Türk kültürü, kadim tarihi ve geniş coğrafyalara yayılmasından dolayı tören ve gelenek açısından zengindir. Tören ve geleneklerde yemek de birleştirici bir rol oynamaktadır. Düğünlerden cenaze törenlerine, bayramlardan özel günlere kısacası topluluk gerektiren birçok etkinlikte Türkler belirli ritüeller ile bir araya gelmektedir. Türk Mutfağındaki yemeklerden bazıları, diğerlerine nazaran daha fazla uğraş ve emek istemektedir. Bunun nedeni Türk mutfağındaki yemeklerin birçoğunun sembolik anlamlarının da olmasıdır. Türk Mutfağındaki yemeklerin sembolik anlamlar içermesinin nedeni, yıllar boyunca yapılan anlaşmalar, savaşlar, kurulan dostluklar, ticari ilişkiler ile birlikte gelişmiştir. Türk Mutfak ritüellerinin çevresel etkilerle gelişmesi ve günümüzde bu etkilerin halen devam etmesi, kültürel bağlarımızın kuvvetli olmasından kaynaklanmaktadır. Yüzyıllardır devam eden geleneklerin oluşumunda ise sosyolojik etmenlerin doğrudan etkisinden söz edilmektedir. İslamiyet öncesi dönemden kalma adet ve ritüellerin günümüzde hala devam etmesi, kültürün sonraki kuşaklara aktarımı konusunda başarılı olduğumuzun göstergelerinden biridir.
Türk mutfağı, yüzyıllar boyunca Türkiye ile temas kuran birçok kültürden etkilenmiş, çeşitli ve lezzetli bir mutfaktır. Orta Asya’dan Orta Doğu’ya oradan Akdeniz’e ulaşan medeniyet yemek kültürü ve gelenekler açısından oldukça zengindir. Günümüzde Türkiye’nin tamamında kültürler, yemekler, adetler, gelenekler ve ritüeller farklılık göstermektedir. Yemeklerin isimleri aynı dahi olsa, yapılışlarında veya içeriklerinde değişikliklere rastlamaktayız. Bunun en büyük nedenlerinden biri de her bölgenin farklı coğrafyalardan etkilenmesi ve coğrafi ve demografik özelliklerdir.
Türk mutfak kültüründe belirli zamanlara özgü yemekler “imece” adı verilen yardımlaşmalarla hazırlanır. Nişan, düğün, sünnet, ölüm, dini bayramlar, mevsimlik bayramlar, Ramazan Ayı gibi normal yaşantımızın dışında öneme sahip günlerde, yemeklerin ve sofraların daha farklı formatlarla hazırlandığı görülmektedir. Bu konuya kendi içinde daha özgün bir yapıya sahip olan ölüm, doğum ve düğün yemeklerini de örnekleyebiliriz. Bu yemekler, aynı olsalar dahi törenlerin türüne göre farklı anlamlar ve farklı ritüeller barındırmaktadır.
Toplumların ve kültürlerin bir parçası olarak, yüzyıllardır devam eden birikim ve çeşitliliğini sürdüren yemek olgusu, yalnızca beslenme ve karın doyurma etkinliği olarak ele alınmamalıdır. Bu eylemden ziyade kültürel kalıpların da bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda yemek, törenlerin, düğünlerin, dinsel ritüellerin, ölümlerin, eğlencelerin, festivallerin ve pek çok toplumsal hareketin temel olgularından biridir. İnanç, kültür, din, tutum, değer ve algılamalar soyut imgeler olarak kültürlerin temel dinamiklerini oluştururken, festival, kurum, adet, gelenek gibi somut imgeler ise kültürlerin yapısal unsuru olarak düşünülebilir.
Türk toplumlarında yemek kültürü yayıldıkları coğrafyadan dolayı oldukça gelişmiştir. Türkler yemeği yalnızca bir beslenme unsuru olarak kabul etmemiş, toplumsal statünün de yansıtılması olarak kabul etmiştir. Türk kültürünün kadim eserlerinden biri olan ‘’Dede Korkut Hikayeleri’’nde statü ve yemek arasındaki bağlantıyı betimleyen, ‘’çocuğu olmayana kara koyun yahnisi verilmesi’’ bu duruma bir örnek olarak gösterilir. Tüm Türk toplumlarında doğum, ölüm, evlenme sonrası yemekli törenler yapıldığı görülmektedir.