TASARRUF VE ISRAF

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hepimize, tüm dünyaya kutlu olsun, tasarruflara yöneltsin, her alanda gereksiz tüketimler, harcamalar azaltılsın, bereketler artsın, israfı yok etsin. Başlangıcı 1924 yılında Milano’da kurulan World Savings Banks Institute (WSBI-Dünya Tasarruf Bankaları Enstitüsü) tarafından tasarrufa yönelmenin insanlar ve ülke ekonomileri için ne kadar önemli ve gerekli olduğunu vurgulamak, insanların birikimlerini atıl durumdan çıkartıp bankalarda değerlendirmeleri fikrini aşılamak düşüncesiyle oluşan  Dünya Tasarruf Günü  1935 yılından itibaren de  Türk Bankaları tarafından ortak gün kabul edilmiş, kutlanmaya başlanılmıştır.

 

Bankacılık ve parasal birikim fikriyle doğan Dünya Tasarruf Günü ve “Tasarruf” kavramı, giderek yetersizleşen  dünyamızda zamandan suya, enerjiden yeşile, güneşten gıdaya,  doğadan toprağa, kağıttan ekmeğe  her kaynağın, her değerin ne kadar önemli olduğu;  gereği kadar, düzenli ve hatta en az düzeyde  kullanılması konusunu içermektedir.

Geçmiş  yıllarda bankacılık alanında (finans sektörü)  özel dönemlerde belirli etkinlikler (kampanya) ve girişimlerle, cazip film reklamlarıyla tasarrufların artırılmasına çabalar sarf edilmiştir.  Bugünün sağlıklı, mali durumu yeterli bireylerinin  -dileriz hiç olmasın ama-  yarının hastalık, işsizlik ve buna benzer belirsizliklerinde, ekonomik olumsuzluklara karşı hazırlıklı olma, yedek kaynak oluşturma vurgusu özellikle çocukluk dönemlerinde kumbara kültürü ile yerleştirilmeye çalışılmıştır.  Belki etkili de olmuş olabilir ama harcama yapmayı körükleyen reklamcılığın çok geliştiği günümüzde ihtiyaç olanı değil de sunumu yapılanı, övülen en son modeli almaya kışkırtan, sanki talimatlar veren reklamlar ortamında gereksiz harcamalardan kaçınma, gelecek için yedek kaynak biriktirme olgusunun tekrar ve sık sık gündeme getirilmesi çok büyük önem taşımaktadır.

 

Dünyanın pek çok alanda olumsuz işaretler verdiği günümüz ortamında tasarruf, sadece parasal anlamda değil, gereğinden fazlasını kullanmama, israftan kaçınma olarak her alanda gereklidir.  Başta su. Bozulan dünya doğallığında yağmayan yağmurlar, barajlardaki “boşluk” oranlarının rekorlar kırdığı ortamda tek bir kişinin bile dişini fırçalarken su bardağı kullanmak yerine musluğunu açık bulundurmasının ne kadar büyük kayıp olduğunun işlenmesi beklenir. Araba yıkamaları, bahçe sulamaları artık sıklıkla ve şebeke suyuyla değil, atıklardan dönüşüm suyuyla yapılmalı. Buna uymayanlara çok büyük cezai yaptırımlar olmalı.

“Teknolojiyi biz kullanalım, teknoloji bizi değil”  diye yazmıştım bu köşemdeki bir yazımda. Evlerimizde yenilenen elektrikli, elektronik malzemelere, kenarda bekleyenlere bir bakalım. Belki bir ampulü değişebilecek buzdolabı için yenisini almalar, ufak bir onarım ile çalışabilecek nice aletler için hemen yeni modeller bakmalar çok yaygınlaştı. Hele baş tehlike ise cep telefonları. Bu cihazları imal eden, satan firmalar zaten ömürlerini 2-3 yıl diye biçiyorlar. Gözümüz gibi de baksak, hiç düşürmesek, suya sokmasak da bir zaman sonra kendi kendini yok ediyorlar. Elektrik bağlantısını sağlayan uyarlaçlar (adaptör) bile hepsinde ayrı ayrı. Bağlantı noktaları hepsi kendine özel. Telefonunuzu alırken sizde var olsa bile, uyarlacınızı da yeni almak zorundasınız. Aslında konu sadece küçücük kablo ucundan geçiyor. Bu tür çalışır durumda ama atık malzemeler çöplüğü giderek büyüyor.

Bu da kapitalizmin kalleşliği olabilir. İlk çeşitlerde (model) cep telefonlarının depolama güç kaynakları (bataryaları), dip kısımlarda fiş girişine yakın açılabilir, onarıma uygun yerlerde olurdu. İlk bozulan alan batarya oluyor. Değişim olmasın, kolay olmasın diye zamanla güç alanları küçüldü, ekranın altına, tam ortaya yerleştirildi. Ana noktaya, en hassas bölgeye.  Eski çeşitlerde bataryaları değiştirilip kullanımı devam eden cep telefonları olabiliyordu. Şimdi olamıyor, tekrar  eski durumuna getirilmesi, kapatılması imkansız gibi. Rastlantı değil, kurnazlık. Kişi başına yenilenen cep telefonu sayısı kim bilir kaç katıdır…

Zorunlu değişim dışında bir de modayı takip eder gibi yenileyenler var ki hiç de az değil. Dizilerde sık sık öne çıkarılan cep telefonları da gizli reklam gibi. Yakın çekimlerden hemen anlıyor düşkünleri. Banka kredisiyle bile telefon yenileme eğilimleri hiç de az değil. Keza alışveriş kalemleri düşünülürse daha neler neler. Otomotiv, elbise, mobilya… sınırsız. Bu tür gereksiz alışverişler de unutulan israf kavramını hatırlatır.

 

Her gün çöplere giden milyonlarca ton ekmek- yiyecek ile dünyada aç insan, aç ülke kalmaz.  Geleneksel aile yapısında özel gün değilse 5-6 çeşit yemek yapıp ertesi güne kalanı çöpe dökmek yoktu. Televizyonlarda, hemen her kanaldaki yemek, kıyafet, dizi, moda, ev yenileme izlenceleri ise sadece tüketime hizmet ediyor. Görsel iletişim geliştikçe hayatımıza karışma, yönlendirme, talimat gibi reklamlar; harcama yapmaya yönlendiriyor. Yabancı isimli markaların etiketli poşetlerini takıp çıkmayı terfi (statü yükseltme) gibi hissetmek ayrı bir araştırma konusu…

Adam  SMITH’in  yüzlerce yıl önce vurguladığı üzere  zaten dünyamız kıt kaynaklar, insanoğlu ise sınırsız ihtiyaçlar kümesi. İhtiyaç,  “göre”celi bir kavramdır. Kişiye göre değişir. Eğitim, kültür, yaş, ortam, gelir düzeyi, alışkanlıklar etkili olur. Ayrıca her şeyi almaya gücümüz yetmez, ihtiyaçlar bitmez. Tasarrufun ulusal boyutu ise, yerli malı kullanmaktan geçer.  Aralık ayında haftası olan, kutlamalar yapılan ama ne yazık ki günümüzde unutturulan “Yerli Malları ve Tutum Haftası”. Bizler yine tercihimizi her zaman yerli malı, varsa önce Balıkesir malı seçerek devam ettireceğiz.   Alınması gereken herhangi bir ürün  “Türk Malı” varken ithalini tercih etmek israfın milli halidir. Yabancı kafeler, zincir mağazalar, AVM’ler bu israfın merkezi gibi.

Tabelaya sıkıştırılan yabancı isimler, ürünlere konulan yabancı sözcükler ücreti arttırıyor, itibarını da  arttığı zannediliyor ne yazık ki. Yılların Boğaziçi veya Piknik Pastanesinde sütlü kahve/neskafe 5 TL. Ama üzerine ne idüğü belirsiz  köpükcük koyup adına da latte, matte dersen 18 TL. Haydi buyurun.

Tasarruf, israf, yerli malı konularını iyi anlamak, elindeki imkanlar ile yetinmeyi bilmek, en uygununu yapmak kavramının hatırlatılması gerekir.  Her şey özdenetimden  (otokontrolden) , kendi kendini ayarlamaktan geçiyor. Bunun da başı aile kültürü ve eğitim. Günümüzde sanki öncelikli tehlike yabancı hayranı, düşkünü olma. Bizler tasarruflu davranalım, israfa yer vermeyelim, gösterelim, uygulayarak öğretelim ki  çocuklarımız, geleceğimiz de aynı çizgide ilerlesin.

Tasarruf Günümüz ve gelecek ay Yerli Malları ve Tutum Haftamız şimdiden kutlu olsun.

Ankara’dan  selam ve saygılarla.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
TASARRUF VE ISRAF
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!