Yalan; “bir başkasını aldatmak amacıyla söylenmiş, gerçekle ilgisi olmayan” sözlerdir.
“Yalan söylediklerini biliyoruz.
Yalan söylediklerini biliyorlar
Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.
Ama hala yalan söylüyorlar.” / Aleksandr İsayeviç Soljenitsin
Güçlerini ve küstah egolarını masum ve sesini çıkaramayan kitleler üzerinde hegemonya kurmak amacıyla özellikle toplumu yönetenlerin ve siyasilerin dört kolla sarıldığı bir olgudur.
Acıyı erteleme ihtiyacı, anlaşılmama kaygısı, özgüven eksikliği, kişilik bozuklukları, sosyal ortam, toplumsal ahlaki erozyon, suçluluk duygusu yalan söylemenin başlıca özellikleridir.
Yalanlar kimi zamanlar gerçeğin üzerini örter, kimi zaman da kendilerine ait bir gerçek oluşturur. Kim ki ne kadar dürüst olursa olsun mutlaka yalan söyler.
Bugün yaşadığımız toplumu göz önüne aldığımızda her gün yeni bir yalanla karşılaşmamız mümkündür. Yerelinden ulusalına kadar tüm yöneticilerin ve siyasilerin gözlerimizin içine baka baka söyledikleri ve yaptıklarını dikkatlice takip edin. Kararını siz verin.
Yalan söylemek doğruyu söylemekten daha zorlayıcı ve çaba sarf ettirici olsa dahi sürekli yalan söylendiğini fark edersiniz.
Başkalarını maniple etmek ya da kasten yanıltmak için söylenen yalanlar ise daha tehlikeli olanlardır. Bu yalanlar son zamanlarda düşündüğümüzden de çok yaygınlaştığını görmekteyiz.
Kandırılanlar bunun yalan söylemek mi yoksa aldatmak mı olduğunu bugün ayırt edemez hale getirildiler.