AHMET SERT
Başlıktaki 100 metre ibaresini görünce Hüseyin Bolt gelmesin aklınıza hemen…
Yok, yok koşuya da başlamadım; bu kiloyla, yaşla ne koşusu değil mi?
Bu şehirde 100 metrelik mesafelerde bile ne kaoslar, kargaşalar, keşmekeşler yaşanıyor meselesi benimki…
Her çarşıya çıkışımda özellikle Salih Tozan Toplantı Salonu yanındaki yaya kaldırımı ile Valilik Kavşağındaki yaya kaldırımında hep aynı saçma sapan manzarayla karşılaşıyorum.
Buraya araç ve yaya trafiğini yönlendirmek, düzenlemek üzere konulan trafik ışıkları var ama uyan yok ne yazık ki…
Bu iki kavşakta da caddeden her karşıya geçmek istediğimde görünürde ışıklar yansa da bunlara pek de uymayan yayaların telaşlı koşuşturmaları, araçların bu yayalara çaldıkları kornalar ve belki de galiz küfürlerin edildiği sahneler yaşanıyor.
Muhtemelen başka kavşaklarda da bu durum yaşanıyordur; ben çok bilinen ve yoğun iki kavşak olduğu için buralardan verdim örneği…
Bazen bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda yayalarla bazen de tek başıma kurallara uymak için ısrarla yayalar için ışığın yanmasını beklerken keriz muamelesi görmek de var işin doğasında ama olsun varsın…
Belediyeden rica ediyorum kaldırsınlar buradaki ışıkları; uyan yok nasıl olsa…
Valilik kavşağında buna ilave olarak başka ilginçlikler de var. Siz Valilik tarafından park tarafına geçerken Kızılay Caddesinden gelerek vasıf Çınar Caddesine katılım sağlayan araçlara da yeşil yanınca bu araçlarla kafa kafaya gelmeniz kaçınılmaz…
Dedim ya ışığı falan takan yok zaten; gelen araçlarla arasında birkaç saniyelik boşluk, on-on beş metrelik mesafe gören hızla seğirtiyor caddenin karşısına…
Burada da enayi muamelesi görmek işin cabası…
Haydi, karşıya geçtiniz; demiryolunun üzerinden geçen park köprüsünün o daracık kaldırımında sıkış tepiş yürüdükten sonra Kurtdereli Spor Salonuna da ulaştınız diyelim.
Bir taraftan spor salonunun park yerine girmeye çalışan araçlar, bir taraftan Bahçelievler istikametine, karşı yoldan çarşıya ve diğer taraftan Cengiz Topel Caddesine ve spor salonu yanındaki Menekşe Sokağa seyreden araçlar…
Tam anlamıyla keşmekeşin ortasına düşüyorsunuz. Gerek yaya, gerek araç sürücüsü olarak çok dikkatli olmanız gerek…
Bunlar seçilmiş yerlerden 100 metrelik mesafelerde araç ve yaya sürücüsü olarak yaşayacağınız çarpıcı örnekler…
Şehrin merkezinde bunun gibi onlarca kavşak, geçit var.
Bu şehri yönetenler hiç mi buralardan araçla veya yaya olarak geçmezler; bu manzaraları görmezler şaşmamak elde değil…
Muhtemelen arkadaşlar yürümedikleri için bu noktaları yaya olarak görmeleri ve deneyimlemeleri mümkün değil ama araçla da mı buralardan geçmezsiniz mübarekler…
Zaten çarşıda her kaldırıma, yol kenarına yapılan araç parklarını yazmaktan, sosyal medyada paylaşmaktan gına geldi.
Bununla ilgili verilecek onlarca örnek var ama en çarpıcı olan bir tanesini dile getirmiş olayım konunun anlaşılması adına…
Bandırma Caddesinden devamla Vasıf Çınar Caddesinden şehre doğru giderken Toplu Taşıma Merkezine girişin sağlandığı Cumalı Caddesi var mesela…
Caddeye Vasıf Çınar Caddesinden girişte kaldırımlara ve yolun kenarına yapılan araç parklanmalarını bu şehrin siyasileri, bürokratları hiç mi görmez örneğin…
Çarşımızı söylemeye, yazmaya gerek yok bile…
Şehrin en merkezi yerlerinde yani Ali Hikmet Paşa Meydanında (kavşağı aslında), Paşa Cami, Yeni Çarşı gibi şehrin en merkezi ve aslında araç girişinin fazla olmaması gereken yerlerinde bile karşılaştığınız şey kaos, keşmekeş, karmaşa…
Şehrin en merkezi ve ne yazık ki çok da geniş olmayan Anafartalar, Milli Kuvvetler Caddeleri vb. gibi ana arterlerinde bile park yasağı olan yerlere park edenleri, hatta kaldırımlara araç koyanları, ikili parklanmaları trafik polisleri, trafik zabıtaları vs. neden ve nasıl görmez.
Ve dahi bu işle görevli kamu görevlilerinden, belediye görevlilerine kadar bu işlerle görevliler toplanıp bu konular üzerinde görüşüp çözüm üretmezler.
Dediğim gibi şehirde kavşak, yol genişletilmesi vb. gibi fiziki düzenlemeler yapılması gereken çok sayıda yer olduğu gibi denetleme, düzenleme yapılması gereken de çok sayıda nokta var.
Gerçi kavşak, viyadük vb. gibi büyük sayılabilecek işler rahmetli Uğur’la tarihe karıştı. Bu dönemde geçmişten gelen işlerin bitirilmesine dua eder duruma geldik.
Örnekleri merkezden verdik ama önemli ilçelerimizde de trafikle ilgili çok önemli sorunlar, çözülmesi gereken meseleler var.
Bandırma’da Devlet Hastanesi ve üniversiteye gidenlerin sabah en 10-15 dakika beklemenin kaderleri olduğu kavşak mesela…
Yine Edremit Körfezimizde yaz aylarında kangren haline gelen gözde sayfiyelerimize gidiş çilesi mesela…
Bunlar şehir içi diyebileceğim yerlerden örnekler…
Yıllardır bitirilemeyen Dursunbey, Savaştepe, Kepsut yollarını söylemeye gerek yok sanırım.
Gerçi bunları belediyecilere sorsanız bize alakasız konulardan örneklerle ne kadar çok çalıştıklarını, iş yaptıklarını, yüzlerce milyon liraları yol yapımı için harcadıklarını anlatırlar.
Valiliğin yaptığı beton yollara da konuverirler.
Birkaç yüz metrede yaşadıklarımı anlatayım derken bakın nerelere geldik.
Daha yazacak çok konu vardı ama trafik başlı başına bu şehrin en önemli sorunlarından zaten…
Bandırma Caddesine koydukları birkaç tane neon aydınlatmalı trafik ışığını çok maliyetli diye diğer ana arterlere bile yaygınlaştıramayanlardan çok şey mi istiyoruz sizce de…