Tarlanın sarısı, eniğin karası, traktörün reflektörü, falan filan…

TARLALAR sarıya büründü artık. Göz alabildiğine sarı toprak.

Ekinler biçildi, samanlar balyalandı hayvanlar için.

Gelip gittikçe hergün bizim köye, mayıs – haziran aylarının yeşertisiyle mutlanıyorduk.

Yeşilin envai çeşit tonuyla şenleniyorduk.

Temmuz sıcağının üstüne bir de toprağın sarısı bindi şimdi.

 

***

SARI dedim de.. Bir ateşlik canı var şu günlerde toprağın.

Bir kıvılcım, bir rüzgar…

Tarladan başlayıp ormana doğru ilerler alevler.

Anız yakmaktan vazgeçmeyenlerin doğaya, insana, hayvana, börtü böceğe, bitkiye, ağaca, ekosisteme verdiği zararın haddi hesabı yok.

“Anız yakmayın” diye boşuna söylemiyorlar. Hem toprağın verimini, hem ondan beslenen canlıları yok ediyor anız ateşi.

 

***

YILANLAR görüyoruz yollarda.. Temmuz sevişmelerinin tadını çıkarıyorlar.

Sen dokunmazsan, o da dokunmuyor.

Kimisi zehirsiz, kimisi zehirli…

Bir yudum suya erişmek için oradan oraya sürünüyorlar. Araziyi kesen asfalt yolu aşmaya çalışırken, bir araç geçiyor üstünden.

Yılan böyle de, kirpisi, kaplumbağası farklı mı?

Şu sıra hepsi arazide.

Kaplumbağalar görüyoruz yollarda, irili ufaklı. Ağır adımlarla su kenarına erişmeye çalışıyorlar.

Köy yolunda yüz yirmiyle ilerleyen tofaşçı apaçi motoru bağırtmakla kalmıyor, bırakırsan bizden çok daha uzun süre yeryüzünde kalacak olan kaplumbağanın üstünden silindir gibi geçiyor!

Hele de o küçücük kaplumbağa yavruları.. Gün yüzü göremeden telef oluyorlar yollarda.

Kirpiler de öyle.

Geceleri çıkarlar dolaşmaya genelde. Kenardan kenardan, kimselere görünmeden.

Ne çok kirpi ölüsü görüyoruz köy yollarında.

 

***

NE traktöründe, ne römorkunda ışık var adamın. Far yanmıyor, arkalar patlak…

Yüklemiş saman balyalarını römorka, gecenin karanlığında tin tin gidiyor asfaltta.

Şans eseri son anda fark ederseniz, kurtarabilirsiniz kendinizi. Göremezseniz, yolu ortalayıp giden traktöre arkadan bindirip ölümlü, yaralamalı, maddi hasarlı bir kazanın kurbanı olabilirsiniz!

Peki ya, traktörler için binlerce reflektör dağıtmışlardı; ne oldu onlara?

Büyükşehir ayrı dağıttı, Jandarma ayrı dağıttı; römorklara elleriyle çivilediler, fotoğraf çektirip medyaya yolladılar. Biz de boy boy haber yaptık bunları.

Hani nerede o reflektörler?

 

***

BİR DE yol boylarına yavru köpekleri atanlar var.

Bizim köyün yollarında çok görüyoruz.

Trafik fena işliyor oralarda; onlarca köyü birbirine bağlıyor çünkü bizim yol.

Tenha, karanlık, kuytu yerlere silkeliyorlar, analarından koparıp aldıkları köpecikleri.

Geçen gün üç yavru daha çıktı önümüze. Kediler için aldığımız mama vardı arabada; biraz da ekmek. Koyduk önlerine, hapır küpür yediler.

İkisi beyaz, biri kapkara bir şey. Çok şirindiler.

Ertesi gün yine köy yolundayız; gece beslediğimiz yerde iki yavruya rastladık yeniden.

Beyazlar yolda, kara olan kayıp.

Yine besledik. Sonra bastık gaza.

Ama içimiz cız etti; yolun geniş yerinden gerisin geri döndük; iki yavruyu attık bagaja, köye götürdük.

Gördüğümüz terkedilmiş her yavru köpeciği alıp sahiplenmek gibi bir lüksümüz yok tabi. Kapasitemiz ne kadarsa, o kadar işte.

Bahçede köpekler için yaptırdığımız çitten mamul minnak barınaktan biri boş duruyordu zaten. İki yavruyu oraya koyduk, sabah akşam besliyoruz işte.

“Nasıl olsa bunlar besliyor” diye getirip bizim bahçeye bırakmayın köpeklerinizi… Kameradan tespit ederiz, hayvan hakları yasasına muhalefetten yersiniz şamarı; ona göre.

 

Haydi bu kadar yetsin bugün..  Daha köye gidip domatesleri biberleri sulayacağız.

İki gün koparmayınca kolum kadar olan organik kabaklarla ilgili maceralarımızı da sonra anlatırım artık.

 

İyi hafta sonları dilerim.

Exit mobile version