ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNİ ANLAMAK, İŞİN VE SİYASETİN GELECEĞİ

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

arthaconsult.com

 

Türkiye’nin önemli strateji kuruluşlarından PODEM 2020 yılında üniversite gençliğini anlamak başlığı ile bir rapor yayınladı. Raporda güncelliğini koruyan ve çözüm bekleyen konular içerdiği için bu alanda yapılacak çalışmalar için önemli bir referans. Rapor aynı zamanda yeni jenerasyonu doğru anlamak ve onları verimli bir şekilde istihdam etmesi gereken firmalar için de değerli ipuçları barındırıyor.

 

Görüşmelerde hayattan memnuniyet ve mutluluğu etkileyen dört önemli konu öne çıkıyor. Bunlar :

 

  1. Bireysellik ve özgürlük,
  2. Aile ve arkadaşlar,
  3. Ekonomik durum
  4. Iyimser ve ileri görüşlü olmak. 

 

Bu kavramları iş hayatında beklentilere bağlarsak iş yerinde otonomi, sosyal ve eğlenceli bir çalışma ortamı, iyi bir ücret ve pozitif bir psikolojiyi sürdürebilmek gençler için önemli.

 

Gençler özgürlük duygusuna ve bağımsız olarak zaman geçirmeye önem veriyorlar. Özgürlük duygusu yeni jenerasyonda çalışma isteğini erozyona uğratan en önemli duygulardan ve bunun yönetilmesi için uzaktan çalışma, evden çalışma, esnek çalışma ve daha kısa sürelerle çalışmanın üzerinde çalışmak gerekiyor. Diğer yandan özgürlük şirketlerde alışık olduğumuz hiyerarşi modelleri ile örtüşmeyen bir doğaya sahip. Yeni kuşaklar için yeni bir liderlik yaklaşımı gerekiyor.

 

Anket neticesinde katılımcıların değer vermediği konuların sıralanması ise şöyle olmuş:

 

  1. Siyaset
  2. Din,
  3. Evlilik
  4. Komşuluk ilişkileri.

 

Bu sonuçlara göre yeni jenerasyon apolitik. İdeolojilere, örgütlere ve sendikalara inanmıyor. Dinin politik ve ekonomik zemindeki yıpranması bu yeni kuşağı dini önceliklerden de uzaklaştırmış görünüyor. Evlilik artan ekonomik güvencesizlik ve belirsizlik, aynı zamanda bireysel özgürlüğe yapılan aşırı vurgu ile ilgili. Komşuluk ilişkilerindeki önemsizlik vurgusu şehirlerde, apartman ve site yaşamlarında ortadan kalkan geleneksel komşuluk ve şehir yaşamında atomizebireylilikle ilgili. Diğer yandan değer verilmeyen konular sıralaması “sosyal sermayesi zayıflamış ve güçsüz” bireyliliğin de tespitini yapıyor aslında.

 

Türkiye genelinde yapılan diğer kamuoyu araştırmalarında da görüldüğü üzere, ekonomik duruma ilişkin kaygılar katılımcıların en sık dile getirdiği konular arasında yer alıyor. En büyük kaygıları, iş fırsatları konusunda güvende hissetmemek veya uzun vadeli işsiz kalma korkusu olarak karşımıza çıkıyor.

 

En sık görülen ikinci sorun kişisel ve ruhsal nedenlere dayanıyor. Kendileri, gelecekleri ve kariyer yollarının seçimi ile ilgili kararsız olmak, zaman yönetiminde sorun yaşamak ve yapılmasının gerekli olduğunu düşündükleri şeyleri yapamamak, yani kendi programlarının gerisinde kalmak veya yapmak istedikleri şeyleri yapamamak bu nedenler arasında. Bu noktada gençlerin yönlendirilmeye liderliğe ve kariyer koçluğuna ihtiyaçları olduğu ve bu alanların yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri tarafından doldurulabileceği sonuçları çıkabilir.

 

Doğrudan, “Başka bir ülkede yaşamak ister miydiniz?” sorusu sorulduğunda katılımcıların büyük çoğunluğu evet cevabını veriyor. Yalnızca azınlık bir grup bunu gelecek hayali olarak dile getirse de katılımcıların neredeyse tamamı imkanları olsa başka bir ülkede çalışmak ve yaşamak isteyeceğini belirtti. “Başka bir ülkeye taşınmak için ilk nedeniniz ne olurdu?”  sorusuna, katılımcıların yarısı, “daha iyi iş imkanları ve ekonomik koşullar”, diğer yarısı “daha iyi temel haklar ve özgürlükler” cevabını veriyor. Aslında bu cevap “siyaset” için ödev niteliğinde. Yani gençlerin öncelikleri ekonomi  ve özgürlük. Bu isteklere cevap veren yaklaşımların siyasi başarı sansı yüksek görünüyor. Bunun iş yönetimi iz düşümü ise çalışma ortamında otonomi ve yüksek gelir oluyor.

 

Katılımcıların Türkiye’ye dair algısında bir ikilik gözlemleniyor. Bu algı kapsamında gençler bir yandan kendi ülkelerine dair bir aidiyet duygusu ortaya koyarken, diğer yandan ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelerden rahatsızlık duyuyorlar. Derinlemesine görüşme ve çevrimiçi anket bulguları analiz edildiğinde, Türkiye ile en çok bağdaştırılan kavramları (1) vatan, kültürel çeşitlilik, misafrperverlik; (2) kaos, belirsizlik, adaletsizlik; (3) siyasi ve ekonomik gerilim olarak sınıflayabiliyoruz.

 

Türkiye’nin en temel üç sorununu sorduğumuzda katılımcıların büyük çoğunluğunun ilk olarak ekonomi cevabını verdiğini görüyoruz. Karşılaşılan ekonomik sorunlar işsizlik, gelir eşitsizliği, dış borçlar, üretim eksikliği ve Türk lirasının değer kaybetmesi gibi faktörlere bağlanıyor.) Adalet ise katılımcıların en çok dile getirdiği ikinci temel sorun olarak karşımıza çıkıyor. Adalete ilişkin sorunlar çeşitlilik arz etse de daha çok kadın cinayetleri, çocuk evlilikleri, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin ihlali, hayvan ve çevre hakları, adil ve eşit yargılama gibi konuları kapsıyor. En çok dile getirilen üçüncü temel sorunun) eğitim olduğunu görüyoruz. Katılımcıların büyük çoğunluğu, üniversite sayısındaki artışın eğitim kalitesini düşürdüğüne dikkat çekiyor.

 

Kalıcı başarı hedefleyen kurumsal yönetimlerin politik veya ekonomik dikkate almaları gereken önemli göstergeler içeren bu çalışma kurumların vizyoner liderlik yatırımları ve siyasilerin söylem içerikleri üretmesinde önemli  bir kaynak olma potansiyeline sahip.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNİ ANLAMAK, İŞİN VE SİYASETİN GELECEĞİ
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!