TÜRK ROMANINDA ATAERKİL ANAERKİL ETKİLER – 2

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İSMAİL ERTEN

ÇYDD Balıkesir Şube Başkanı / Eğitimci

 

İnsanlık çocukluk çağında söylenceler üretti, ürettiği söylemlere sığındı. Onlardan umar bekledi. İnsan sonradan yarattığı söylemlerin tutsağı oldu. Çünkü insan karşılaştığı olayları açıklamak (yağmur neden yağıyor? Güneş neden doğuyor? Gece neden üşütüyor? Ateş neden yakıyor?…) için neden bulmalıydı. Akıl ve bilimin gelişmediğinden insan çocuk kaldı. İnsan aklı ve bilim geliştikçe önceki söylemlerin bazılarını yok etti. Yeni söylenceler yarattı. İnsan yaşamını, inancını yarattığı söylencelere göre düzenledi.

 

Söylenceye göre evrende önce koyu karanlık vardı. Kaos vardı. Gaya (toprak ana) bu karanlıktan doğdu. Yeryüzündeki ışığı, güneşi, ağaçları, bitkileri, böcekleri dünyaya o getirdi. Gaya doğurgandı, üretkendi. Her şey hazır olunca Gaya Uranus’u (gökyüzü) çağırdı. Gaya’yla Uranus’un birlikte olmasıyla karanlıklar aydınlandı. Uranus Gaya’nın üzerine yağdıkça dünya güzelleşti.

Söylenceye göre dünya böyle oluştu.

Yaşamı doğuran, üreten Gaya’ydı. Gaya’yla birlikte anaerkil bir dönem başladı.

Anaerkil dönemde yaşamı kadın şekillendiriyordu. Ananın sözü geçiyordu. Yaşamı yaratan, yönlendiren anaydı. Onun için biz toprağı anaya benzetir, toprağa ‘toprak ana’ deriz.

Kadın doğurduğu çocuğuna bakarken öte yandan da bulunduğu tohumları ekerek tarımı buldu. Böylece beslenme kolaylaştı.

Bu dönemde kadın seçicidir. Çoğu zaman baba belli olmayabilir. Doğada öyle değil mi? Anaerkil dönemin simgesi tanrıça KİBELE’dir. Kibele doğurganlığı, üretkenliği simgeliyor. Kadın insanı yaşatır, çoğaltır.

Anaerkil dönemin ardından ataerkil bir dönem başladı. Köleci, feodal, kapitalist topluma geçirilmiştir. Kibele’nin yerini ZEUS almıştır. Kadının adı bile yoktur artık. Kadın cariyedir, alınır, satılır. Her şeyi yaratan kadın (toprak ana) yerini erkeğin kaburga kemiğinden yaratılır.

Erkek egemenliğini (erk) cinsellikte aradığı için kadını baskılıyor. Onun için savaşta kadına tecavüz ederek erkini güçlendirdiğini düşünüyor. Kadına tecavüz ederek düşmanı aşağıladığını sanıyor. Kadın olmayınca erk de kendisinin de olmayacağının ayırdında değil.

Bugün bile gömüt başında din görevlisi o kişiye son olarak “Ey Ayşe’den, Fatma’dan doğma Elif, Ahmet” diye sesleniyor. Bu söylem anaerkil dönemin etkisidir. Ana belli, baba belli olmayabilir. Din görevlisi bile bunu bilmez. Erkekler bunu içlerine sindirirlerse ‘KADIN’ kurtulur.

Ataerkil dönemde erkeğin (baba) sözü geçer. Kuralları erkek koyar. Herkes erkeğin koyduğu kurallara uymak zorundadır. Uymayanlar cezalandırılır. Babanın olmadığı evde çocuklar kötü yola düşer, yanlış işler yapar. Bunun en güzel örneklerini Tanzimat dönemi yazımında görürüz.

İNTİBAH (Uyanış) ya da Sergüzeşti Ali Beyin Maceraları

Namık Kemal’in İntibah Romanı sansür kurulu izniyle Sergüzeşti Ali Beyin Maceraları adıyla yayımlanabilmiştir. Namık Kemal’in İntibah romanı ilk Türk romanı sayılır. Namık Kemal bu romanı cariyelik kurumuna karşı olduğu için yazmıştır. Carilerin de bizim gibi olduğunu göstermek istemiştir.

Ali Bey babasız büyümüştür. Gençliğinde Çamlıca’ya gezmeye gider. O gezmelerinden birinde uzaktan gördüğü Mahpeyker adında bir kadına tutulur. Mahpeyker’dene başkasını gözü görmez. Annesi Ali Bey’e Mahpeyker’den kurtulması için Dilaşup adlı bir cariye satın alır. Ali Bey Dilaşup’a yüz vermez. Ali Bey sonradan Mahpeyker’in art niyetini öğrenir ondan vazgeçer. Mahpeyker kiralık katil tutar. Kiralık katil Ali Bey yerine Dilaşup’u öldürür. Aynı bıçakla Ali Bey Mahpeyker’i öldürür. Ali Bey cezaevi köşelerinde ölür. Ali Bey kötü yola babası olmadığı için düşmüştür. Babası olmayan çocuk doğru yolu bulamaz.

Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası’ndaki Bihruz Bey’de babadan uzaktır. Baba görev gereği evden uzaktır. Baba eğitiminden uzak kalan Bihruz iye gitmez, çalışmaz. Aldığı yarım eğitim nedeniyle gittiği her yerde öğrendiği birkaç Fransızca sözcükle konuşur. Fransızlar gibi giyinir.

Recaizade Mahmut Ekrem birkaç Fransızca sözcükle konuşup Fransızlar gibi giyinerek batılılaşılamayacağını göstermek istemiştir. Recaizade Mahmut Ekrem yanlış batılılaşmayı Bihruz Bey kişiliğinde mizah yoluyla eleştirmiştir.

 

—–

3-

Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah’ındaki Ahmet Cemil de baba eğitiminden yoksun büyümüştür. Ahmet Cemil annesi ve kız kardeşiyle yaşar. Romanın başında Ahmet Cemil mavi düşler kurar. Ünlü bir yazar olacak, çok tanınacak, çok para kazanacaktır.

Mavi düşler yaşamın gerçekleri karşısında tuzla buz olur. Ahmet Cemil umutsuzluğa kapılır İstanbul’u terk etmek için gemiye biner. Güvertede denize bakar. Denizin siyah karanlıklarında yok olmak ister. Ahmet Cemil kaçar.

4-

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban’ındaki Ahmet Celal Birinci Paylaşım Savaşında bir kolunu yitirmiştir. İstanbul’da bunalıma girer. Emireri Mehmet Ali’nin Porsuk Çayı kenarındaki köyüne gider. Köyde herkesin kendisine saygı göstermesini bekler. Oysa bütün köylüler savaşta bir yakınını ya da bir organını yitirmiştir. Ahmet Celal’i köylüler kendilerinden saymaz, saygı da göstermezler. YABAN derler.

Ahmet Celal köylüleri küçümser. Köyde de kent alışkanlıklarını sürdürür.

Köy bir yandan köy ağasının öte yandan şeyhin kıskacı altındadır.

Köy çocukları hayvan gübreleri içinde köpek enikleriyle birlikte oynamaktadır.

Köylüler biz Türk değil Müslümanız derler. Mustafa Kemal’e inanmazlar. Yunanlara köyü direnmeden teslim ederler.

Ahmet Celal köylüleri örgütleyip işgale direnmeye çalışmaz. Köyü terk eder. Bilinmeyen bir yere doğru gider.

Yaban savı olan bir romandır. Anadolu’nun geri kalışının suçunu aydınlara yükler. Tanzimat aydını halkı suçlar. Zorluk karşısında savaşını vermezler. Yenilgiyi kabullenerek bulundukları ortamdan kaçarlar.

Ataerkil karanlığını Mustafa Kemal aydınlaşmıştır. Mustafa Kemal Cumhuriyetle kadını özgürleştirmiş yurttaş yapmıştır. Kadına seçenek sunmuştur. Osmanlı’da kadın evlenmek ya da evde kalmak arasında sıkışmıştı. Cumhuriyet, kadını bu sıkışmışlıktan kurtarmıştır. Kadın çalışma yaşamına katılmış, seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır.

1-

Cumhuriyet’in aydınlık yolundan giden romancılarımızdan Fakir Baykurt IrazcanınDirliği’nde anaerkil dönemin izlerini taşıyan Irazca tipini yaratmıştır. Kara Bayram haksızlık karşısında pek direngen değildir. Irazca haksızlığa boyun eğmez. Oğlu Kara Bayram’ı da haksızlığa karşı direnmesi için kışkırtır. Oğlunu yönlendirir. Ona yol gösterir. Irazca’nın direnmesiyle haksızlık giderilir. Muhtarın baskısıyla kurulan düzen değişir. Hak yerini bulur.

2-

Fakir Baykurt’un Tırpan’ı da bir savlı romandır. Tırpan’da Fakir Baykurt köylülerin üretim için kullandığı tırpanı kadının kurtulması için kullanır. Tırpanı şeytanın elinden alır. Ölümün simgesi olan tırpan kurtuluş aracı olur. Olumsuzluk olumluluğa dönüşür.

Uluguş (Uluguş adında anaerkil dönemin izleri var) Nine Dürü’ye kurtuluş yolunu gösterir. Dürü katil olur ama kuma olmaz. Uluguş Nine kadını yaşlı biriyle evlenip kuma olmaktan kurtarır. Kadının kurtuluşu yine kadının elindedir.

Ali Bey, Bihruz, Ahmet Cemil, Ahmet Celal ataerkil dönemin izlerini taşır. Baba eğitiminin olmayışı onlar umutsuzluğa, tükenişe sürükler. Onlar zorluklarla savaşım vermezler. Kaçarlar.

Irazca ve Uluguş Nine anaerkil dönemin özelliklerini üzerinde taşıyan iki kahraman kadındır.

İnsanın kurtuluşu kadının elindedir. Bunu en iyi Pandora’nın kutusu söylencesinde görebiliriz.

İlk insanı (erkeği) Zeus’un isteği üzerine Prometeus çamurdan yarattı. Prometeus yarattığı insanın beynine dünyayı görüp aydınlatsın diye bir kıvılcım yerleştirdi.

Bunu öğrenen Zeus insanın beynindeki ışığı geri aldı. İlk insanı karanlıkta bıraktı. Prometeus buna çokkızdı. Ateşi tanrılardan çalıp insanlara verdi. İnsanlar o ateşle ısınıp aydınlandı. Zeus insanların aydınlanmasından çok korktu. Erkekleri cezalandırmak için erkek emekçilerin tanrısı Hefaystos’a kadını yaratmasını emretti.

Prometeus ileriyi gören demekti. Zeus Prometeus’u cezalandırdı. Prometeus’u bir kayaya çiviledi. Bir kartal her sabah gelipPrometeus’un ciğerini yiyordu. Akşam yaraları kapanıyordu. Bu işkence her gün sürdü. Prometeus başına gelecekleri bildiği halde ateşi çalıp insanlara vermiş, insanlığı kurtarmıştı. Onun için Tevfik Fikret Prometeus’u gençliğe örnek gösterir.

Hefaystos karısı Afrodit’i örnek alarak çamuru yoğurarak ilk kadını yarattı. Hefaystos’un yarattığı kadını gören gözlerini ondan alamıyordu. Zeus bu kadına ‘bütün tanrıların armağanı’ anlamında PANDORA adını verdi. Bütün tanrılar, tanrıçalar bu kadına kendi özelliklerinin bir kısmını verdiler. Zeus’daPandora’ya bir sandık verdi. Sandığı hiç açmamasını söyledi ve dünyaya gönderildi.

Zeus’un amacı Pandora merakına yenilecek, sandığı açacak bütün kötülükler, pislikler (ölüm, kıskançlık, aldatma…) dünyaya yayılacaktı. Böylece erkek cezalandırılacak kadın suçlu gösterilecekti. Merakına yenilen Epimeteus oldu. Bir gün Pandora uyurken Epimeteus sandığı açtı. Bütün kötülükler, pislikler yeryüzüne yayıldı. Pandora anlamasın diye sandığı hızlıca kapattı. Sandığın içinde bir şey kalmıştıb Kadının dünyaya armağanı UMUT.

Promete’yiişkencedenkurtaran Herakles bir insandı.

Erkeği cezalandırmak için gönderilen kadın dünyayı kurtardı.

Gaya’nın (toprak ana) bağrından erkek Uranus doğdu. Sonradan kadın Adem’in kaburgasından doğdu.

Irazca’yla Uluguş Nine’yle Ali Bey’i, Bihruz’u Ahmet Cemil’i, Ahmet Celal’i karşılaştırın.

Kaynakça:

1-Homeros’un izinde TROYA’DAN Savaş Efsaneleri YAŞAR ATAN

2- Babalar ve Oğullar Tanzimat Romanının Epistemolojik Temelleri: Jale PARLA

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
TÜRK ROMANINDA ATAERKİL ANAERKİL ETKİLER – 2
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!