SÜLEYMAN’A MEKTUP

MESLEKTAŞIM Süleyman Namlı şu paylaşımı yapmış sosyal medyada:

“Artık Balıkesir’li bir Bakan zamanı geldi. İster Tarım Bakanı, ister Eğitim, ister Ulaştırma; artık bizim de bir Bakanımız olmalı. Belki böylece diğer şehirlerin nasıl Bakan ağırladığını öğreniriz Zira bizim kadar Bakan ağırlamayı çok önemseyen başka şehir yok.”

 

***

ÇOK yönlü irdelenmesi gereken bir eleştiri.

Hem tespit var, hem ironi.

Ezikliğimiz de sosu olmuş!

 

***

“BAKAN ağırlamayı bu kadar önemseyen başka şehir yok” tespitinden başlayalım.

Tamam, bakanlar şehre gelir, mülki ve askeri erkan toplanır, karşılamalar yapılır; ziyaretler, incelemeler falan.

Bittabi biz gazeteciler peşinde.. Hani f arklı bir şeyler alabilir miyiz ağzından.

Sağa sola bayrak asmalar, ana yolları ve bağlantılı sokakları trafiğe kapatıp bakan konvoyunun geçişini rahatlatmalar.

Bir yığın kravatlı adamın oradan oraya hızlı adımlarla yürümesi, koşuşturması.

Bakanla bir kare fotoğraf çektirme telaşı.

O toplu kareye girebilmek için yaşanan itiş kakış.

 

***

O GÜN zaten mesai yoktur; tüm kamu personeli, amiri memuru müdürü Bakan peşindedir.

Resmi evrak imzalayacak yetkili bulamazsın.

Kapılarda karşılamalar, çiçekler, çikolatalar, şekerlemeler, çerçevelenmiş besmeleler, bittabi Yağcıbedirler…

Hediye üstüne hediye.. Bagaj dolar taşar.

Havaalanında cümbür cemaat karşılamalar, cümbür cemaat uğurlamalar.

 

***

MESELÂ Ulaştırma Bakanı geldi geçen gün.

Onca patırtı, gürültü, koşuşturma, ziyaret, inceleme, gezi, muhabbet derken.

“Ayvalık’ın balıkçı barınağı sorununu hallediyoruz” dedi sayın Bakan.

E biliyoruz zaten onu; geçen hafta gelen bakanlık bürokratları söylediydi.

Ayrıca barınak işinin bunca zaman neden ötelendiğini kimse sormuyor tabi; soramıyor!

“İvrindi’nin dört kilometrelik bölünmüş işini çözüyoruz” dedi sayın Bakan.

Yolun tamamı otuz üç kilometreymiş; henüz dört kilometrelik kısımdayız!

“Savaştepe yolunu hallediyoruz…”

Herhalde bu ülkenin en sona bırakılmış ulaştırma yatırımlarından biridir o yol.

Balıkesir – Soma arası trafiğin yükünü tek şeritli Savaştepe yolu çeker.

Pis bir yoldur.. İki araç yan yana zor geçer.

Şimdi el atmışız.. Çooook geç kalmışız.

Ama n’apıyoruz; “Savaştepe yoluna el atıyoruz” sözünü dakikalarca alkışlıyoruz!

“Balıkesir – Dursunbey yolunu en kısa zamanda bitireceğiz…”

Dursunbey’i Kütahya tarafına bağlayan yolları yazmaya başladığımızda bıyığımız yeni yeni terliyordu daha.

Saç sakal bembeyaz, kılımız ağardı, hâlâ Dursunbey’in yol sorunlarını konuşuyoruz… Hâlâ vaadlerle milleti oyalıyoruz.

Biri de çıkıp, “sen ne anlatıyon sayın Bakan” demiyor, diyemiyor.

 

***

YANİ, beklenen hızda, istenen kalitede hizmet alamayan bu memleket.. Yani, ‘bakansız’ ve bakımsız halleriyle hep sonraya bırakılmış, hep ötelenmiş, hep savuşturulmuş bu memleket..

Sonucu belirsiz her vaadi niye alkışlar avuçları patlayasıya?..

 

***

VAKTİYLE bakan da çıkardı bu memleket.

Kırımlı’yı, Yırcalı’yı falan geçtik; onlar eski zamanda kaldı.

Ekrem Ceyhun vardı meselâ; Demirel’in sağ kollarından.

Sonra Sefa Giray.. Bayındırlık, Dışişleri, Savunma eski bakanlarından.

Ekrem Ceyhun Doğruyolcu, Sefa Giray ANAP’lı.

İkisi de kerli ferli adamlardı.

Ardından Agah Oktay Güner.. Entelektüel yanı, hitabeti, mevzulara hakimiyeti, devlet terbiyesi ve görgüsüyle tanıdık O’nu.

Üçü de bizim buralı değildi.

Kontenjan geldiler; birer dönem mebusluk yapıp gittiler.

Sefa Giray küçük tefek bir adamdı; ama davudi, sert, bıçak gibi kesen bir ses tonu vardı.

O ses o vücutta nasıl barınırdı hiç bilemedim…

“Köylük yerde puro içiyor” diye arkasından konuşurdu eski ANAP’lılar.

Ekrem Ceyhun da, “ben yaşlandım, Balıkesir büyük yer, beni oradan aday gösterme, koca vilayeti taşıyamam” demiş Demirel’e.. Hâlâ konuşulur bu anekdot.

Demirel ne demiş?

“Ekremciğim, Balıkesirliler ebe, imam, öğretmen tayininden başka bir şey istemez, rahat edersin…”

Mebbuslara giden yüzlerce talebi inceleyin; hâlâ tayin – atama işidir istenen!

Sonra Baki Ataç vardı; Allah sağlık versin. GAP’ı gaptırmayanlardandı… GAP’tan sorumlu Bakandı. GAP’ın açılışında Harran’ın tepelik yerine ‘Dağları da çağları da deldik’ diye yazdırandı.

Kıbrıs’tan sorumlu Bakanlık da yaptı. Sağdıcını KKTC’ye eğitim ataşesi olarak yolladıydı.

Bir ara Sanayi Bakanlığı yapmışlığı da var.

Bu bakanlıklarda kendi çapında bir şeyler yaptı muhakkak; Balıkesir’de ise Sanayi Müdürlüğü’nden bir Toros arabayı esirgediği, kırmızı plakalı makam arabasını Köşk Kıraathanesi’nin önüne park edip, Kel Hasan ve taifesiyle yanık oynadığıyla kaldı akıllarda.

Son kertede bir Mustafa Güven Karahan’ımız vardı; rahmetli oldu.

Ecevit döneminde kısa bir süre Sağlık Bakanlığı yaptı. Pek tanış olmadık kendisiyle.. Rivayet o ki, kendi döneminde Balıkesir’deki hastanelerin gelişimi için çabalamış.. Doğrudur.

..ve fakat kent siyasetinde pek hatırlayanı yoktur.

 

***

YANİ Süleyman kardeşim, bu memleket vaktiyle bakanlık yapmış, o elbiseyi kendine yakıştırmış, öyle veya böyle hizmet etmiş bakanlar gördü geçmişte. Hepsinin emeği, alın teri vardır şehir için.

Son on dokuz – yirmi yıla bakınca.

Malum, siyasette kalite çok düştü. Bu cümleyi uzun uzun açmaya gerek yok, anladın sen onu.

 

***

BURADA asıl üzerinde durulacak şey, mebbus milletinin ve dahi yerel yöneticilerin çat kapı bakan beyle, bakan hanımla falan görüşememe problemidir.

İstisnai durumlar dışında, yardımcılarıyla muhatap olabiliyorlar en fazla.

Oysa vekil dediğin, kendi vilayetinin ‘bakanı’dır aynı zamanda. Seçildiği görevin hakkını vermek zorundadır. Gelmeyen hizmetin, bitmeyen işin, çözülmeyen sorunun takipçisi olmalıdır. Tarlada poz verip Külliye’ye ve parti büyüklerine “bak ben çalışıyorum” numarası çekmemelidir.

Bizim seçilmişler bakanla görüşemiyor, derdini anlatamıyor, yardımcısıyla maçı idare ediyorsa…

Trabizon vilayeti daha çoook bakan çıkarır…

 

***

GENÇ meslektaşım Süleyman Namlı.. Bu mevzu derin. Sen durumun özetini tek cümlede çıkarmışsın. Daha sonra mevzunun başka yönlerine değinir, dertleşiriz.

Gözlerinden öperim.

 

Exit mobile version