30. YAŞINA BASAN BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ’NE DAİR

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

AHMET SERT

 

Üniversitemiz 30’uncu yılında…

 

Bu vesileyle yeri geldikçe parça parça yazılarımda ya da sosyal medyadaki paylaşımlarımda üniversitemizle ilgili yaptığım tespitleri uzun bir yazıyla ele alma zamanının geldiğini düşündüm.

Öyle uzun uzun üniversitemizin tarihini yazmaya gerek yok; kısa geçelim.

Temeli 1910’da açılan Karesi Muallim Mektebine kadar giden, 1992’de ise kendisiyle birlikte açılan çok sayıdaki üniversiteden biri üniversitemiz…

Tabi süreç içinde şehrimizde bir üniversite kurulması için yapılan teşebbüslerin tarihi çok daha eski…

1970’lerde Marmara Üniversitesi ismiyle bugün SYAL’in yerinde kurulması düşünülen bir üniversiteden söz etmek gerek bu noktada…

Keşke olsaymış diyesi geliyor insanın…

Hele de bugün üniversitemizin bulunduğu yeri düşünecek olursak…

 

Aslında şehrimizde yüksekokul diyebileceğimiz bir yapıyı, muallim mektebinin 1944-45 yılından itibaren bugünkü ortaöğretim kurumlarına denk gelen okullara öğretmen yetiştirmek için iki yıllık bir enstitüye dönüştürülmesine kadar götürmek mümkün…

Ancak bir üniversite çatısı altındaki kurumsal bir yapıya ait yükseköğretimin özlemini Uludağ Üniversitesine bağlı bir fakülteyle gidermek zorunda kaldı uzun süre bu şehir…

Peki, 30 yılda üniversitemizin geldiği nokta tatmin edici bir düzeyde mi?

 

Buna gelmeden önce, daha üniversitemiz kurulma aşamasında iken yapılan bazı büyük yanlışlıklardan bahsetmemiz gerekiyor.

Çünkü bu hatalar üniversitemizin bugünlere gelmesinde ya da gelememesinde en temel faktörlerin başında geliyor.

Bu hatalardan birincisi üniversitenin kurulduğu yer, ikincisi üniversiteye verilen isim…

Çok mu önemli diyecekler için cevabımı vereyim; bence çok önemli…

Yer olarak şehrin 17 km. dışında bir alanın seçildiği bir üniversitenin o şehirle bütünleşmesi mümkün değil…

Keşke daha önce Bursa Yolu istikametinde yapılan yeni sanayi sitesi ya da karşısında onlarca yıldır günümüze kadar sorunlar yumağı olarak gelen 18-02 bölgesine üniversiteden önce başlanmasaydı da buralar üniversiteye kuruluş yeri olarak seçilebilseydi.

Ülkemizde nice örnekleri var şehre bu kadar yakın kurulmuş üniversite kampüslerinin…

 

İkincisi isim mevzuu…

Bizden önce, bizimle birlikte ya da daha sonra kurulan üniversiteler şehirlerinin değerlerini, zenginliklerini yaşatıyorlar üniversitelerinin isimlerinde…

Çanakkale 18 Mart, Manisa Celal Bayar, Afyon Kocatepe, Tekirdağ Namık Kemal, hatta bizim bünyemizden çıkan Bandırma 17 Eylül Üniversiteleri…

Say say bitmez örnekler…

Keşke daha üniversite kurulurken isim olarak “Balıkesir Kuva-yı Milliye Üniversitesini”önerebilecek, kabul ettirebilecek bir etkisi, gücü, aklı olabilseydi bu şehrin…

Anamızın ak sütü gibi helal olan bu unvanı duyurmak, kabul ettirmek için göbeğimiz çatlamazdı şimdilerde…

Zaten şehrimizin azla yetinmek, büyük düşünememek, boş vermişlik, bana necilik gibi büyük sorunları olduğundan bu haldeyiz ya…

“Aman işin gücün yok sen de isme mi takılıyorsun azizim…”

Bu şehirde her dönemde, ne yaparsanız yapın “Amaaan boşverrr, İş kala kala buna mı kaldı, şehrin sorunu bu mu? Balıkesir’de olmaz, Balıkesir’de gitmez”türü zırvalar duymak en olağan şeylerden…

 

Bu yüzdendir ki; stat da, fuar da, hafif raylı sistem de, meydan vb. de ne aklınıza geliyorsa boş bu tayfa için…

Onlar için Milli Kuvvetler Caddesinin başından sonuna doğru uzanan bir fabrika yapacaksınız.

Yetmez; fabrikayı da belediye yapacak nasıl olacaksa bu devirde bu ekonomik modelde…

Bu defa da “Altı üstü bir fabrikadan başka ne yaptılar” demeleri de olası tabi…

Ayrıca işe giremeyenlerin o dönemdeki siyasi partinin belediyesine “yakın”görüştekilerin fabrikaya doldurulduğu vb. söylemleri de cabası…

Bu şehirde çok amiyane olacak ama “Ağzınızla kuş, mabadınızla balık tutsanız” yaranamayacağınız binlerce insan var.

Zaten 1960’lardan sonra şehrimizde bu yapıdaki insan tipi çoğaldığı ve siyaset de bu yapının içinden çıktığı için değil mi bu başımıza gelenler…

Bizimle hemen hemen aynı büyüklükteki diğer şehirler merkezlerine ikinci üniversiteyi kurmuş durumdalar…

Trabzon, Erzurum, Sivas vb.

Bu şehirlerin merkez nüfusu hemen hemen bizim merkezimizle aynı; çok az daha fazla ya da az nüfusa sahipler…

Birkaç hafta önce Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı’ya Trabzon Üniversitesi tarafından fahri doktora verildiği haberini okuyunca aslında böyle bir yazı yazma fikri belirmişti kafamda…

 

Şimdi ne yazsanız ne söyleseniz “Efendim biz de Bandırma’ya kurduk ya işte Bandırma 17 Eylül Üniversitesini”diyecek sürüyle insan çıkacak; o yüzden gerek yok çabalamaya…

Meselenin birçok hizmetin, yapının vs. ilçelere yapılması değil “Merkeze” yapılmaması olduğunu anlatmak kabil değil ne yazık ki bu şehirde…

Hele de üniversitenin şehre bu kadar uzak olduğu bir şehirde ikinci üniversite daha da elzem…

Bu konuyu sosyal medyadan önerdiğimde gelen yorumları bir görseniz; beyin yakacak cinsten…

Ülkenin yükseköğretim politikasından dem vuranlar, lise kıvamında öğretim üyesi eksiği olan fakülte binalarını örnek verenler…

Yahu tamam da diğer şehirlerde akla gelmeyen bu hususlar bizim şehir söz konusu olunca mı akla gelecek hep…

Hep mi günah keçisi olacak; sona kalan dona kalır sözünün olumsuzluklarını yaşayacak.

Bizim şehrimiz Sinop’tan sonra en yaşlı nüfusa sahip ikinci şehir ülkede…

Bu yüzden emekli şehri kıvamında…

 

Bu durumu ortaya çıkaran en büyük sebeplerden biri de üniversite gençliğinin şehirde olmaması, şehirle kaynaşamaması…

Şimdi kampüste binlerce öğrenci kapasiteli kız ve erkek yurtları yapılıyor.(Ki olması gereken de bu…) Ancak şehirdeki öğrencilerin büyük kısmı bu yurtlara gidince şehrin durumunu düşünecek ben değilim elbet…

Yazı çok uzamadan günümüze, sorunlara ve çözüm önerilerine gelelim.

Üniversitemizin, Bursa’da Uludağ Üniversitesinin dibindeki gibi bir “Görükle’si” olmadığına göre kampüsün girişine tıp fakültesi, üniversite hastanesi civarına YİD modeliyle bir alışveriş ve yaşam merkezi yapılmalı.(Edirne’de şehrin dibindeki kampüste bile mevcut)

Bu yapının içinde birkaç banka şubesi, ptt, kafeler, marketler, lokantalar vb. işletmeler olmalı.

Neticede hem hastaneye gelenler, hem hastanedeki ve üniversitedeki hoca ve öğrenciler hatta çevre köydekiler bile bu banka şubelerine, kafelere gelip buralardan yararlanabilirler.

Üniversitenin en büyük eksikliklerinden biri öğrencilerin ”sosyalleşemedikleri” şikâyeti değil mi?

 

Ulaşım sorununu söylemeyen, yazmayan kaldı mı bilmiyorum.

Aslında alınacak birkaç körüklü otobüs (Ok zamanında alınan 3 adedi duruyor olması lazım) ve otobüslerin doldukça değil kısa aralıklarla kaldırılması metodu bile kısa vadede çözüm olabilir.

Belediye imkânları ile diğer üniversitelerde örneklerini gördüğümüz gibi kampüs içinde bisiklet yolları yapılması, kampüsün fiziki olarak iyileştirilmesi gibi işler üniversitemizin yapabileceği işlerden…

Kaldırımıyla, yoluyla, çevre temizliği ve peyzaj düzenlemeleriyle üniversitemiz çok daha iyi noktalara gelebilir.(Allah Aşkına aylardır bitirilemeyen o nizamiye kapıları -TAKLAR- lütfen bitsin artık…)

Neticede üniversite sıralamaları belirlenirken kampüs şartları da puanlama kıstasları arasında…

En önemli kısmı en sona bıraktım.

Eğitim kalitesi, akademisyen sayısı, üniversitemize prestijli fakültelerin kazandırılması, (Kepsut’ta eski Ziraat Mektebi restore edilip neden ziraat fakültesi yapılmaz anlamam) yapılan bilimsel çalışmaların sayısı/niteliği vb. gibi hususlar zaten işin olmazsa olmaz kısmı…

Sevgili rektörümüz bu yazıyı okuyunca bize kızmaz inşallah…

Bu dönemde güzel işler yapılmadı diyecek değilim ama bu yazının amacı tüm şehrin üniversitesinin daha iyi yerlere gelmesine bir vesile olması…

Rektöre ve yardımcılarına selamlarımı sunarım.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
30. YAŞINA BASAN BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ’NE DAİR
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!