SÜHEYL ÜNVER’LE SOHBETLER

 

Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar’ın neşrettiği, Hüsrev Hatemi’nin Menakıb-ı Süheyl Bey olarak adlandırdığı ve kendisinin 1968-1985 arası Ordinaryüs Prof. Dr. Süheyl Ünver ile münasebetleri esnasında derlediği notlarından bazı alıntılar paylaşacağım.

İstanbul’da doğdu. Medresetü’l-Hattatin’de tezhip ve ebru öğrendi. Türk süslemesi minyatür sanatı ile uğraştı. Darülfünun Tıp Fakültesi’ni bitirdi (1920). Paris Tıp Fakültesi’nde iç hastalıkları uzmanlıklarını tamamladı. (1927-1929) Tıp Fakültesi Tedavi Kliniği ile Farmakodinami müderris yardımcılığı yaptı. (1930) Gureba ve Haseki hastanelerinde çalıştı, Sanayi Mektebi’nde asistanlık yaptı. İstanbul Üniversitesi tıp tarihi Enstitüsü’nü kurdu, Güzel Sanatlar Akademisi hocalığı yaptı. 1933 senesinde Üniversite tıp tarihi Enstitüsü direktörü oldu. 1938’de profesör, 1954’te ordinaryüs profesör oldu. 1967’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tıp tarihi ve Deontoloji kürsüsünü kurdu. İstanbul Güzel sanatlar Akademisinde “Türk Minyatürü ve Süslemesi “hocalığı yaptı. Topkapı Sarayı Müzesi’nde 500 yıllık nakışhaneyi yeniden kurarak öğrenci yetiştirdi. Öğrencilerinden biri de daha sonra nakışhaneyi bırakacağı kızı Gülbün Mesera’dır.

Ünver, 1973’te emekli oldu, 1986’da öldü. Arapça, Farsça, Fransızca biliyor; ney üflüyor; aynı zamanda ressam, minyatürcü, tezyinatçı ve hattattı. Türk kültürünün bütün yönleriyle ilgileniyordu. Arşivciydi ve arşivini kendi kurduğu enstitülere, Türk Tarih Kurumu’na, Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağışlamıştır. Hayatı boyunca yoğun bir araştırma ve yazma işine kendisini vakfetmiştir. 18 bilimsel kuruluşun üyesi olmuş, tıp tarihi, bilim tarihi, kültür tarihine ait 2500 civarında kitap ve makale yayınlamıştır. 1985’te Kültür Bakanlığınca büyük ödüle layık görülmüş, yurt dışında da ödüller almıştır. Dergi, gazete ve ansiklopedilerde sayısız yazısı vardır. Tarihten Sesler dergisinin de kadrosunda yer almıştır. (Kaynak. Vikipedia)

 

Yahya Kemal Beyatlı, Süheyl Ünver’e hitaben:

 

Süheylim Vatan denen şey itikadımca üç beş dosttan ibarettir.

İnsan ef’alinden mesuldür efkarından değil.

Dünyayı eğer bir eşeğe benzetecek olursak onu taşımayın. Dünyanın mihnetini benimseyin ve o eşeğin üzerine çıkıp bacaklarınızı sallayın.

Bir İngiliz diyor ki bir milleti içerden yok etmek isterseniz onlara nemelazımcılığı aşılayın.

İnsan kadar kendi mahiyetinden uzak duran yoktur.

İnsanlar farkında olmadan birbirlerine ıstırap verirler. Kendileri de ıstırap çekerler ancak nereden geldiğini bilmezler. Bilmeden kendimizi ve başkalarını perişan ederiz.

İnat cahilin, sükût arifin, seyran kamilin.

Kim bir memlekette adaleti sağlar ? Bu yalnız hukuk bilgisiyle olmaz yüksek kültürle olur. Bir memleket dinle değil adaletle ayakta durur.

Adalet tevzi edecek olan insan bir defa şahsına adil olacak.

Bu memlekette Müslümanlık “beş vaktini kıl da ne yaparsan yap.”

El hayru fi ma vakıa. Vaki olanda hayır vardır.

Edep meselesi. Kim ahlaklı ise müslüman o.

Dil dil bilmeyen bozar, konuşmasını bilmeyen de kendini

İşleri kolaylaştırmak istemeyen, soysuz.

Kuvvetli insan kim? Susan.

Şahıs olmaktan kurtulun şahsiyet olun.  Peygamber efendimiz şahıs değildi. Şahsiyetti. İslamiyet bu örnek şahsiyetten ibarettir.

Shaw’dan : hareket halindeki cehaletten daha korkunç bir güç yoktur.

Ahlakı en yüksek olana Müslüman derler.

İbni Sina diyor ki: ”Günde bir defa ye, kuvvetli ye.”

Dünyada her şey boş. Buna kendisini kandırmamış biri olarak inanıyorum. Yalnız bir şey boş değil, o da çalışmak.

Elfaza (lafızlara) bürünmeyeceğiz manaya bürüneceğiz.

Ebubekir Razi ne diyor, melankolinizi meşguliyetle tedavi edin.

Hipokrat diyor ki: yapacağınız bir işi yapmadan önce kimseye söylemeyin.

Bir insanın iyi siyaset yapabilmesi için çok iyi aile terbiyesi alması gerekir.

Kimse vazifesini tam yapmıyor. Kimse bu yüzden bahtiyar olamıyor.

Fatih devrindeki Sinan Paşa bakın ne diyor: “ Bir insan yalnız hastalıktan değil başkalarının kalbini kırarak da ölür.

Sokrat’a demişler ki sen neden bu kadar büyük bir adamsın ? Demiş ki : “ben herkesin yaptığını yapmadım.”

Yaşını başını al ama yaşlanma.

Memleketi bu hale getirip de ben Müslümanım ben Türk’ü diyenin hiçbiri cennete giremez.

Diploma almak kâfi değil. O kabiliyetin tasdikidir.

Akıllı adam kuşkulu adamdır diyor İbni Sina.  Bir Türk şairi dünyanın en güçlü insanı kimseye itimat etmeyen insandır diyor.

Ben gücüme gidecek şeyin benim hakkımda hayır olduğunu bilecek kadar Müslüman olamamışım.

Türkiye’de kalkınıyor ama laubali kalkınıyor. Çünkü programı yok. Yapıyorlar, birkaç sene sonra yıkıyorlar.

Kendi kendinizi kontrol ediniz. Aklımıza kendimizi emanet edelim. Marifetli insanlarla düşüp  kalkınız.  Biz bu dünyaya onunla bununla konuşmaya gelmedik.

İş içerisini temizlemeli. Netice iyi ahlaklı olmaktır. İyi huylulara bağlanmalı. Nefsini bilen, herşeyi bilmiştir. Herkese lütufkar olur.

Allah cömerte para vermezmiş. Harise verir saklatırmış.

Akl-ı selim sahibi insan dünyada çok azdır. Herkes, kendi aklını beğenir. Başına da gelmedik kalmaz.

Dünyada kuru kalabalık olmayalım.

Bir İstanbul tabiri: Çocuk için dua ederken babasından ileri, oğlundan geri olsun, derlermiş.

Gökten düşenin parçası bulunur, gönülden düşenin parçası bulunmaz ( Amiş Efendi’den)

Laf biliyorsan söyle, bilmiyorsan sükut eyle seni adam sansınlar.

Peygamberimizin bir sözü : insanların en hayırlısı başkalarına faydalı olabilendir.

Para kazanırsan paranı korumanın derdine düşersin, bilgi sahibi olursan o seni korur.

Kıskanç kendini küçük düşürür ve ömrünü kısaltır.

Hiçbir şeyi yarım bırakmayın talihinize tesir eder.

Kendini rahata alıştıranları ben sevmem. Rahatlık rahatsızlıktır.

Her şeyde hayır var. Dünya Allah’ın. El hayrü fi ma vakaa. Vaki olan her şeyde hayır vardır.

Mesele yoktur dünyada. Mesele yaptığımız için mesele oluyor. Olmayacak şeyleri istemek de doğru değildir.

Bu dünyada antropik insanlara benzeyen hayvanlar arasında yaşıyoruz. Dünyayı ıslah edemeyiz . Kendi nefsimizi kurtaralım.

Hayatta en uğursuzluk nedir? Başladığı işleri tamamlayamamaktır.

Eskiler hazır ol cenge istiyorsan sulh ü salah demişler.

Akil Muhtar Bey’in bir sözü: İnsan kemale erdikçe, mücadelesinde sükuna varır. Bu insanın hüsn-ü tabiatını gösterir.

Karşısındakine hürmet telkin eden kadın hanımefendidir.

Müslüman olmak Hazreti Muhammed olmak demektir.

Kimseyi arzu ettiğiniz yola koyamazsınız. İnsanı olduğu gibi kabul edeceksiniz.

Bu dünyaya konuşmaya değil bir şeyler yapmaya geldik.

Bu memlekette, birisine iyilik ettin mi sizi mutlaka küçültecektir. Ama bunu bile bile iyilik yapacaksınız.

Maddi hayata tapanlar deniz suyu içenlere benzer. Ne kadar içerlerse hararetleri de o kadar artar.

Türkler çok sentimental bir ırktır. Çabuk kırılırlar.

Peygamberimizi esas almalı. Onun yaşantısı esastır.

Benim hayat felsefem şu: insandan uzak tabiata yakın.

Hadiseler birbirine bağlı. Demek ki ben istedim böyle oldu. O laf. Kader yoğurup oraya getirmiştir. Her şey birbiriyle iç içe. Onun için hayatta hiçbir şeyi mesele etme.

Deniz kenarına ev yapan çok dalga görür. Varlık davasına kalkana da mihnet ve beladan çok zehir tattırılır.

İnsanlara bakarsan çoğunun bostan korkuluğu olduğunu görürsün.

Boş vaktin de bir zenginlik olduğunu bilmek gerek.

Kültürü olmayan insanın kafası tam işlemez.

Eskiden okuma yazma cahili ama kültürlü insanlar vardı. Şimdi okuyup yazanlar arttı ama kültür cahili.

Amerika’da işlerin iyi yürümesinin sebebi: Baştaki ile karışmaz, en layığını o makama getirir, işini yürütür.

Kibarlık kibar olmayanlardan öğrenilir.

Derdin kaç? Tanıdıklarım kadar.

Nizam-ı alemi bozmaya değil muhafazaya geldik.

Bu dünyada insanlar hayvan şeklinde değil, hayvanlar insan biçiminde.

Kültürsüz insan demek biraz da hayvan demek. İnsanlar hala hayvanlıktan kurtulamadı.

“Aradım, aradım buldum başıma bir taç

Eğride görmedim tok, doğruda aç.”

İstanbul’ da bir anane vardı. Namaz kılmayan kişi için o namaz kılmıyor denmez, o kuru çeşmeden abdest alır, İhmal Paşa  Camii’nde kılar denirdi.

Ahilik terbiyesi lazım, baş ahi İslamiyette peygamberdir.

 

Kaynak: Sayar, A., G., A. Süheyl Ünver’le Sohbetler,2021, Ötüken Yayınları

 

Exit mobile version