Geçtiğimiz günlerde hem politikam.com’da hem de sosyal medyada bir börekçi dükkanında yapılan hırsızlığı, dükkan sahibinin börek tepsisiyle hırsızı kovaladığı görüntülerini izledik. Yapılan eylem güvenlik kameralarında görüntülenmiş, suçüstü oluşmuş olmasına rağmen hırsız adli kontrol şartıya salıverilmişti.
Türk Ceza Kanununda öngörülen cezaların ağırlığı ve caydırıcılığı son zamanlarda yeniden sorgulanmaya başlamış, yazılı ve görsel basında yer alan muhtelif olaylar sonucunda; cezaların ağırlaştırılmasının, caydırıcılığı artıracağı görüşü sıklıkla ileri sürülmeye başlamıştır.
Genellikle bir kimse suç işlemeden önce yakalanıp yakalanmayacağı, yakalanırsa bir cezaya çarptırılıp çarptırılmayacağını düşünen kimseler suç işlemekten çekinmezler. Gerçekten de daha hafif bir cezanın mutlak uygulanması durumu daha ağır bir cezanın uygulanmaması durumundan daha caydırıcı olmaktadır. Cezanın mutlaklığının insan ruhu üstünde daha kuvvetli bir etki ve korku yarattığını söylemek mümkündür.
Özellikle af, erteleme, koşullu salıverme gibi uygulamaların cezaların caydırıcılığını olumsuz etkilediği ve toplumda suç işleyenler için “birkaç sene yatar çıkar” düşüncesini yerleştirdiği ortatadır.
Bugün toplumun kanayan yarası olan suça verilen cezaların olmaması adalete olan güveni sarsmaktadır. Hırsızlık, kadına şiddet, yaralamalı ve ölümlü trafik kazaları, narkotik suçlar, lafyatik suçların karşılığında verilen kararların vatandaşın adalet sistemini sorgulamaya başlamasına neden oluyor.
600 vekilli Türkiye Büyük Millet Meclisinde 123 hukukçu milletvekili görev yapmasına rağmen gerekli düzenlemelerin yapılmaması anlaşılamamaktadır.