YAPACAK ÇOK İŞİMİZ VAR!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Deprem bölgesinde, kurtulan vatandaşların barınma ve ısınma sorunu öncelikli. Artık müjdeli kurtarma haberlerinin, ambulans sirenlerinin, karınca gibi çalışan arama kurtarma ekiplerinin yerini başka görüntüler aldı. Kaldırılan enkazlar nedeniyle her taraf toz toprak içinde ve ne yazık ki ceset kokusu var havada. Sadece enkazlar kalkmıyor, hasarlı binalar da yıkılıyor şimdi. Çünkü artçı ve yeni depremler devam ediyor bölgede. Artık ortada iş makinaları ve kamyonlar görülüyor daha çok. Gelen haberlerin umut verenleri az, kederli olanları daha çok. Çadır kentler, sahra hastaneleri, yemek dağıtımları da organize oluyor ve giderek artıyor. Devlet, görevli kuruluşlar ve askerler sahada, pek çok sivil grup da depremzedelere yardımcı olmaya çalışıyor. Fakat çadır, ısıtıcı, gıda talepleri hala çok sayıda. Giysi, ayakkabı hatta çorap diye ricada bulunan depremzedeler de var. Yaralılar da pek çok. Kolu bacağı kesilenler veya böbrek yetmezliği yaşayanlar var enkazdan çıkartılanlar arasında.

 

“AFAD DA BİZİM AHBAP DA BİZİM” DİYEMİYORLAR

Daha yapacak o kadar çok iş var ki. Enkaz altındaki cansız bedenlerin çıkartılması, enkazın tasfiye edilmesi, barınma, ısınma, altyapının yeniden kurulması, temel ihtiyaçların sağlanması ve yeni bir yaşamın kurulması var. Yıllarımızı alacak bu çaba. Eleştirilerden ders çıkartılmaması da ilginç aslında. Hatta her eleştiri öfke ve hakaretle karşılanıyor son günlerde. Üstelik en yetkili ağızlardan bile duyuluyor bu tür sözler. Bu durumun yegane sebebi de, bazı seçilmişlerin kendilerini devlet denilen aygıtın emanetçisi değil de, sahibi, hatta ta kendisi sanmaları oluyor. Bunu terk edebilseler, herkesi kucaklayarak depremin yıkımıyla da uğraşabilecekler aslında. Çıkıp “AFAD da bizim, AHBAP da” diyemiyorlar. Rekabet havası yaratıyorlar. Halbuki yardıma koşan herkese ihtiyacı var o bölgedeki insanların. Çadır konusunda çok eleştirilen Kızılay’ın, kan temini ve iletilmesi konusunda da tek olduğunun bilinciyle çalışması gerekiyor. 2020’de pandeminin ilk günlerinde ülkemizin yaşadığı sıkıntılar neyse, şimdi de benzerlerini ama çok daha derinden yaşıyoruz. Bölgedeki insanlar kışı çıkartacakları çadırları bekliyorlar ısrarla. Konteynerler de henüz pek az ama konutlar için temel atılmasından söz ediliyor. Yıllarca sürecek bütün bu işler için, “bir yıl daha” zaman istemenin ise yeterli olmadığını herkes görüyor.

 

DEVASA DAYANIŞMAYI VATANDAŞ ÖRGÜTLEDİ

Tabii ki devlet yapacak temel işleri. Bunun için var zaten. Devlet denilen o aygıtı kimin nasıl kullanacağına da yurttaşlar sandıkta karar verecek. Bu kararı geciktirelim demenin anlamı ve gereği de yok. Devletin sorumlulukları, elbette seçimle gelen yöneticiler eliyle sürdürülecek. Biri koltuğunu bıraktı diye, mesela askerlik yaşı gelenleri çağırmayı mı bırakıyor devlet. Sel felaketi oldu diye hastaneleri mi kapatıyor? Bu depremden sonra da, ne kadar büyük bir felaket olursa olsun yaşanan, devletin temel faaliyetleri elbette sürecek. Üstelik bu felaketin yaşandığı bölgeye, ülkenin bütün vatandaşlarının yardım ve desteği de sürecek. Vatandaş bu devasa  dayanışmayı kendiliğinden örgütledi zaten. Özel bir çağrı beklemeden koştu herkes. Şimdi de hepimiz bir olacağız, bu yarayı saracağız. Önceliğimiz bu. Falanca seçilmiş veya atanmış böyle istedi diye yapılmıyor bu dayanışma. Onlar sadece işin koordinasyon kısmını yapacaklar. Gerisi bizde. Yardımlar daha bu koordinasyon oluşmadan yola çıkmıştı 6 Şubat’ta değil mi? Hatta gönderilen yardımların bir merkezde toplanıp tekrar oradan dağıtılması, yardımın hızını bile yavaşlattı ilk günlerde. Hele bazı yerlerde gecikmeler olduğu kamuoyuna yansıyınca, kişiler kendi araçlarıyla düştüler yollara. En acil olan yardımı götürdüler, en tahliye edilmesi gerekeni alıp getirmeye başladılar. Toplumsal hayatımızın belkemiği olan aile dayanışması, akraba desteği, hemşeri yardımı girdi devreye. Hala da hem o bölgeye yardım gönderiyor vatandaşlarımız, hem de bölgeden buralara kopup gelmiş olan depremzedelerin yaşama tutunmalarına destek oluyor. 

 

BİRİLERİNİN FELAKETİ DİĞERLERİNİN FIRSATI OLMAMALI

Elbette, geçici bile olsa herkes göç etmeyecek deprem bölgelerinden. Şimdiki nüfus hareketi tümüyle kalıcı olmayacak. Hatta insanlar arazilerini ve tarlalarını satmak da istemiyorlar. Hatay, Kilis, Antep, Urfa kentlerinde yaşayanlar, özellikle güney komşumuzdan gelen selefi unsurların mülk alıp yerleşmelerine kesinlikle karşılar.  Çok da iyi ediyorlar. Zira bu sefer de birlerinin felaketi, diğerlerinin fırsatı olmamalı oralarda. Ayrıca deprem fırsatçılarına, ucuza arazi, tarla, hayvan kapmaya çalışanlara da imkan tanımamak gerekiyor. Bunları da devlet sağlayacak öncelikle. Yetişemediği yerde de dayanışma engel olacak bu fırsatçılara. Kimse satmak zorunda kalmasın diye, yardım ve desteklerin gücüyle, dayanışmayla, felaket bölgesinde fırsatçıya alan bırakılmayacak.

 

DOĞRU KENT PLANLAMASI, DOĞRU ZEMİN, DOĞRU İMALAT

Bir de madalyonun diğer yüzü var. 6 Şubat depremlerinin devamında, başka hangi yer hareketlerinin olabileceği merak ediliyor şimdi. Çünkü yetersizliklerimizi de görmüş olduk bu depremlerde. Jeologlar zaman veremiyorlar ama bu büyük enerji boşalmasının başka yerleri de tetikleyebileceğini açıklıyorlar. Kaçınılamaz bir doğa olayı olan depreme karşı bütün ülkenin hazırlıklı olması gerekiyor. Bunu başaran ülkeler var. Bizde ise işler uzun süredir yanlış gidiyor ne yazık ki. Bunun bazı temel nedenleri var. Bilimin ne söylediğini ve işin teknolojisini biliyoruz elbette. Hatta yasal çerçevesini de çiziyoruz ama sonrası fena gidiyor.  Kuralları bir kere delmekten bir şey olmayacağını her kademede iddia edenler çoğalıyor ve hem ahlaki, hem de vicdani sorumluluklar delik deşik oluyor. Halbuki 1999 depreminden sonra konulan bina imal yönetmelik ve kurallarına sadece uymak bile hayatımızı değiştirebiliyor. Kural olacak ve hiç kimseye de ayrıcalık tanınmayacak. Bu kadar basit. Doğru kent planlaması, doğru zemin, doğru imalat gerekiyor depreme karşı mücadelede.

Bir yerden başlamamız lazım artık. 1999 bir felaketti ama bu şansı da sunulmuştu ülkemize. Ders çıkartamadık. Gözümüzü açamadık, denetimi boş verdik. İmar dosyalarının tamamlanması, sadece bir biçim sorunu oldu uygulamada. Sahada işin özüne, imalat sürecine  dokunulmadı. Sürekli imar afları yapıldı bir yandan, diğer yandan denetim tümüyle özelleştirildi. Adam inşaat yaptı, oğlu da denetim bürosu açtı, ikisi aynı ofiste birlikte çalıştılar. Kağıt üzerinde işler mükemmel oldu ama depremde de binalar çöktü. Oturma ruhsatı alınması bile, vatandaş için bir garanti anlamına gelemiyor ülkemizde. Sistemimiz sorunlu. Bunu  kabul etmemiz ve 2023’ten başlayarak yepyeni ve sağlıklı bir sistem oluşturmamız gerekiyor. Bunun için de doğru laf söylemeyi, doğru iş yapmayı bilen sağlam kadrolara ihtiyacımız var. Bu alanda yapılacak işler de zor olmayacak o vakit.

 

YEREL YÖNETİMLERE DÜŞEN GÖREV

Şimdi yeni imalatlara özen göstermek de yeterli değil haliyle. Vatandaşların kuşkuyla depremi beklediği diğer bölgelerde başka acil işlerimiz daha var. Mevcut sistemde bina sahipleri, denetleme bürolarıyla baş başa bırakılmış durumda. Hem de bu ekonomik koşullarda. Test yapmak 5 ila 40 bin, güçlendirme 100 ila 300 bin, tümden yenileme ise milyon TL mertebesinde harcamalar gerektiriyor. O nedenle, hiç olmazsa yerel yönetimlerin “hızlı bina taraması” yapması vatandaş için çok büyük önem taşıyor. Yanlış zeminde bulunan binalar için uyarılar da yapılmalı. Sonrasında ise, güçlendirme ve dönüşümü acil olanlara kamusal destek sağlanması gerekiyor. Nihayetinde bir durum tespiti ve dönüşme sürecinin, eğer vaktimiz olursa, hızla devreye girmesi amacıyla yasal değişiklik de şart. Yanlış binalar  yıkılmadıkça, bizim enkazdan arama kurtarma yapacak binlerce elemanımız bile olsa, sonuç değişmeyecek. Depremde yıkılmayacak binalar yapmak ve mevcut bina stokunu da güçlendirmek zorundayız. . Ne zaman vatandaşlarımıza “deprem oluyor evinizden çıkmayın” anonsları yapılmaya başlanabilirse, o vakit depremle yaşamayı da öğrenmiş olacağız.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
YAPACAK ÇOK İŞİMİZ VAR!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!