TEKNOLOJİ BİZİ KULLANMASIN

Hep üzülerek söylerim, ısrarla savunurum:
Teknolojiyi, interneti, cep telefonlarını, bilgisayar ağlarını, iletişim
kolaylıklarını biz KULLANALIM , işimizi görmek, kolaylaştırmak için kullanalım.
Ama asla bağımlısı olmayalım, onun bizi kullanmasına izin vermeyelim.
Pek çok yerde, köşede, toplantılarda da hep aynı cümleler, eleştiriler duyulur.
“Bu toplumsal duyarsızlık, kuşak farkı iyi gidiş değil.”
Duyulur, söylenir de acaba ne yapılır?
Veya aynada kendimize baktığımızda o eleştirdiğimiz şeylerden
ne kadarını biz de yapıyoruz?
Yukarıdaki anlamlı karikatüre  bakınca acı acı gülmüştüm.
Paylaştığımda gelen dönüş ve yorumlarda herkes dertliydi.
Teknolojinin getirdiği kolaylıklara evet, bağımlılık derecesinde kullanım düşkünlüğü
yapmasına hayır.
Zaten onun içindir ki Ankara Balıkesirliler Derneği’nde özellikle öğrencilerin ellerinde cep
telefonlarıyla oynamaları, telefonlarını ellerinde tutmaları yasaktır. Ya kapatırlar, ya sessize
alırlar ve ceplerine, çantalarına koyarlar ya da masanın üzerine bırakırlar . Bu alışkanlık kısa sürede yerleşir, uygulanır.
İlk toplantılarında hiç bahsetmeden izleriz, bazen bir-iki kare sabitleriz, sonra göstermek için.
Hepsi hemşehri gençler, ilk kez geldiklerinde oturur oturmaz çoğu hemen telefona sarılırlar. Ellerinde telefon, parmaklar piyanistten daha işlek. Konuşulanlara uzak da kalabilirler. Belki
çekingenlik, belki henüz tanışmamış olma, sohbet eksikliği ama çokluk telefon düşkünlüğü.
Şimdilerde tıp ve sosyal bilimlerde geç de olsa ciddi ciddi araştırmalara başlanılan iletişim
kopukluğu, asosyallik. Belki giderek artan kavgalardan, en basit konularda bile konuşup
anlaşamadan bıçak çekmeye,  yaralamaya götüren tartışmalara kadar.
Karikatür de acı acı güldüren, ama düşündüren cinsten. Kalabalık yaşamın ve teknolojinin
artmasının tersine arkadaşlığın azaldığı, bencilliğin de giderek arttığı, geleneksel kültürümüzün, sevgi, dostluk, paylaşmanın azaldığı, bir selam vermenin kalmadığı ortamı anlatıyor, hicvediyor.
Gençlerle  sohbetlerde, aile ziyaretlerinde konu açılınca paylaşmadan edemiyorum;
İnternet üzerinde sanal arkadaşlık, tuşlu dostluk ortamında, facebook sayfasında, instagramda
beşbine yakın beğeneni olan kişinin cenazesini kaldırmak için dört kişi bulunamamış da
imam  yoldan geçenlerden yardım istemiş.
Kavgalar, hoşgörüsüzlük, gerilim acaba bu teknolojik bağımlılıkla alakalı mı? Sesle-gözle değil tuşla iletişim devrine geçilmesi, şiddet içeren oyunlar, kilitlenen sistemler, yaydığı sinyaller,
beyindeki etkileri ile olumsuzlukları arttırmıyor mu?
Ana okuluna giden bir çocuğun, büyük bir mağazanın girişinde çocuklar oynasın diye
konulmuş minik bilgisayarda oyunu kaybedince hırpaladığına,
bağırarak “kırmızı geri gel”  diye  tuşlara sert sert vuruşunu, herkesin dikkati çektiğini unutamıyorum. Acele ailesine haber verilmiş, çocuk sakinleştirilmeye çalışılmıştı .
Daha 4-5 yaşlarında.
Teknolojiyi biz kullanalım, gerekli haberleşmeler, duyurular, mutlu haberler, acı haber
paylaşımı gibi  zorunlu bilgileri; ilgilisi dostlarımıza haber vermek için.
Belki Bayram kutlamaları. Hele çoklu üyeleri olan Okul, Parti, Dernekler gibi sivil toplum
kuruluşları için çalışmalarında duyurularda, haberleşmelerde büyük kolaylaştırıcı.
Ama limit doldurmak için eşini, çocuğunu, karşısındaki mesai arkadaşını sık sık arayıp
daha daha ne var, neredesin demeye değil.
Teknolojiye sırtımızı dönmeyelim, ama teknolojinin oyuncağı olmayalım.
Teknolojinin yeniliklerini, güzelliklerini haberleşmede, yer bulmada, duyuru yapmada
kullanalım. Ama anlık paylaşımlar, masamıza koyduğumuz süslü yemek, çok özel anların görüntüleri, oyunlar, bahisler, beğeni sayısını takip etme hastalığı, sürekli mesaj yazma,
modayı, oyunları, takip etmeye değil.
Tekrar tekrar çekip yayınladığı özçekim resmini sayfasında beğenenleri takip etme
gibi gereksiz, beyni uyuşturucu, dünyadan koparan  gariplikler için değil.
Kendi resmini çekeyim derken dağdan, balkondan, hamamın tepesinden düşüp ölmek
hiç değil.
Mesaj yazacağım diye önüne bakmadan kaldırımda direğe toslamak, aracın üzerine
yürümek değil.
Direksiyonda mesaj yazacağım derken yoldan çıkıp takla atmak hiç değil.
Hele toplu ulaşımlarda yaşlılara, kadınlara yer vermek yerine bir an önce yer kapıp oturup
telefonunda oyun oynamak, ayakta bekleyen yaşlılara zerre kadar saygı göstermemek ise
son dönemin sosyal kültürsüzlüğü.
Üstadın dediği gibi;
“Teknoloji dediğiniz, tek tuşu kalmış canavar”
olmasın…
Ankara’dan selam ve saygılarla.
Servet CAMGÖZ
Ankara Balıkesirliler Derneği 
Exit mobile version