DOLAR 19,1096 % 0.11
EURO 20,6839 % 0.29
GRAM ALTIN 1.199,21 % -0,13
ÇEYREK A. 1.960,71 % -0,13
BITCOIN 26.968,37 -3.391
GİRİŞ YAP

SON DAKİKA
hava 12°
Google News

TÜRK EKONOMİSİ

Son Güncelleme :

12 Şubat 2021 - 0:13

TÜRK EKONOMİSİ

Sorunlar, Sonuçları, Nedenleri, Yapılması Gerekenler

  • Sorun: Vasıflı ve vasıfsız açık işsizlikle birlikte artan gizli işsizliğin(çalışır gözüküp te üretime katkısı bulunmayan) ortaya çıkardığı ihtiyacın üzerindeki işsiz, üretmeyip tüketen nüfus.
  • Nedeni: Ekonominin yatırım ve istihdam kapasitesinin çok üzerindeki işgücü sayısı.
  • Sonuçları: Düşük reel ücretler, gelir dağılımında büyüyen eşitsizlik, satın alma gücünde hem mikro hem makroseviyede düşüş, eriyen, küçülen orta sınıf, esnaf, tarım üreticisi. Bunlarla birlikte artan kamu, özel, bireysel borçlanma ihtiyacı, yoksul toplum-yoksul devlet açmazı sonucu ödenemeyen bireysel vergiler, sosyal güvenlik primleri için devlet tarafından “yapılandırma” tanımlaması ile tescil edilen bireysel konkordatolar!
  • Yapılması Gereken: Bilimsel yöntemlerle elde edilecek sosyal ve ekonomik verilerinışığında gerçekçi varsayımlarla hazırlanacak ve devlet politikası ciddiyeti ile uygulanacak,sağlık, eğitim ve ekonomiyi kapsayannüfus planlaması.
  • Sorun: Düşük reel ücret, gelir dağılımında eşitsizlik, büyük sermayenin bitirdiği orta sınıf; esnaf ve tarım üreticisinin üretimde yarattığı katma değerin kendisine dönmemesi. Özetle; gelir dağılımındaki eşitsizlikler, uçurumlar.
  • Nedeni: Haklarına sahip çıkamayan, önem vermeyen, sömürü düzenini kader, kısmet, “Allah razı olsun bize ekmek veriyor” afyonları kabullenen, kutsal değerleri üzerinden kandırılan, uyutularak dünya gerçeklerinden koparılmış, koparılan çalışan kesimlerin tepkisizliği, sessizliği.
  • Yapılması gereken: Toplumun bilinçlendirilip, örgütlenerek harekete geçirilmesi gerekir. Bu da ancak toplumda geniş tabanlı, örgütlü bir siyasi kurumun (partinin) öncülüğünde olabilir. Bu bağlamda CHP’ye büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. CHP, kurumsal yapısı, bilgili, deneyimli kadroları ile bu alanda tutarlı, gerçekçi projeler hazırlayacak bilgi, güç ve donanıma sahiptir. Bu projeler; sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, ekonomi ve maliye uzmanlarının, düşünce önderlerinin katılım ve katkıları ile birlikte oluşturularak hayata geçirilmelidir.Özerkliklerini yitirmiş, tepeden inme rektörlerle donatılan üniversitelerin “en az üç çocuk” hedefine ters düşen böyle bir projeye katkıda bulunmaları, destek vermeleri -ileri demokrasi gereği- beklenemez!
  • Sorun: Yüksek faiz, yüksek kur döngüsü.
  • Nedeni: Gelir dağılımındaki eşitsizlik, tasarruf yetersizliği ile birlikte “zengini az, yoksulu çok” bir ekonomi yaratır. Böyle bir ekonomide toplam ve marjinal tasarruf yetersizliği, iç tasarruf açığı olur. Yeni yatırımlar için gerekli fonlar (borç verilebilir fonlar)birikmez. Serbest piyasa kuralları gereği paranın fiyatı (faiz) yükselir. Milli para ile borçlanmanın maliyeti büyür. Yurt içi tasarruflarla karşılanamayan kamu ve özel borçlanma ihtiyacı dış kaynaklardan karşılanmaya çalışılır. Döviz talebi üzerindeki baskı döviz fiyatını yükseltir. Böylece hem yatırım hem de üretim maliyetleri artar, enflâsyon yaşanır. Faiz-kur sarmalını enflâsyonun nedeni olarak göstermek buz dağının suyun altındaki büyük kitlesini görmemektir.
  • Yapılması gereken:Makro ve mikro tasarruf potansiyelini ve hacmini büyütmek tek çıkış yoludur. Bireysel tasarruflar, gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesiyle sağlanabilir. Bu, artan bireysel gelirden daha fazla tasarruf yapılabilmesini sağlayacaktır. Ekonomide “marjinal tüketim meyli” olarak tanımlanan bu oran Türkiye’de yüzde on dolayında iken gelir dağılımı dengeli ekonomilerde bunun üç katı seviyesindedir.Gelişmiş ekonomilerde faiz enflâsyon kaynağı olarak değil, ekonomik dengelerin, büyümenin yukarıya taşınmasını sağlayacak -deyim yerindeyse- “çıtayı yükselten” bir enstrüman olarak düşünülür. Serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu gelişmiş ekonomilerde faiz şeytan, “bütün kötülüklerin anası”  olarak görülmez! Oralarda faiz siyaset konusu olmaz. Zira makro tasarruf seviyesi toplam borçlanma talebini karşılayacak seviyededir.

Yüksek faiz bir sonuçtur. Enflâsyonu yükseltebilecek bir maliyet unsurudur. Ancak, Türk ekonomisinde enflâsyonun tek ve en önemli nedeni değildir. Türkiye’de enflâsyonun esas nedeni pahalı ve başta tarım, çok sektördeki yetersiz üretimdir. Pazar büyüklüğü yeterli olmadığından, kapasite kullanımı optimum maliyet seviyesinde değildir. Birim üretim maliyetleri yüksek kalmaktadır.Enflâsyontalep fazlasından değil yüksek üretim maliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Talep enflâsyonu değil, maliyet enflâsyonu vardır.Zira halkın elinde talep enflâsyonu yaratacak seviyede “harcanabilir gelir” yoktur.Olsa; başta gıda, enflâsyon katlanır.

Bir de, “katılım bankacılığı” pazarlanıyor. “Faiz haramdır” anlayışından hareketle bu bankalar kredi ihtiyacı olanlara para yerine almak istedikleri emtiayı kendileri piyasadan satın almak ve üzerine “kâr payı” eklemek suretiyle finansman sağlamış oluyorlar. “Helâl gıda”dan sonra “helâl banka”!

  • Sonuç: Serbest piyasa ekonomisinde para dâhil her mal ve hizmetin fiyatı arz talep dengesi ile belirlenir. Fiyatlar emirle düşmez. Düşer diyen varsa et, süt, balık, sebze, meyve, yağ… fiyatlarınıdüşürse toplumsal faydası yüksek bir iş yapmış olur. Yüksek fâiz sermayeyi, yüksek gıda fiyatı toplumun büyük çoğunluğunu zorlar. Sermaye yatırım yapmak isterse kendi öz kaynaklarını kullanabilir. Yoksulun ucuz gıda temin edebileceği çiftliği, bahçesi var mı?

Düşünen Adam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.