TÜRKİYE’NİN WİKİLEAKS’İ

Dünyayı sarsan wikileaks belgeleri gibi ‘ilgili ve yetkililer’ hariç Türkiye’yi sarsan Sedat Peker’in seri halinde yayımlamış olduğu videoların devamının gelip gelmeyeceği, devamı gelir diyenler olduğu gibi, videoların ilgili makamlara mesaj vermek için çekildiği, taraflar arasında ‘bugüne kadar olduğu gibi’ anlaşmanın sağlanıp sağlanmayacağı merak konusu.

Söylenen her sözle birlikte masa dekoru ve masa üzerindeki her objeyle ayrı bir mesaj vermek isteyen Peker masadaki ‘Omerta’ suskunluk yasası kitabıyla; yapılan anlaşmaya uyulmazsa daha çok konuşurum mesajı vermek istiyor anlaşılan.
Suç örgüt lideri olarak anılan Sedat Peker daha yakın zamana kadar meydanlarda bir eliyle kurt, bir eliyle Rabia işaretleriyle mitingler yapıyor, iktidara destek veriyor, iktidara karşı olanlara ‘kanlarında boğulacaklar’ tehditleri savuruyordu.

Ne olduysa olmuş ortaklıkları bozulmuş!
Sedat Peker kolayca yurtdışına çıkmış. Önce Arnavutluk’ta olduğu tahmin edilirken son çektiği videolarda Dubai’de olduğu iddia ediliyor.
İçişleri Bakanlığı’nın aklına geldi ‘’Organize suça yönelik faaliyetlerinin tespit edildiğini, Türkiye’ye getirilmesi için operasyon başlatıldığını’’ duyurdu.
İstanbul’daki evine yapılan operasyondan rahatsız olan Sedat Peker, yayımladığı 3 videoda ‘’derin devlet yapılanmasıyla’’ ilgili inanılması güç iddialarda bulundu.
Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı ile ilgili bir şey söylemiyor. Daha çok sıkça ‘derin devlet, derin devletin adamı’ diyerek Mehmet Ağar’ı Bodrum Yalıkavak’taki Mübariz  Gurbanoğlu’na ait marinaya el koymakla suçluyor. Oğul Tolga Ağar’a ‘tecavüz ve cinayet’ suçlamalarında bulunuyor. O kadar iddialı ki; yer, zaman, isimler vererek, iddialarının doğruluğunu ispatlamak için parmağını diyet olarak ortaya koyuyor.
Pelikancılar olarak adlandırılan Turkuvaz Medya ve Serhat Albayrak’ı hedefe koyuyor,
Pelikancılar-Ağar, Süleyman Soylu çekişmesini deşifre ediyor…

Sedat Peker; Susurluk olaylarına vurgu yaparak, karanlık cinayetler diyor, 5 ton kokain diyor, derin devletin derin adamının karanlık ilişkileri diyerek okları Mehmet Ağar’a yöneltiyor.
Okların yöneltildiği Mehmet Ağar Saygı Öztürk’e verdiği röportajda ‘’Devlet hizmetinden ayrılalı 25 yıl, siyaseti bırakalı 15 yıl oldu. Dokunulmazlığım da yok. Devlet benimle ilgili istenilen istediği araştırmayı istediği zaman yapar…’’ Ama gel gör ki; ben olmasam Bodrum Marinaya mafya çöker, ben burayı mafyadan koruyorum diyor.
Nasıl yani bu ülkede Devlet yok mu? Devletin güvenlik kurumları, İçişleri Bakanlığı görevini yapamıyor da memleketi mafyadan siz mi koruyorsunuz denmesi gerekmez mi? Tabi demesi gerekenler belli ama onlar suskun!

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bunca suçlama karşısında suçlamalarla ilgili gerekenleri yapmak yerine her zaman olduğu gibi hedef saptırmayla CHP’yi suçlayarak ‘siyasette mafyalaşma’ var diyerek olayın kenarından dolaşıyor.

Devletlerin izni-bilgisi olmadan değil iddia edilen olayların yapılabilmesi sivrisinek bile uçamaz, simitçi tezgahı bile kurulamaz.
Peki bu kadar vahim iddialar, suçlamalar karşısında Savcılıklardan, devletin ilgililerinden ve kurumlarından bir hareket var mı denirse, aşırı sessizlik sürüyor.
Eski Adalet Bakanlarından ve YİK kurul üyesi Cemil Çiçek’ten ses var ‘’iddiaların binde biri bile doğruysa çok vahim, harekete geçilmesi lazım’ diyor.
Amirallerin bildirisinde derhal harekete geçenler, elleri arkasında diye Ekrem İmamoğlu’na inceleme başlatanlar nedense bu vahim iddialar karşısında oldukça suskun.
Mafya, siyaset ilişkileri, uyuşturucu rüşvet çarkının nasıl döndüğü iddialarını dinlerken Pablo Escobar-Narcos ve El Çapo dizilerini izliyorum sanırsınız.
Uyuşturucu trafiği sistematik olarak bazen ‘belli bir miktar’ gözden çıkarılıp nasıl yakalatıldığı, uyuşturucudan elde edilen milyar dolarların kimlere nasıl dağıtıldığı, seçimlerin nasıl finanse edildiği, yargının nasıl sessiz kaldığı ve tabi suçluların sınırlardan nasıl kolayca girip çıktığı gibi cezaevine girenlerin içeride dışarıdakinden daha konforlu yaşam sürdüğü ve de cezaevinden nasıl kolayca kaçtığı yaşanmışlıklarının filme dönüşmüş halini!

Devlet-mafya-siyaset ilişkileri, Devlet-bürokrasi-ticaret-organize suç örgütleri bilinir, her yerde görünür halde görünmezdir. Hele Devletin izni-bilgisi dışında bu işlerin olabilmesi mümkün değildir.
Günler sonra bayram günü İçişleri Bakanından Sedat Peker’e yönelik ‘tehdit, şantaj, mafya pisliği, kan emici, her türlü pisliğe bulaşma…’ suçlaması geldi. Bu şahsın bu kadar ağır suçları vardıysa bugüne kadar neden susuldu, yok yeni fark edildiyse, bu suç örgütü liderinin, muhalefet liderleri ve muhalif medyadan güç ve cesaret aldığı suçlaması garip değil mi?
Ne zaman suç örgütleriyle iktidar ilişkileri ortaya saçılmaya başlanmışsa iktidarın gidiş süreci başlamış demektir. Mafya ilişkilerinden güç alarak gelenler, zamanı geldiğinde mafyanın sessiz kalmasını bekleyemezler!.

Barış içinde, daha eşitlikçi, sömürünün, mafyöz yapıların-ilişkilerin olmadığı, sağlık afiyet içinde bir yaşam dileğiyle Ramazan Bayramını kutluyorum.

Exit mobile version