TRUMP – ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ

Söyleyin Kılıçdaroğlu’na… Hakikat gerçekten farklıdır…

Dış politika iç politika aracı haline gelince ülkenin yararından çok siyasi iktidarın başarı algısına dönüştürme çabası, birlik olması istenen iç cephe giderek dağınıklaşıyor.
Trump, Erdoğan görüşmesi bitse de yansımaları ve tartışmaları gündem olmaya devam ediyor-edecek. Erdoğan çevresi ve medyası görüşmeyi başarı olarak sunarken, ABD basını ve dış basındaki yansımaları Türkiye’den farklı.
Erdoğan tarafından dersini aldığı iddia edile senatör Lindsey Graham dersini almamış olmalı ki; bloke ettiğimiz Ermeni tasarısının içeriğindeki anlayışımızda bir değişiklik yok, Türkiye S-400 konusunda ısrarcı olursa askıya alınan yaptırımları uygulamaya koyarız tehdidine devam ediyor.
Görüşmede hiç bir şey elde edilmemiştir demek elbette doğru değildir. Çok kötü olan, sıfırın altına düşen ilişkiler sıfır noktasına bile gelmiş olması başarıdır!
Ama yok ders verdik, yok her istediğimizi aldık, yok stratejik ortak; hiçbiri değil.
Evet en önemli sonuç sözde Ermeni tasarısının bloke edilmesi…
Yaptırımların şimdilik askıya alınmış olması…
Erdoğan’ın ve aile efradıyla ilgili mal varlığı soruşturmasının gündeme gelmemesi…
Ve tabi bitme noktasına gelen ilişkilerin yeniden kurulması, ticaretin geliştirilme kararı, temasların devam edecek olması.
Ve fakat tüm bunlar daha önce ‘tamam aldık, bitti, hiçbir güç bizi bu alımlardan vazgeçiremez’ denilen S-400’lere bağlı.
Erdoğan’ın uçakta senatörler S-400’leri traktörle ezin dedi, dediği gibi, ezilir mi, yoksa aktive edilmez, diğer parçaları alınmadan pasif halde bekletilir mi bilinmez! Anlaşılan o ki; Ermeni tasarısının, yaptırımların tekrar gündeme gelmesi, hepsi ama hepsi S-400 kararına bağlı.
Bu olumlu sonuçların yanında hiçbir sonuç alamadığımız konular olduğu gibi duruyor. ABD yapılan mutabakata uymuyor, uyulmadığı anda gereğini yaparız dedik ama yapamıyoruz!
ABD, PKK uzantısı YPG/PYD ilişkisi aynen devam ediyor. Bizim ısrarlı terör örgütü tanımlarımızın aksine onları IŞİD’le mücadele eden kara gücü saymaya devam ediyor.
Daha önce verilen yüzlerce dosyaya ilave ek dosyalarla terör örgütü lideri ispatlarının aksine FETÖ lideri ile ilgili hiçbir gelişme yok. FETÖ lideri Fetullah Gülen’i vermek gibi bir niyetleri hiç yok.
Erdoğan’ın ‘temennim odur ki sonuç alınır’ dediği F-35 konusunda da sonuca ulaşılmadığı anlaşılıyor.
Halkbank davası Türkiye’nin başında demoklesin kılıcı gibi sallanıyor.
Bütün diplomasi uzmanlarının üzerinde ittifakla anlaştığı, diplomasi geleneklerinden ve devlet adabından uzak mektuplaşma, devlet arşivlerine yakışmayacak mektupların iade-takdim şekli can sıkıcı olduğu gibi, Trump’ın bu konuya hiç değinmemesi de dikkate değer.
Erdoğan’ın, üslubu son derece ağır mektubu değil de mektubun eki olarak gönderilen Mazlum Kobani ile ilgili mektubu ‘takdim’ ettim, söyleyin Kılıçdaroğlu’na haberi olsun diyerek yine Kılıçdaroğlu üzerinden iç siyasete yönelmesi kendi kamuoyunun motivasyonunu artırmaktan başka bir şey değil. Kılıçdaroğlu sadece Mazlum Kobani ile ilgili mektuba değil ki, aynı zamanda diğer mektuplara da itiraz etti; onlar ne oldu diye sorması son derece doğal değil mi?
Deneyimli diplomat ve siyasetçi Onur Öymen’in dediği gibi sertleşen üslup yumuşasın, bu üslup değişikliği bazı Avrupa ülkelerinin tutumunu olumlu etkilesin, Amerikan firmalarının Türkiye’ye yatırımlarını artırmaları bazı büyük Avrupa firmalarının tereddütlerini gidersin.
Trump ve Erdoğan’ın karşılıklı dostluk ve sevgi ifadelerinin ne derece kalıcı olduğu, aşk düzeyindeki ilişkilerinde sadakat var mıdır yoksa yarın ne yapacağı belli olmaz her an fırtınalı süreç tekrar başlayabilir mi; daha önce yaşandığı gibi her an fırtınalı bir ilişki bekleniyorsa, bu ikili ilişkiye çokta bel bağlamamak en doğrusu olabilir!
‘’Kendi karanlıklarında kaybolanlar, aydınlıkta göze çarpmak için başkalarına kara çalarlar.’’

 

10 BALIKESİR       

Exit mobile version