Türkçenin büyük şairi Nazım Hikmet Ran’ın 3 Haziran 1963’te Moskova’da hayata gözlerini yummasının üzerinden 31 yıl geçti.
Sosyal medyada çok sayıda yurttaş, Nâzım Hikmet’i dizeleriyle andı.
Rusya’nın başkenti Moskova’da ölümünün 61. yıl dönümü nedeniyle Hikmet’in anısına konser düzenlendi.
Moskova Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın organizasyonuyla, Moskova Belediyesi Kuzey Bölgesi Kültür İdaresi İşbirliğiyle Russkaya Pesnya Moskova Devlet Akademi Tiyatrosu’nda sanatçı Serenad Bağcan konser verdi.
Bağcan ve orkestrası bağlama virtüözü Erdem Şimşek eşliğinde Nazım Hikmet’in anısına derlenen şarkıları söyledi. Konserde, Moskova Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın Onursal Başkanı sanatçı Zülfü Livaneli de sahneye çıkarak bazı şarkılara eşlik etti.
Konser öncesinde Moskova Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Ali Galip Savaşır yaptığı konuşmada, “Farklı görüşlerden herkesi bir araya getirebilen, herkesi fikirleri ışığı altında aydınlatan ve yol göstermeye devam eden bir insan Nâzım Hikmet, bizi yine bir araya getirdi.” ifadesini kullandı.
NÂZIM HİKMET HAKKINDA
Ressam Ayşe Celile Hanım ile Hikmet Bey’in oğlu olarak kimi kaynaklara göre Ocak 1902’de, kimi kaynaklara göre ise Kasım 1901’de Selanik’te doğan Nâzım Hikmet, ilk şiiri “Feryad-ı Vatan”ı 11 yaşında kaleme aldı. Denizciler için yazdığı “Bir Bahriyelinin Ağzından” şiirinden etkilenen Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın desteğiyle 1917’de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi’nden 1919’da mezun oldu.
Nâzım Hikmet, ilkokulu Göztepe Taş Mektep’te okudu, ardından Mekteb-i Sultani’nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ailesinin yaşadığı ekonomik sıkıntı nedeniyle bir yıl sonra okuldan alınan Ran, Nişantaşı Sultanisi’ne kaydedildi.
Usta şair, Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atandı ancak 1920’de geçirdiği bir hastalık sebebiyle 1921’de sağlık kurulu kararıyla askerlikten çıkarıldı. Bu süreçte edebiyata ilgisini sürdüren Ran, yazdığı şiirleri Yahya Kemal’e gösterip eleştirilerini aldı.
MİLLİ MÜCADELE’YE KATILMAK İÇİN İNEBOLU’YA GEÇTİ
Usta şair, Milli Mücadele’ye katılmak üzere 1921’de Faruk Nafiz, Yusuf Ziya ve Vala Nurettin ile Sirkeci’den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice binerek İnebolu’ya geçti. Bolu’da bir süre öğretmenlik yapan şair, daha sonra Batum üzerinden Moskova’ya giderek, Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde (KUTV) okudu.
Usta şair, Batum’da duyduğu ancak sözlerini anlamadığı Rusça bir şiirin şeklinden etkilenerek serbest şiire ilgi duymaya başladı.
Moskova yolculuğu sırasında yazmaya başladığı “Açların Gözbebekleri” şiirinde serbest ölçüyü deneyen Ran’ın bazı şiirleri, 1923’te “Yeni Hayat” ve “Aydınlık” dergilerinde yayımlandı.
Nâzım Hikmet Ran, serbest ölçüde Türk şiirinin ilk örneklerini verirken, bir makalesinde şunları kaleme almıştı:
“Kafiyeli, vezinli şiir yazılmaz diyenler de kafiyesiz, vezinsiz şiir yazılmaz diyenler de dar kafalıdır. Şiir öyle de yazılır, böyle de. Ben şimdi bütün şekillerden yararlanıyorum. Halk edebiyatı vezninde de yazıyorum, kafiyeli de yazıyorum. Tersini de yapıyorum. En sade konuşma diliyle kafiyesiz, vezinsiz şiir de yazıyorum. Sevdadan da barıştan da inkılaptan da hayattan da ölümden de sevinçten de kederden de umuttan da umutsuzluktan da söz ediyorum. İnsana has her şeyin şiirime de has olmasını istiyorum. İstiyorum ki okuyucum bende bütün duygularının ifadesini bulabilsin.”
Moskova’dan 1924’te Türkiye’ye dönen Nâzım Hikmet, Aydınlık dergisinde yayımlanan şiir ve yazılarından dolayı 15 yıl hapsi istenince yeniden Moskova’ya gitti.
İLK ŞİİR KİTABI 1927’DE YAYINLANDI
Nâzım Hikmet Ran’ın ilk şiir kitabı “Güneşi İçenlerin Türküsü”, 1927’de Bakü’de okuyucuyla buluştu.
Cumhuriyet’in 5. yıl dönümü münasebetiyle çıkarılan aftan yararlanmak üzere Temmuz 1928’de Türkiye’ye girerken yakalanan Nâzım Hikmet, bir süre tutuklu kaldı.
Usta şair, yazı kadrosuna katıldığı “Resimli Ay” dergisinde bir yandan şiirlerini yayımladı, bir yandan da edebiyatın yerleşmiş değerlerine karşı sert çıkışlar yaptı. Kendisini “sosyalist şair” olarak tanımlayan Nâzım, sanatın amacı konusundaki tartışmada “Sanat, sanat için değildir” diyerek toplumcu bir anlayışı benimsediğini ifade etti.
İstanbul’da 1929’da basılan “835 Satır” şiiri, edebiyat çevrelerinde geniş yankı uyandıran Ran, biçimsel bakımdan daha az deneysel bir şiir dili geliştirdi.
28 YIL HAPSE MAHKÛM EDİLDİ
Şiirleriyle ilgili açılan pek çok davada beraat eden Ran, 1933’e kadar “gizli örgüt kurmak” suçundan daha sonra ise “orduyu ve donanmayı isyana teşvik” suçundan tutuklandı ve 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edildi.
Nâzım Hikmet Ran 1939’da 17 bin mısradan oluşan “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eserini yazmaya başladı.
Genel Af Yasası’ndan yararlanarak, 1950’de serbest kalan şaire, Dünya Barış Konseyi tarafından Picasso, Paui Rubeson, Wanda Jakubuurska ve Pablo Neruda’yla birlikte “Uluslararası Barış Ödülü” verildi
ŞİİRLERİ 50’DEN FAZLA DİLE ÇEVRİLDİ
Eserleri 50’den fazla dile çevrilen şair, cezaevindeyken, İbrahim Sabri ve Mazhar Lütfi takma adlarının yanında imzasız olarak da bazı şiirlerini okuyucuyla buluşturdu, 1949’da ise Ahmet Oğuz Saruhan adıyla “La Fontaine’den Masallar” isimli kitabını çıkarttı.
Akşam, Son Posta ve Tan gazetelerinde “Orhan Selim” takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapan Ran’ın yine Orhan Selim imzalı “İt Ürür Kervan Yürür” adlı bir kitabı da bulunuyor.
Oyun yazarı da olan Nâzım Hikmet’in, “Kafatası”, “Bir Ölü Evi”, “Unutulan Adam” ve “Ferhat İle Şirin”in de aralarında bulunduğu 22 tiyatro eseri, Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Almanya, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya’da sahnelendi.
Türkiye’de serbest nazımın ilk uygulayıcısı olan Nâzım Hikmet’in şiirleri, Ahmet Kaya, Ruhi Su, Edip Akbayram, Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Zülfü Livaneli ve Yunan besteci Manos Loizos tarafından seslendirildi.