Türk Sanat Müziği’nin usta ismi Bülent Ersoy, Zeki Müren ile ilgili yaptığı açıklamalarla gündem olmuştu. “Demet ve Jess’le Gel Konuşalım” programına konuk olan Ersoy, Müren ile ilgili çarpıcı iddialarına yenisini ekledi. Ersoy’un intihar iddiası ardından Zeki Müren’in hayatı ve ölümüyle ilgili ayrıntılar merak edildi. Peki, Zeki Müren ne zaman, nasıl öldü?
Farklı tarzı ve duygulu sesiyle büyük bir hayran kitlesine sahip olan besteci, söz yazarı, yorumcu ve oyuncu Müren, Üsküp’ten Bursa’ya göç eden Kaya ve Hayriye Müren çiftinin tek çocuğu olarak 6 Aralık 1931’de dünyaya geldi.
Usta sanatçı, ilk musiki nağmelerini sesinin güzelliğiyle tanınan Şehadet Camii müezzini Bıçkıcı Mehmet Efendi’den duyarak, 3 yaşında şarkı söylemeye başladı.
Annesinin yardımıyla alfabeyi 5 yaşındayken öğrenen Müren, ilk ve orta öğrenimini Bursa’da tamamladı.
Yeteneği henüz ilk okuldayken öğretmenleri tarafından fark edilen Müren, ilkokulda bir piyeste çoban rolünü canlandırdı.
İLK PLAĞINI LİSE SON SINIFTA DOLDURDU
Ailesini ikna ederek lise eğitimi için İstanbul’a giden Müren, 1946’da İstanbul Boğaziçi Lisesi’nde yatılı eğitime başladı.
Usta sanatçı, “Zehretme hayatı bana cananım, Elemlerle doldu benim her anım, Kederimle yanıp sönse de canım, İnan ki ben sana yine hayranım.” adlı acemkürdi makamındaki ilk eserini 1949’da Bursa’da kaleme aldı. Eserin Suzan Güven tarafından TRT radyosunda seslendirilmesinin ardından, Müren müzikseverlerin dikkatini çekti.
Boğaziçi Lisesi’nde müzik dersleri veren bestekar Şerif İçli ve Kadri Şençalar’ın derslerini takip eden Müren, lise son sınıftayken Şükrü Tunar’ın “Bir Muhabbet Kuşu” adlı eseriyle ilk plağını doldurdu.
TRT SINAVINDA BİRİNCİ OLDU
Yeşilçam’ın ünlü rejisörü Arşavir Alyanak’ın babası Agopos Efendi ile Udi Krikor’dan da dersler alarak musiki eğitimini sürdüren sanatçı, olgunluk imtihanlarını pekiyi dereceyle vererek, 1950’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) girdi. Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden birincilikle mezun olan sanatçı, öğrencilik yıllarından başladığı desen çalışmalarını pek çok kez açtığı sergilerle sanatseverlerin beğenisine sundu.
Üniversiteye girdiği yıl TRT İstanbul Radyosu’nun açtığı ve 186 adayın katıldığı solistlik sınavını birincilikle kazanan Zeki Müren, 1 Ocak 1951’de İstanbul Radyosunda canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi. Bu konserde kendisine eşlik eden saz ekibi arasında Hakkı Derman, Serif İçli, Şükrü Tunar, Refik Fersan ve Necdet Gezen yer aldı.
Müren, başarılı geçen ilk konserin ardından radyolarda düzenli ve birçoğu canlı olmak üzere 15 yıl eserler seslendirdi.
SİNEMAYA 1954’TE ADIM ATTI
Sanatçı 1954’te “Beklenen Şarkı” adlı filmle ilk kez sinemaya adım atarken, bu filmde Türk sinemasının ilk kadın yönetmeni ve ilk kadın yıldızı Cahide Sonku ile başrolü paylaştı. Müren’in 10 bestesinin de yer aldığı müzikal film, sanatçıyı görmek isteyenlerin ilgisi sonucu gişe rekorları kırdı.
Müren, daha sonra sinema kariyerinde basamakları hızla çıkarak, 17 filmde başrol oynadı. Sektörde en yüksek rakamlı sözleşmelere imza atan sanatçı, 1955’te Arena Tiyatrosu’nun “Çay ve Sempati” adlı oyununda da başrol oynadı.
Genellikle oynadığı filmlere “Berduş”, “Hayat Bazen Tatlıdır”, “Altın Kafes”, “Bir Yaz Yağmuru” gibi kendi bestelediği şarkıların adlarını veren sanatçı, dönemin en popüler, aranılan sesi ve yüzü oldu.
DEVLET SANATÇISI UNVANINA LAYIK GÖRÜLDÜ
Sanat hayatı boyunca 600’ü aşkın plak ve kaset dolduran sanatçı, 1991’de “Devlet Sanatçısı” seçildi. “Şimdi Uzaklardasın”, “Manolyam”, “Bir Demet Yasemen”, “Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin” ve “Elbet Bir Gün Buluşacağız” gibi birçok sevilen esere imza atan Müren, aynı zamanda kurallı şekilde Türkçe konuşmaya özen göstermesiyle biliniyordu.
ZEKİ MÜREN NE ZAMAN ÖLDÜ?
Zeki Müren, 1980’de Kuşadası’nda kalp spazmı, ardından da 1983’te Paris’te kalp krizi geçirdi. Usta sanatçı, Ajda Pekkan, Muazzez Abacı ve Muazzez Ersoy’la düetlerin yer alacağı 7 şarkıdan oluşan yeni kasetini tamamlayamadan, TRT’nin İzmir Radyosu Stüdyolarındaki canlı yayında 24 Eylül 1996’da kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybetti.