiş yapı stokunun tespiti bile yetersiz bizim kentlerimizde. Hal böyleyken, şüphe duyduğu konutunun sağlamlığını test edip dönüştürmek yolunda, vatandaşı piyasaya mecbur bırakmanın asla bir çözüm modeli olabilmesi mümkün değil. Bireysel çözüm modeli, şu ekonomik ortamda işleyemiyor bile. Ne yapacak vatandaş bu durumda, “kaderini” mi bekleyecek?

 

Bir kamusal öncülük modeli kurmadan, bu konuyu bir büyük dönüşüm kampanyası haline getirmeden yol alabilmek zor. Bireysel anlamda tüm kat maliklerinin anlaşıp müteahhide gitmeleri usulüne dair başarılı örnek de kalmadı ortada artık. O bir furya idi, yaşandı ve bitti. Şimdi kat maliklerinin tam anlaşma noktasına varmalarında, başta finansman olmak üzere çok çeşitli sebeplerle ciddi ve önemli sıkıntılar yaşanıyor. Buna çözüm getirmesi amacıyla yönetmelik değişiklikleri de yapıldı ama azı çoğa uydurarak da yürümedi işler.

Müteahhidin de önemli maliyet sorunları var. Çevre Bakanlığı “yarısı bizden” kredisi veriyor bina yenileme ve dönüşümleri için ama orada da epeyce sıraya var artık. Belediyeler de bu konuda çeşitli projeler üretmekle yükümlü görüyorlar kendilerini. Mesela İstanbul B. Belediyesi “İstanbul Yenileniyor” isimli bir çalışma yürütüyor. Bütün bunlara rağmen, depreme hazırlık uygulamaları hala istenilen hızda ilerlemiyor. Vatandaşlar oturdukları binaların güvenliğini sağlamak için elbette çaba harcıyor ama ülkemizin bu anlamda devreye aldığı model aksıyor. Bireysel talep ve müteahhit vasıtasıyla çözüm ekonomik sıkıntılara takılmış durumda, Çevre Bakanlığı dönüşümden ziyade yıkılanı yeniden yapmanın derdinde, yerel yönetimler de o kadar büyük bir finansal güce sahip değiller. Burada devlet kurumları, hükümet ve yerel yönetimlerin ortak çalışacakları, yetki karmaşası da olmayacak bir modelin hayata geçirilmesi şart. 

 

Bu nedenle de yerel yönetimlerin katkısının giderek daha büyük önem taşıyor. İstanbul örneğinde bu anlamda ciddi çalışmalar yapılıyor. Hızlı tarama yöntemiyle 35 bin binayı incelediler, zira İstanbul’da kendiliğinden çöken binalar bile var. Sonuçta 11 Temmuz’da kentsel dönüşüm seferberliği için İBB Meclisi’nden oybirliği ile karar çıkarttılar. Riskli yapıları, bir belediye iştiraki olan KİPTAŞ ile yenilemek isteyen hak sahiplerine, İBB gelir durumlarına göre toplam maliyetin % 40 ile % 65’i oranında destek sağlayacak. Ayrıca riskli binalarda oturan emeklilere 9 ve diğer hak sahiplerine 7 bin TL kira yardımı yapacak.

“Kentin yapı stoku, sosyal ve ekonomik altyapısı, olası depremlerde yaşanacak kayıplar dikkate alınarak İBB ve 39 ilçe belediyesi ortak hızlı tarama gerçekleştirilecek, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden kentin afete dayanıklılığı arttırmak için danışmanlık hizmeti alınacak ve işbirliği yapılacak”. Görüldüğü gibi, İstanbul B. Belediyesi aldığı kararlar ve attığı adımlarla çok önemli bir mesafe kat etmiş durumda. Bu modeli duyan vatandaşlar, şimdi kendi belediyelerinin de bu tecrübeden yararlanmasını bekliyorlar. Neden Balıkesir, Edremit ve Körfez’deki belediyeler de hiç olmazsa hızlı tarama işlemini yapmasınlar ki?

 

İzmir’de de ilginç gelişmeler var. Bilim insanları mevcut yapı stokunun eski olması ve yerleşim yerlerinin yanlış bölgelere konumlandırılması gibi nedenlerle, olası bir depremde yaşanacak yıkımın yanı sıra, sahil kesiminde sıvılaşma yaşanacağı ve denizin kentin içine doğru yürüyeceği uyarılarında bulunuyorlar artık. Dolgu ile sağlanan alanlardaki imarı tehlikeli bularak, çok hızlı bir kentsel dönüşüm öneriyorlar. Ne yazık ki bunun benzerini Körfez’deki sahil yerleşimlerde de görme olasılığı var ilerideki bir depremde. Hatta jeologlar deprem durumunda mahalle aralarında kum fışkırmaları, su çıkışları da olacağını söylüyorlar. O nedenle yerel yönetimlerin beş yıllık planlarını, bütün bu deprem gerçeklerini de dikkate alarak oluşturmaları lazım. Artık sahillere sadece “rant kapısı” diye bakmaktan vazgeçilmesi gerekiyor. 

 

Konuyu Edremit örneği üzerinden toparlayacağım. Yaşadığım ve bildiğim yer burası olduğu için daha isabetli olacaktır. Edremit’te önceki belediye yönetimi, depreme hazırlık diyerek kentteki fay hatlarına dair haritaların sergilendiği bir garip toplantı yaptı, emekli bir asker öncülüğünde 350 sayfalık “afet sonrası eylem planı” oluşturdu ve bir de “Afet Müdürlüğü” kurdu. Fakat o müdürün elmanı ve bir tek malzemesi bile yoktu ne yazık ki. Seçime böyle girdi ve belediyeye de yeni yönetim geldi. Oradaki mühendis müdürü eski işine iade edip, Muhtarlık İşleri’nin eski müdürünü de Afet İşleri’ne müdür olarak tayin ettiler.

Kişileri konudan azade tutarak söylemek gerekiyor ki, afet öncesine dair hiçbir hazırlığı olmayan belediyemizin, şimdi deprem sonrası toplanma yerleri bile hatalı bulunuyor uzmanlar tarafından. Görevli personel sanki mucizevi bir şekilde depremden kurtulacakmış, belediyenin tüm iş makineleri de başka hiçbir kurum tarafından talep etmeyecekmiş gibi düşünülerek oluşturulan bu planın, başka boşlukları da var elbette.

Kurumlar arası koordinasyon ile sivil toplum katılımı hiç dikkate alınmamış mesela. Üstelik şu ana kadar afet planı güncellenmesi yapılmadı, hazırlıklar test de edilmedi Edremit’te. Önceki belediye başkanı tesadüfen 2020’deki İzmir depreminde bulunmuştu. 2023 Kahramanmaraş depreminde de sahaya gitti. Evet, toplanan yardım malzemelerinin bir kısmını da kaptırdı bu arada ama büyük bir depremi ve nelere mal olduğunu da yakından gördü. Fakat dönünce, konutunun sağlamlığını öğrenmek isteyen vatandaşı piyasaya yönlendiren Yücel Yılmaz’la aynı dili kullandı ve kurduğu Müdürlük de ancak bu kadar oldu. 

 

Yani deprem öncesine bir hazırlık yok hala burada. Belediye tarafından Edremit’in konut stokunda bir hızlı tarama yapılmadı. Sorunlu zemindeki konutlara gereken uyarı ve önlemler için hak sahiplerine bilgilendirme de olmadı. Bakalım şimdiki belediye yönetimi ne yapacak? Yakında meydana gelen her depremi hissettiğinde bir kere daha tedirgin olan vatandaşlara, güvenli bir yol önerebilecek mi? Depreme dayanıklı kent hedefi için bir kentsel dönüşüme önder olunması gerekliliğini Büyükşehir Meclisi’ne taşıyabilecek mi mesela? Sallandıkça korkup, ertesi gün de unutmanın hiçbirimize faydası yok. Artık deprem konusunu Körfez’de ve Balıkesir’de ciddiyetle ele almanın zamanı gelmedi mi? 

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Depreme hazırlık yine unutuldu mu?
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!