BİR ZAMANLAR SİYASET DÜNYASININ HANIMAĞASIYDI

Esin Bozoğlu Perseus Yayınevi’nden çıkan ‘Bir Kadın Politikacının Anıları’ adlı ilk kitabında yaşamından kesitler sunuyor, anılarını paylaşıyor, siyasi mücadelesinin evrelerini anlatıyor. Bozoğlu, siyaset yaptığı yılların öyküsünü tüm detaylarıyla nakış gibi işlediği bu kitapta, bir kadının ideolojik duruşu ve ilkelerinden taviz vermeden siyaset sahnesinde nasıl yükselebileceğini de kendisinden verdiği örneklerle aktarmaya çalışıyor. Bir zamanlar Balıkesir ve Ankara siyasetinin en etkili aktörlerinden olan Esin Bozoğlu ile hem kitabını, hem yaşam felsefesini, hem de siyasi mücadelesini ve bugünün siyasetini konuştuk.

 


 

RÖPORTAJ: Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU

SİYASETTE, bürokraside, iş dünyasında kadın aktör sayısının parmakla sayılacak kadar az olduğu dönemde, Balıkesir’in bildik tanıdık taşra siyasetine ve onun erkek egemen siyasi aktörlerine inat, bir kadının siyaset sahnesinde tek başına nasıl dimdik durabileceğini, gerçekten mücadele ederek basamakları nasıl tırmanabileceğini gösterendi, Esin Bozoğlu.

Kadını bugün hâlâ dolgu malzemesi olarak gören Türk siyasetinde, obje değil eşit yurttaş kimliğiyle öne çıkabilme gücünü ortaya koymasıyla örnek bir politikacıydı. Siyaset sahnesinde olduğu yıllarda Balıkesir’de çalışma temposu, mücadele performansı, fikirleri, siyasi aktivitesiyle, Balıkesir gazetelerinin manşetlerinde yer alıyordu. 12 Eylül askeri darbesinin ardından sivil siyasetin yeniden oluşmaya başladığı seksenlerde SHP ile başlayan siyasi yaşamından, bu sahneden çekildiği ana kadar Balıkesir’de hakkında en çok haber yapılan, en çok eleştirilen, en çok konuşulan siyasi bir aktör oldu. Bozoğlu’nun, erkeklerin dünyasındaki o erkeksi duruşu, ‘Hanımağa’ sıfatını da beraberinde getirdi. Manşetlerde isminden çok sıfatıyla anılan bir politikacıydı Esin Bozoğlu.

SHP’de ilçe yöneticiliği, İlçe Başkanlığı, Parti Meclisi Üyeliği, Genel Sekreter Yardımcılığı gibi önemli görevler üstlendi ve bu görevlerin hakkını verdi. SHP – CHP birleşmesi sürecinde partisinin etkili isimlerindendi. Deniz Baykallı CHP’de, Baykal siyasetine bayrak açıp “buraya kadar” diyebilendi.

Sonraki yıllarda Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) içerisinde yer aldı. Balıkesir’de Şube Başkanlığı yaptı. Aktif siyasette olmasa da, kadının siyaset dünyasında varlık göstermesi için mücadelesini sürdürdü.

Bugün pek çok kadın politikacı için kullanılan ‘topuklu efe, hanımağa’ gibi sıfatlar, hak edilerek elde edilmeliydi. Esin Bozoğlu bunu hak edendi.

Esin Bozoğlu, siyaset yaptığı yıllardan bildiğimiz ideolojik duruşundan, ilkelilikten hiç taviz vermedi. Bu uğurda, ileride milletvekilliği, bakanlık gibi görevler üstlenebilecek pozisyonlara ulaşması söz konusu olsa bile, duruşunu değiştirmedi.

 

 

 

BİR KADIN POLİTİKACININ ANILARI

Bozoğlu, yakın zamanda bir kitap yazdı. ‘Bir Kadın Politikacının Anıları’ adını verdiği kitap, Perseus Yayınevi’nden çıktı. Kitabı okuduğunuzda, akıcı ve ikna edici hitabet yeteneğinin yazı dilinde de var olduğunu ortaya koydu. Bozoğlu’nun eseri, sıradan bir anı çalışması değil. İçinde yakın siyasi tarihin izlerini bulacaksınız. Babasının memuriyeti gereği Türkiye’nin dört bir yanında yaşamış olmanın kültürel birikimini barındırıyor. Çocukluk yıllarından genç kızlığa, üniversite yıllarına, ODTÜ olaylarına, Deniz Gezmiş’le diyaloglarına, öğrenci olaylarına, mermilerin yağmur gibi yağdığı çatışmaların arasında tanıştığı ilk aşkına, bugün aramızda olmayan değerli eşi Mustafa Bozoğlu’nun öğrenci önderliğinden SEKA Yönetim Kurulu Üyeliği’ne uzanan yolculuğuna, bilge ve çağdaş bir babanın yaşama ve insana bakışını, Doğu’dan batıya uzanan zorunlu yolculukları, Ayvalık yıllarını, Ankara maceralarını, üniversite öğrencisiyken tattığı annelik duygusunu, DSİ’deki memuriyetinden ayrılıp eşiyle birlikte atıldığı ticaret dünyasına, merhum Erdal İnönü ile başlayan siyaset yolculuğuna, Balıkesir’deki siyaset yıllarındaki mücadelesine, o dönemin siyasi aktörleriyle yaşadığı olaylara, diyaloglara, Ankara’nın gri koridorlarındaki siyaset manevralarına ve daha pek çok olaya, olguya, anıya rastlayacaksınız, kitabın sayfalarındaki yolculuğunuz sırasında.

 

NE ERKEK GİBİ DAVRANACAKSIN, 

NE KADIN CİNSİYETİNİ ÖNE ÇIKARACAKSIN!

Esin Bozoğlu’nu, siyaset sahnesine çıktığı yıllardan bu tarafa tanırız. Kâh daha önce görev yaptığımız gazetelerde, kâh Politika’da hakkında o kadar çok haber, o kadar çok analiz yapmışlığımız var. Kitabı okuduktan sonra, Bozoğlu ile bir röportaj yapmaya karar verdik. Kitap daha ilk sayfalarından itibaren sizi içine çekiyor. Yetmişler, seksenler, doksanlar dünyasına geri dönüyorsunuz. O dönemin siyasi aktörleri ve figüranlarıyla yeniden tanışıyorsunuz. Üstünkörü bildikleriniz hakkında daha derin bilgi ve fikir sahibi oluyorsunuz. Bildiklerinizin aslında tam öyle olmadığını görüyorsunuz.

Kitapta o kadar çok detay var ki, bunca şeyi bu kadar uzun süre nasıl aklında tuttuğuna şaşırıyorsunuz.

..ve ilk olarak şu soruyu soruyorsunuz:

 

Kitapta çok fazla detay var; insan akşam ne yediğini unutuyor çoğu zaman. Bunca anıyı, bilgiyi, belgeyi ortaya koymak derin bir hafıza gerektirir. İyi bir arşiviniz var belli ki.

 

Kitapta yazdıklarımın çok büyük bölümü hafızamdaydı. Takıldığım bazı konularda arşive baktım. Bu arada kendi notlarım da vardı. Aklımda kalanlar doğru mu değil mi diye teyit ettiğim bilgiler oldu. Elimde çok sıkı bir arşiv vardı, çok iyi not tuttum aynı zamanda.

 

Çok klişe bir soru olacak ama yine de sorayım; siyaset dünyasında kadın olmak nasıl bir şey? Bugün siyaset sahnesinde çok kadın var ama sizin siyaset yaptığınız yıllar çok farklı. Siz neler yaşadınız, hangi zorluklarla karşılaştınız?

 

Kadın olarak siyaset dünyasında tutunmak oldukça zordu. En başta parasal zorluklar vardı, görev yaptığım yıllarda partiden herhangi bir maddi destek alamıyorduk. Siyasette onurul bir duruş sergilemek gerekiyor. Böyle olduğunda erkeklerden çok büyük saygı görüyorsunuz zaten. Siyasette ne erkek gibi davranmak gerekiyor, ne de kadın cinsiyetini öne çıkararak var olmak gerekiyor. Kadın olarak öne çıkmaktan hiçbir zaman hoşlanmadım. Duruşunuz, bilginiz, birikiminiz, ideolojiniz önemli. Siyasetteki duruşunuz bunlarla bağlantılı olmalı.

Hareketlerinizin, kılık kıyeafatinizin ve ilişkilerinizin de ölçülü olması gerekiyor. Bugün kendiniz gibi politika yapan bir kadın olarak kimi görüyorsunuz diye sorarsanız, Canan Kaftancıoğlu derim. Tam benim tarzımda politika yapan bir kadın.

 

 

 

 

BU KİTAPLA KALICI OLMAK VE GERİYE 

BENDEN BİR ŞEYLER BIRAKMAK İSTEDİM

 

Bu tarz kitaplar çok piyasada. Özellikle siyaset sahnesinden çekilen eski politikacılar yaşadıklarını, gördüklerini, anılarını yazıp belgeliyorlar. Elbette bunun bir amacı var. Sizin bu kitabı yazmaktaki amacınız neydi?

 

‘Bir Kadın Politikacının Anıları’ adlı kitapta 10 yıllık bir mücadele ve emek var. Kalıcı olmak istedim. Biraz da benden sonraki politikacı gençlerin ve kadınların yararlanabilecekleri ufak tefek notlar bulabileceklerini düşündüm. Bu konuda çok iddialı olamam, elbette tek değilim. Birikimlerinden birkaç parça bir şey bırakmak istedim geriye.

 

Kitapta rahmetli babanızdan çok anı yer alıyor. Ayrıca O’nu bir yol gösterici bir bilgelikle tanıtmışsınız. Sizde derin izler bıraktığı kesin.

 

Başlangıçta aile hikayemle, kişiliğimin nasıl oluştuğunu nalatmaya çalıştım. Babamın güçlü bir karakter olması beni elbette çok etkiledi. Minnettar olduğum iki olayı da bu kitapta anlattım. Özellikle rahmetli eşimin 163 yılla yargılandığı dönemde benim psikolojik olarak sıkıntıda olduğumu anladığında, ‘üzülecek ya da utanacak bir şey yok kızım’ dedi bana; ‘sen inandığı dava için gencecik yaşta cezaevinde ömür tüketmeyi göze alan bir adamı sevmişsin’ dedi. Çok özel bir babaydı. Nişan törenimizde erkek tarafı benim neler istediğimi sorduğunda, babam ‘kızıma dünyayı verseniz, onun değerini vermiş olamazsınız’ demişti.

 

İdelojinizin oluşumunda ve politikayı tercihinizde babanızın rolü var demek ki…

 

Babam veterinerdi. O’nun görevi gereği birbirinden çok farklı sosyal çevrelerde yaşamış olmamızın etkisi var. Babamın mesleği gereği kırsal kesimle ilişki kurmamda yararı oldu. Kapımıza köylerden çok fazla insan gelirdi. Babamın onlarla ilişkileri, davranışları hep benim örneğim olmuştur.

 

 

 

BEN YAZAR DEĞİLİM, BAŞKA BİR KİTAP 

YAZMAYI DÜŞÜNEMEM!

 

Kitapların devamı gelecek mi?

 

Bu kitabın yazılmasında iki faktör var. Birincisi ve en önemlisi, eşim Mustafa Bozoğlu’na verdiğim sözdür. Çok istemişti anılarımı yazmamı. O zaman yazamamıştım. İkinci etken pandemi oldu. Dışarıyla temasımız kesilince, bir de yalnız yaşadığım için bu işe zaman ayırabildim. Kitap bittikten sonra çok rahatladım benden çıktı diye. Bana ait değildi artık. Kendimi iyi hissettim. Ben yazar değilim. Başka bir kitap yazmayı düşünemem. Bu sadece tarihe not düşmekti. Kitabın sonuna, çeşitli toplantılarda yaptığım konuşmaları özellikle ideolojik olarak dünyaya nasıl baktığımı anlatabilmek için koydum. Bir toplantı için konuşma yapacağım zaman çok uzun çalışırdım. Bazen bir hafta, gece geç saatlere kadar araştırma yapardım. Kürsüye çıktığımda herkesin söylediklerini tekrarlamaktan hoşlanmazdım. Alan çalışmalarında bana hep farklı şeyler söylediğim için ilgi gösterirlerdi. Şimdi bakıyorum genç arkadaşlarıma, hepsi şablon siyasetçisi. Kendilerinden bir üretimleri yok, hepsi aynı dili kullanıyor, hepsi aynı cümleleri tekrarlıyor, ideolojik altyapıları yok. Özür dilerim ama bu tabiri kullanacağım; taşra politikacılığı yapıyorlar.

 

KÖY HAYIRLARINA, DÜĞÜNLERE GİDEREK 

SEÇMENDEN OY ALINMAZ

 

Politikacı nasıl olmalı sizce?

 

Politikacı anlatmaktan önce dinlemeyi bilmeli. Anlamalı. Sonra kendi düşüncesini ve çözüm önerilerini anlatmalı. Seçmenin karşısında ders verir gibi konuşmak son derece itici. Politikacı sıcak kanlı olmalı, samimi, içten olmalı. Köy hayırlarına, sünnet düğünlerine, açılışlara, kongrelere giderek seçmenden oy alınmaz. İnsan ilişkisi siyasetin en temel iletişim aracı. Bu ilişki sıcak, samimi ve bire bir olmalı.

 

ÜSTLENDİĞİM GÖREVLERİ İCAZETLE DEĞİL, 

BİLEĞİMİN HAKKIYLA KAZANDIM

 

Siyaset sahnesine SHP ile çıktınız, pek çok önemli göreve getirildiniz. İsteseydiniz milletvekili de olabilirdiniz.

 

Siyasete SHP’de başladım. CHP’de sona erdi. CHP’ye üye olarak kaydım olmadı. Birleşme sürecinde üye kayıtları CHP’ye aktarıldı. Parti Meclisleri birleşti, o şekilde CHP’de devam etti. Deniz Baykal CHP Genel Başkanı olduğu zaman bıraktım. SHP’de Kadın Kolları, Parti Merkez İlçe Başkanlığı, Parti Meclisi Üyeliği, MKYK Üyeliği ve Genel Sekreter Yardımcılığı yaptım. Bu süreçlerin tamamını Genel Başkanların icazeti olmadan, kendi bileğimin hakkıyla kazandım. Arkamda her zaman Balıkesir örgütü vardı, onların desteği oldu. Bir grup CHP’linin yoğun muhalefetine rağmen SHP arkamda durdu.

Zehir gibi kanına siyaset girenler var. Ben kanına sevgi girmiş olarak yaptım. İsteseydim çok rahat milletvekili olurdum. Adnan Keskin bana milletvekilliği teklif etti. ‘Ben Deniz Baykal’ın Genel Başkan olduğu partide milletvekili olmam, millete anlatacak sözüm olmaz’ diye reddettim.

 

KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN SİYASETİNİ 

BAŞTAN BERİ DOĞRU BULUYORUM

 

Bugünün Türkiyesi’nde siyaset arenasını nasıl görüyorsunuz? Siyaset geçmişe göre daha çok nitelik mi kazandı, yoksa tam tersi mi? Bir de CHP’nin bugünkü durumu, konumu, siyasi mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Türkiye tek adam rejimine döndükten sonra siyaset, siyaset olmaktan çıktı. Siyasetçi de siyasetçi olmaktan çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun izlediği çizgiyi baştan beri beğeniyorum. Kararlı, mücadeleci, dedikodulara kulak asmayan, özellikle İYİ Parti’nin Meclis’e taşınması büyük bir şans yarattı. Toplumun tüm kesimleriyle uzlaşma mücadelesi ve yöntemlerini de çok doğru buluyorum. Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ mesajı üzerinde çok yüzeysel duruyorlar örneğin. İçeriğine, derinliğine bakmıyorlar. Biz bu iktidarla mı helalleşeceğiz duruşu var, bununla muhatap olunuyor. Aslında söylemek istediği elbette ki o değildi. Toplumun mağdur olmuş kesimleriyle helalleşeceğini söyledi. 

 

SANDIĞA GİTMEK BOYNUMUZUN BORCU

 

Sizce halk muhalefete güveniyor mu?

 

Muhalefeti destekleyen seçmen kesimi, büyük bir kısmı tek doğrunun kendi kafasındaki doğru olduğuna inanıyor. Bunda ısrar ediyor. Siyasetin iç işleyişi, farklı davranışları ve kararları gerektirebilir. Aktif politika yapmayanlar bunu anlamayabilir. Bütün bir ülkenin sorumluluğunu sırtında taşıyanlarla, evinde oturup Facebook’tan ayar çekmek aynı şey değildir. Muhalefet yapanlara güvenmek zorundayız. Sonuç olarak beklentimiz iktidarın değişmesidir. Cumhurbaşkanlığında kimi aday gösterirlerse amasız fakatsız ona oy vermek zorundayız. Meclis seçimleri de son derece önemli. Her muhalif seçmen, kendi partisine oy vermek durumunda. Sonucu belirleyecek olan oy kullanma oranları. Oy kullanma oranı yüzde 85 ve üzerine ulaştığında bu seçimi muhalefet kazanacak. Sandığa gitmek boynumuzun borcu.

Bu arada İYİ Parti’nin, DEVA’nın, Gelecek Partisi’nin, CHP’nin akademisyenleri, hukukçuları, dıp politika uzmanlarını çok beğeniyorum. İyi kadrolarla çalışıyorlar. Bu kadrolar iktidarda yok, bu nedenle iktidar kan kaybediyor giderek. Umuyorum bu altı partinin uyumlu beraberliği seçime kadar sürecek ve bu arada uygulama politikaları da netleşecek.

Exit mobile version