Zorlu bir sürecin ardından ve onca işin arasında Percy Bysshe Shelley‘nin Prometheus Unbound adlı dört perdelik lirik dramını ilk defa Türkçe’ye kazandırmış bulunuyorum. 1792-1822 yılları arasında yaşamış Shelley, Romantik dönemin en önemli şairlerinden ve Britanya İmparatorluğu‘nun altın çağının yazarlarından. Kendisinin ifadeleriyle:“Şairler, felsefeciler, ressamlar, heykeltraşlar ve müzisyenlerle aynı şekilde, bir anlamda çağlarının yaratıcılarıyken diğer yandan da çağlarının yaratılarıdır.”
“Shelley’nin ve devrinin bakış açısıyla insanın eski dünyanın bağlarından ve onun dayattığı korkular ve adetlerden bir özgürleşme şarkısıdır.
Çeviriyi bana ısmarlayan Ötüken yayınlarının bu ricasını iş hayatının yoğunluğuna rağmen geri çevirmemiştim. Ancak sözüm ona 90 sayfalık bu lirik drama 1800’lerin İngilizcesi ve Shelley’in muazzam hayal gücü ile birleşince devasa bir entelektüel bilmeceye dönüşmüştü.
Çeviri süresince defalarca neden bugüne kadar Türkçe’ye çevrilmediğinin hikmetini gayet iyi idrak ettim. Unbound Prometheus ya da benim yayınevine önerdiğim başlıkla Azade Prometheus, Zeus tarafından gökten ateşi çalıp insanlara verdiği için Kafkas dağlarına zincirlenen bir Titan’ın Shelley’in hayalinde Zeus’a ve onun düzenine başkaldırarak dünyayı ve insanlığı dönüştürme sürecini anlatıyor. Geleneksel monarşilerin bir bir devrildiği o dönemde Shelley’in dramı kesinlikle politik mesajlar da içeriyordu. Hatta belki de bugünün dünyasını imleyen bir mesajdı eseri. Hal böyle ise de Prometheus’un önderliğinin iki dünya savaşı, çevre felaketleri ve süregiden bölgesel savaşlarla her türlü teknik ilerlemeye rağmen insanlığa pek iyi gelmediği ortada.
İş hayatının dünyanın kültür birikiminin eleştirel ve yukarıdan bakışına çok daha fazla ihtiyaç duyduğu bu dönemde çalışmamı Türk entelektüellerine, kendisini kültür ve felsefeyle geliştirmeye adamış tüm profesyonellere armağan ediyorum.
Profesyonel hayatımın en başından beri kültür ve işin ortak noktalarını bulmaya çalıştım. Ben buldum ama gördüğüm o ki insanlar işlerini yapmak ve ay sonu gelince maaşlarını almak dışında kısa vadede işlerine yaramayan kültür, bilgi, sanat, felsefe, etik gibi konularla çok ilgili değiller. Bu durum da hepimizin yeri gelince şikayet ettiği kalitesizliğin ve yozluğun nedeni aslında.
Umarım bu çalışmayla karanlığa küçük bir mum yakabilmiş, ülkenin her geçen gün gerileyen entelektüel hayatına küçük bir katkıda bulunabilmişimdir.
İğrenç maske düştü, insan kaldı
Asasız, özgür, sınırsız ama insan
Eşit, sınıfsız, kabilesiz ve ulussuz,
Korkudan, tapınmadan, hiyerarşiden ve krallardan muaf.
Kendi üzerine; adil, nazik, bilge; ama insan.
Tutkusuz – değil, yine de suçluluk ve acıdan arınmış,
Bunlar, kendi iradesince tasarlanmış ve şekil verilmiş.
Azade değil onlardan itaat ettirse de onlara köleleri gibi.
Şanstan, ölümden ve değişkenlikten,
Başka birinin daha da yükselebileceği topuklardan
Ulaşılmamış cennetin en yüce yıldızı
Yoğun bir boşlukta sivrilmiş bir loşluk.”