Bir yumuşamadır gidiyor ama ortada yumuşamaya dair herhangi bir emare yok. İktidar tarafı yumuşama derken, muhalefet ‘normalleşme’ iktidarda ‘ortada anormal bir durum yok ki’ neyin normalleşmesi diyor.
Sistemin değişmesiyle birlikte kurumsal yönetim anlayışının ortadan kalktığı, Meclis’in etkisini kaybettiği kararnamelerle ‘tek adam’ yönetiminin olumsuzluklarına rağmen her şeyin normal olduğunu düşünen bir anlayıştan normalleşme beklenemez. Oysa Türkiye ‘normal’ini kaybedeli uzun zaman oldu.
Yumuşamaya gelince, yumuşamayı başlatması gereken Erdoğan’ın Mehmet Akif Ersoy’un şiiri ‘’Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum/ Kesilir belki, çekmeye gelmez boynum/ Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim/ Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim…’’ demişliği hafızalardadır.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaretiyle başlayan ‘yumuşama veya normalleşme’ bir başka bahara çoktan kalmış gibi!
Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yenilmiş olarak çıktığı yerel seçimlerin ardından, ‘’Türkiye’nin Ortak Aklı’’ temasıyla Kızılcahamam’da ‘’31. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’’nda yumuşamaya dair ‘sert mesajlar’ verdi. Erdoğan ‘’Siyaset belli çerçevede, belli sınırlar içinde yapılır. Yumuşama adı altında kimliğimizden, duruşumuzdan ve kırmızıçizgilerimizden taviz verecek değiliz’’ dedi.
İktidar ortağı Bahçeli’de ‘’Böylesi yumuşamaya karnımız tok, normalleşmesi gereken muhalefettir’’ dediğine göre…
Ortada yumuşamayı gerektiren bir durum olduğu kabul ediliyor ama sert siyasi iklimi yaratan iktidar yumuşarken bile sertleşiyor. Yani bugüne kadar kutuplaşma siyasetinin tarafı olarak ‘’evdeki yüzde elli mi zor tutuyorum’’ diyen, zaman zaman muhalefete ağır sözlerle yüklenmeyi, siyasetin çerçevesi, siyasetin sınırları olarak gören. Kutuplaşma ve ötekileştirmeyi, siyasi kimlik olarak kabul ederek bunun aksine davranışı taviz olarak benimseyen siyaset aklından yumuşama beklemek fazla naif bir beklenti olduğu iktidar cenahının açıklamalarından anlaşılmaktadır.
Birde Erdoğan, Özgür Özel’in çıkışlarını törpülemesini isteyerek ‘’Bizim siyasetteki referansımız hukuktur. Onların da hukuka saygı duymasını isteriz. Siyasette yumuşamadan kastettiğimiz hukuka, insan haklarına, demokrasiye saygı duyulmasıdır. Bizden hukuksuzluk karşısında kimse yumuşak bir tavır beklemesin’’ diyor.
Bunları duyunca sanırsınız ki çok demokrat, demokrasinin evrensel kurallarına sonuna kadar uyan bir iktidar var. Duyan da sanacak ki iktidar hiç hukuk dışına çıkmıyor, hiç hukuku siyaseti için araçsallaştırmıyor, AYM başta olmak üzere mahkeme kararlarını uyuyor, AİHM kararlarını yerine getiriyor; sanki AİHM kararlarını en çok ihlal eden ülke Türkiye değilmiş gibi! İktidarın söylemlerinden böyle olduğu anlaşılmıyor mu?
Oysa durumun böyle olmadığı Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, 28 Şubat davalarından sonra. Gezi davasında Can Atalay ile ilgili AYM kararlarına uyulmaması. Ayrıca daha yeni AYM kararına rağmen 1 Mayıs’ta Taksim yasağının devam uygulamasıyla iktidarın kendi siyasi anlayışına göre yüksek yargı kararlarını yok saydığının onlarca örneği ortada iken, hukuka saygılı olduğunu iddia ederek muhalefeti hukuksuzlukla itham etmesi ‘yumuşama’nın uzak ihtimal olduğunun göstergesidir.
İktidar diyor ki ortada anormal bir durum yok, yumuşamayı gerektirecek bir sertlik varsa sebebi biz değil muhalefettir. Muhalefet ise yumuşama değil normalleşmeye ihtiyaç var diyor.
Yani iktidarla muhalefet daha yöntem üzerinde uzlaşamadığına, iktidarın anormal bir durum yok deyip, yumuşamaya set çektiğine, kutuplaşmanın da siyasi yararına olduğuna göre…
Bayramdan önce yapılacak Tayyip Erdoğan, Özgür Özel görüşmesinden siyasi iklimin yumuşama veya normalleşmesine dönük olumlu bir gelişme olma ihtimali zayıf bir ihtimal.
Muhalefetin siyaseti normalleştirme çabaları anlaşılabilir olmakla birlikte iktidarın seçimlerden yenik çıkmasıyla birlikte verdiği ılımlı siyasetin sürdürülebilir olmadığı açıktır. İktidar bugüne kadar olduğu gibi kutuplaştırma, ötekileştirme siyasetine devam edeceğinin mesajlarını Kızılcahamam’dan vermiştir.
‘’Ey oğul, öyle insanlar göreceksin ki… Koyunu yemek için tilkiyle plan yapacaklar. Kurtla birlikte öldürecekler, çobanla birlikte yiyecekler, sahibiyle birlikte yas tutacaklar ve hiçbir şey olmamış gibi davranacaklar…’’ Dursun Fakıh