EZO BAŞKANI ALİ YILMAZ DİKER’DEN KÖRFEZ’İN ZEYTİN VE ZEYTİNCİLİK GERÇEĞİ
Edremit Zeytin Hasat Sonu Şenliği’nde ‘sürdürülebilir zeytincilik’ konusunda konuşan Ziraat Odası Başkanı Ali Yılmaz Diker, Edremit Körfezi’nde 10 milyon zeytin ağacı ve 35 bin üreticinin bulunduğunu, zeytinden 150 bin kişinin ekmek yediğine dikkat çekti. Zeytinlik alanlara maden ruhsatı verilmesini eleştiren Diker, ihracat yasağını eleştirdi. Diker, “amaç tüketiciyi korumaksa, üreticinin önündeki engelleri kaldırmadan tüketiciyi koruyamazsınız” dedi. Diker ayrıca zeytin hırsızlığını da gündeme getirdi, “poşetçisiyle, başakçısıyla, hırsızıyla, hayvan sürüleriyle baş edemiyoruz” şeklinde konuştu.
SÜRDÜRÜLEBİLİR ZEYTİNCİLİK İÇİN AKILLI OLMALIYIZ
EDREMİT’te düzenlenen Zeytin Hasat Sonu Şenliği kapsamında, ‘Sürdürülebilir Zeytincilik konulu bir panel düzenlendi. Panelde konuşan Edremit Ziraat Odası Başkanı Ali Yılmaz Diker 10 milyon zeytin ağacı bulunan Edremit Körfezi’nde 35 bin üreticinin yanında 150 bin kişinin zeytinden ekmek yediğini söyledi.
Sürdürülebilir zeytin tarımı için öncelikle zeytin ağaç varlığı ile birlikte çevrenin doğal dengesinin korunması gerektiğini belirten Ali Yılmaz Diker, zeytincilikle ilgili mevcut yasaları uygulanması, yasalardaki eksikleri tamamlanması, zeytinlik alanlarını imara açılmaması ve maden alanlarına ruhsat vermemenin önemine değindi.
150 BİN KİŞİ ZEYTİNCİLİKTEN EKMEK YİYOR”
Meci Şenliğinde düzenlenen panelde konuşan Ali Yılmaz Diker şunları söyledi:
“Dünyada sofralık zeytin ve zeytinyağı üretiminde önemli bir yerde olan ülkemiz 193 milyon zeytin ağacı ile önemli bir tarım, ticaret ve sanayi için istihdam alanıdır. Buna bağlı olarak Edremit Körfezinde 10 milyon zeytin ağacının yanında 35 bin zeytin üreticisi vardır. Ama bu işten ekmek yiyen 150 bin kişi bulunmaktadır. İlçemizde ise 3 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır.
“SÜRDÜRÜLEBİLİR ZEŞTİNCİLİK İÇİN AĞAÇLARI KORUMALIYIZ”
Ülkemizde sürdürülebilir zeytin tarımı için öncelikle zeytin ağaç varlığımızı ve çevrenin doğal dengesini korumak, günümüz zeytincilik alanındaki gereksinimlerini, gelecek nesilleri tehlikeye atmadan karşılamak, bunun içinde zeytin üreticisinin güvenli ve sürekli gelir elde etmesini ve güçlü bir yerel ekonomiyi sağlamakla ancak olur. Bu konuda da zeytincilik ile ilgili mevcut yasaları uygulamak, yasalardaki eksikleri tamamlamak, imara açmamak, maden alanlarına ruhsat vermemekle birlikte bölge halkına bunun milli ve stratejik bir ürünümüz olduğunun bilincini yaymak ve bunu sağlamaktır.
“ZEYTİNDE İTHALATÇI OLMAMALIYIZ”
Zeytin ağacı yürümez. Ancak zeytin ağacı gezer. Zeytin ağacının anayurdu Güney Doğu Anadolu’dur. Ancak zeytin ağacına hürmet eden, onu önemseyen bölge ve ülkelere doğru gezmiştir. Binlerce yıl öncesinde doğduğu bölgeden sırasıyla Akdeniz, Ege, Marmara sonrasında ise ülke olarak Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya ve sonrasında ise Fas, Cezayir, Tunus bulmuştur. Şimdilerde ise zeytinin ve zeytinyağının önemi daha çok anlaşıldığından Doğu Karadeniz(Artvin), Azerbaycan, Çin ve hatta Yeni Zelanda’ya kadar gitmiştir. Onun için geçmişimizde önemli bir yer tutan bu ürünün tarımında, ticaretinde ve sanayisinde gerekli tedbir ve önlemleri almayıp, ülke topraklarında daha da gelişmesini sağlayamazsak, sosyo-kültürel önemini en doğru şekilde anlatıp anlaşılmasını sağlayamazsak, yarınlarda bu ürünün üreticisi değil, diğer ürünlerde olduğu gibi ithalatçısı oluruz. Unutulmamalıdır ki ve ders alınmalıdır ki; Bu topraklar buğdayın doğduğu topraklardır. Yaklaşık 12 bin yıl önce Anadolu’da ıslah edilen buğdayı dünya bizden almış, ülkelerine götürmüşler. Bizler bu yıllar içinde ne yapmışız. Verimli topraklarımızın üzerine, çarpık yapılaşmalarla, şehirler, siteler, sanayi siteler ve yanlış tarım uygulamaları ile Konya ovasını, Trakya’yı ve daha Anadolu’da birçok ekiliş bölgesini heba etmişiz. Bugün ise kuzeyimizde savaşan ve buğday ambarı olan iki ülke Rusya ve Ukrayna’dan %80 buğdayı ithal eder hale gelmişiz. Onun için geçmişte yapılan hatalardan ders olarak, gelecekte de bu hatalara düşmemiz gerekmektedir.
“ZEYTİN AĞAÇLARININ GENÇLEŞTİRİLMESİ GEREK”
Zeytin yetiştiriciliğinde, yeni zeytin bahçelerinin tesis edilmesi kadar, topraklarımızdaki verimden düşmüş yaşlı ağaçların gençleştirilmesi ağaç başına verimin yükseltilmesi ve ülke ekonomisine kazandırılması zeytinciliğimizin içinde milli bir tarım politikası olarak ele alınmalıdır. Bununla ilgili olarak UZZK Başkanlığı döneminde Dr. Mustafa Tan ile başlatılan Ziraat Odamızca ve Kooperatifler ile de desteklenen “Gençleştirme Budaması” adı altında ağaçların tepe kesimleri yapılarak üreticinin ürün kayıplarına karşılık desteklerin çıkartılması sağlanarak yaşlı ağaçlarında rehabilitasyonunu sağladık. Burada amaç hem saçaklarda kaliteli zeytin elde edilmesi ve hem de ağaçtan daha çok kaliteli ürün alınmasıydı. Ancak bölgede sürü sahiplerinin hayvanlarını zeytin arasına koymasından, hasada yaklaştıkça ürünün olgunlaşması ile birlikte tarla sahibinden önce tarlaya giren, poşetçisinden, hırsızından, başakçısından mahsulümüzü koruyamaz hale geldik. Bu da artan girdi maliyetleri ile birlikte ürün kayıplarının oluşmasıyla sürdürülebilir zeytincilik alanında önemli bir sekteye uğrattı.
“SU KAYNAKLARI ZEYTİNCİLİKTE ÇOK ÖNEMLİ”
Sürdürülebilir zeytincilik anlayışında su kaynaklarının ve toprağın korunması tabi ki önemlidir. Özellikle bölgesindeki su kaynakları öncelikle zeytincilik tarımını sekteye uğratmadan gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayarak ve bu konuda yeni sistem sulama sistemlerinin özendirilerek üreticiye teşviklerinin sağlanmasına özen gösterilmelidir. Mevcut zeytinlik alanların toprakları her türlü betonlaşmaya, yapılaşmaya ve her türlü sentetik ile kimyasal gübrelere karşıda artık korunmalıdır. Sadece bunlar değil. Maden sahalarının, sanayi veya kirlilik yaratacak tesislerin kurulmasına engel olunmalıdır. Bu konuda sadece gözardı edilmeden kanunların uygulanması yeterli olacaktır.
“ÜRÜNÜN KORUNMASI İÇİN İLAÇLARDAN KAÇINILMALI”
Ürünün korunması için mümkün olduğunca ilaçlardan ve ilaçlamalardan kaçınılmalı, gerekiyorsa bireysel ilaçlamalardan daha çok entegre mücadele yöntemlerine önem verilmesi ve bu konuda çaba gösterilip uygulama sonuçlarına gidilmelidir. Özellikle zeytin sineği ile ilgili mücadele bu kapsamda değerlendirilmelidir. Zeytinde doğal olmayan girdilerin kullanılmasından kaçınılarak kalitenin yanında sağlık ve çevresel standartlarda yapılan zeytincilikte iyi tarım ve organik tarım teknikleri anahtar rol oynamalıdır. İyi Tarım Uygulamalarına kaldığı yerden devam edilmelidir. Bunun yanında zeytin budama atıkları yakılmayıp, kıyılarak yeniden toprağa verilmesi ve topraklarda eksik olan organik maddenin yükseltilmesi sağlanmalıdır. Özellikle zeytin aralarında derin sürümlerden kaçınılmalı, yamaç veya bayır arazilerinde sürüm yerine ot biçme mücadelesine önem verilmelidir. Unutulmamalıdır ki; Sağlıklı bir mutfağın temel gıdası Zeytinyağıdır. Zeytinde kahvaltılarımızın olmazsa olmazıdır. Bunun için de sağlıklı bir ürün yetiştirebilmek için sağlıklı bir alt yapı oluşturarak ürünü sofralara sağlıklı bir şekilde taşımak gerekir.
“ZEYTİN KARASUYU”
Zeytinyağı üretiminde genellikle kullanılan “Klasik Baskı” ve “Kontinü” sistemlerde zeytinin temizlenmesi, ezilmesi, kırılması, zeytin hamurunun sıkılması ve yapın karasudan ayrılması esastır. kontinü sistem öncelikli tercihimiz olup, yağın üretiminde açığa çıkan karasu zeytinyağı endüstrisinde Çevre Bakanlığınca maalesef atık statüsünde değerlendirilmekte ve uygulama aksaklıkları görüldüğünde cezalar kesilmektedir. Aslında ceza kesmek yerine veya kesilen cezalarında bir şekilde Ar-Ge çalışmalarında kullanılarak, bünyesinde kimyasal bileşenler taşıyan zeytin karasuyumuz zeytin salamura sularının yararlılıklarına göre tekrar zeytinlik sahalarımızdaki topraklarımıza kazandırılması sağlanmalıdır.
“İHRACAT YASAĞINA ANLAM VERİLEMEDİ”
Tüm bu bilgilerin ışığında biz zeytinciler için zeytini yetiştirmek önemli olup, aynı zamanda dalında tutmakta çok önemlidir. Toprak işlemeden başlayıp, hasarına kadar üretici harcamış olduğu emeğinin ve masraflarının karşılığının yapacağı hasatta elde edeceği ürününü umut eder. Ancak zeytin hasat ve zararlılara ile başladığı bu mücadele de hasat sürecine yaklaştıkça, kendinden önce ürününe ortak olan poşetçisine, hırsızlara, hayvan sürülerine, başakçılar ile baş edememektedir. Tüm bu olumsuzlukların yanında ancak geriye kalan ürününü toplayıp, hem kendi ailesinin hem de girdi maliyetlerine yetişmeye çalışan üreticinin ürününün artan pandemi ve döviz fiyatları karşısında biraz para yapınca hemen ihracat yasağı getirmesine de bir anlam verememektedir. Şayet burada amaç tüketiciyi korumaksa eğer, unutulmaması geren şudur ki; Siz üreticinin önündeki engelleri kaldırmadan önüne engel koyup tüketiciyi koruyamazsınız. Tüketiciyi korumanın yolu ancak ve ancak üreticiyi korumaktan geçer.
“ÜRETİCİ TEMERRÜDE DÜŞÜRÜLÜYOR”
Bir başka önemli konuda Ziraat Bankası ve özellikle TKK’nin son yıllarda almış oldukları görev ve misyonlar üreticinin yanında olması gerekirken, üreticinin karşısında pozisyon almalarıdır. Özellikle TKK’leri üretici oldukları birçok tarımsal ürünü ve gübreyi piyasa şartlarının üzerinde üreticiye sadece kredili sattığı için pahalı vermekte ve üreticide gününde ödeyemediği taktirde temerrüde düşürülerek zor durumda bırakılmaktadır.
“YAPTIĞIMIZ OLDUĞU KADAR ZEYTİNCİLİK”
Sizlere üreticinin yaşamış olduğu bu gerçeklerden dolayı sürdürülebilir zeytinciliğimizde umutsuzluk tablosu çizmiş olabilirim. Bu doğruları sizlerle paylaşmak zorundaydım. Çünkü bu güne kadar yaptığımız zeytinciliğe maalesef “OLDUĞU KADAR ZEYTİNCİLİK” diyebilirim.
“GEÇMİŞ GERİDE KALMALI İLERİYE BAKMALIYIZ”
Şimdiye kadar kaybettiğimiz çok şey olabilir. Ama ileriye bakacak olursak ve bu saydıklarımın ışığında alınacak tedbir ve önlemlerle de çok şey kazanabiliriz. Zeytinci ile birlikte yanında zeytincilikten geçinen ticaretçi ve sanayici, ihracatçı hatta Devlet bile. İşte o zaman İlçemden başlayarak, bölgemde ve ülkemde sürdürülebilir zeytinciliğimizi sağlamış oluruz.
“AKILLI OLMALIYIZ”
İlber Ortaylı hocam bir konuşmasında; “Akıllı olmalıyız. Akıllı olmak için havyar gerekmiyor. Ama Zeytinyağı gerekiyor” diyor. Onun için diyorum ki; bizde “Sürdürülebilir Zeytincilik” için akıllı olmalıyız. Onun için bu konuda tüm sektör ortak akılda birleşmeliyiz.”