YETTİ ARTIK!

0 0

Ekonomiyi yönetemediniz; toplum yoksullaştı, işsizlik arttı.
Hazineyi yönetemediniz; kamu varlıklarını talan ettiniz, tükettiniz,
Kamu yönetimin beceremediniz; liyakatsiz yandaşlarınıza arpalık yaptınız.
Merkez Bankası’nı yönetmek istediniz; saygınlığını ve işlevini berbat ettiniz,
Türkiye’nin doğal varlıklarını yönetemediniz; onlara sahip çıkmadınız, talana açtınız.
Havacılığı sevdirmek, geliştirmek için onlarca emek ve zorluklarla kurulan, geliştirilen, orman yangınları ile mücadelede görev yapan THK’yı işlevsiz kıldınız, kurban derisi gelirlerini dinci vakıflara sundunuz.
Sağlığı yönetemediniz; sermayenin kucağına attınız, insafına terk ettiniz.
Eğitimi yönetemediniz; çocukları tarikatlara terk ettiniz, Türkiye’yi dünya sıralamasında diplere ittiniz.
Nüfus, eğitim ve istihdam hedeflerinizi, politikanızı dini anlayışı öne çıkararak oluşturmak istediniz.
Dış politikayı da kendi kafanızdakilere teslim ederek yönetemediniz. Türkiye’yi küçük düşürdünüz, yalnızlaştırdınız, rotası belirsiz hale getirdiniz. Saraylar yaptırmayı, uçaklar almayı “görmemişlik” değil, “itibar” saydınız.
Üniversitelerin yönetimini ele geçirdiniz; bilimsel ve demokratik özgürlüklerini kendi siyasi hedefleriniz için yok ettiniz, üniversiteleri “lise üstü” eğitim okullarına çevirdiniz, üniversite açmayı ilkokul açmak gibi anladınız.
Ergenekon, balyoz gibi soytarılık senaryolarıyla Türk Ordusu’nun Cumhuriyet birikimlerini tükettiniz, kendisi ile özdeşleşmiş eğitim ve sağlık kurumlarını yok ettiniz.
Anayasal kurumlar; Danıştay’ı, Sayıştay’ı işlevsiz kıldınız, hukuk devleti, kamu denetimi gibi temel ilke ve kavramları anlayamadınız, yok saydınız.
Bağımsız yargıyı kendinize bağlı bürokratik kurum gibi yönetmek istediniz, “yargı bağımsızlığı” ilkesini de anlayamadınız; her derece yargıyı ele geçirdiniz, yozlaştırdınız.
Kamu yönetiminin temeli; “yönetimde bütünlük ve uyum” ilkesi; “onların belediyeleri, bizim belediyelerimiz” basitliği ile yerle bir ettiniz. Bu basitlikten geçen yıl salgınla bu yıl da orman yangınları ile mücadele ederken bile kurtulamadınız.
Lâik Cumhuriyet’i, O’nun kurucusunu ve mücadele arkadaşlarını aşağıladınız. Ülkeyi niteliksiz, toplumda kabul edilmeyen mültecilerin istilasına, görmemiş Arap zenginlerinin ev, otel, arsa yatırımlarına, stratejik sektörlerin ortaklıklarına açtınız.
Demokrasi, insan hakları, kadın erkek eşitliği, özgürlükler kavramlarını, değerlerini kendi siyaset anlayışınız ve dünya görüşünüze “uygun araçlar” olarak şekillendirdiniz, kullandınız.
Toplumu, “inançlılar” ve “diğerleri” söylemleri ve eylemleri ile bölerek ulusal bütünlüğü parçaladınız. Bunu yaparken de Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini, temel ilkelerini ve devrimleri hedef aldınız.
Gelişmişliği içi boş rakamsal büyüklükleri anlatarak o şekilde anlamamızı beklediniz. Sorunun çağdaşlık, niteliksel boyutunu gör(e)mediniz, anlayamadınız.
Cumhuriyet’in coşkuları, simgeleri ulusal günleri ve bayramları önemsizleştirerek unutturmak için akıl almaz işler yaptınız. Çeşitli bahanelerle Anıt Kabir’deki törenlerden uzak kaldınız!
Yetmiş dokuzuncu yılında devraldığınız Cumhuriyet’i on dokuz yılda tuzla buz ettiniz. “2023 hedefinize” 2021’de ulaştınız!
Bütün bunları “halktan aldığınız güçle” yaptığınızı söylediniz! Bir de on dokuz yıl boyunca yaptıklarınızı açıklamayan, görmezden gelen çıkarcı – yalaka medya kuruluşları ile onların satılık tayfasının “emek ve katkıları” var!
Yeter artık… Ben çocukluğumda yaşadıklarımla, ilkokuldan üniversiteye Cumhuriyet’in eğitim yuvalarında öğrendiklerimle, gurur duyduğum, öğrencilik yıllarımda gittiğim üç aylığına gittiğim yurt dışından döndüğümde Sirkeci Garında toprağını öptüğüm “eski Türkiye”yi özlüyorum, istiyorum.

YA ATILAN ÇAYLARI YERDE BIRAKMAYANLAR!

Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Karadeniz’de ve Akdeniz’de yaşanan sel ve yangın felâketlerini yerinde incelemek için gittiği yerlerde yaptığı konuşmaların ardından kendisini dinleyenlere çay paketleri fırlattı.

Muhalif medya bunu eleştirdi, yalaka medya “sempatik haber”, AKP medyası da fırlatılan çayları “devletin şefkat ve sevecenliğinin göstergesi, kanıtı!” olarak duyurdu.

Muhalefet partileri Cumhurbaşkanı’nın yaptığını onur kırıcı, halka hakaret, halkla dalga geçmek şeklinde değerlendirdi.

Ancak; Türkiye’nin seçim haritasında kırmızıya boyalı “muhalif”! Akdeniz bölgesinde o çayların tek paketini yerde bırakmayıp da evlerine götüren ahali için ne söylenebilir ki?

Düşünen Adam