Sivrisinekler neden bu kadar çok arttı yaşam alanımızda? Körfez’de giderek yükselen şikayetlerin sebebi ne? Cevabı kısa: yerel yönetimler ve kamu kuruluşları “küresel iklim değişikliği” olgusunu tam olarak anlayamadılar ve gereğini yapamadılar. Dolayısıyla durumun önemini ve alınması gereken tedbirleri de halka aktaramadılar.
Küresel iklim değişikliğinin elbette pek çok boyutu var. Sivrisinek popülasyonunun artışı tek sonuç değil. Mesela 10 sene öncesine kadar “hortum” denilen doğa olayını görmek bile mümkün değildi ülkemizde. Şimdi dağda, denizde, ovada, her yerde oluyor. Yakın zamana kadar dört mevsimin döngüsü de günü gününe bilinirdi. Şimdi mevsimler birbirine karıştı, kaymalar var. Kışlar ılık geçiyor. Kar daha az yağıyor, yerde de daha az kalıyor. Bahar ve ilkyaz ayları yoğun ve kısa sağanaklarla geçiyor. Baraj seviyeleri de, yer altı suları da giderek azalıyor. Göller sularını yitiriyor veya kuruyor. Kuraklık giderek hissedilir hale geliyor.
ZEYTİN SİNEĞİYLE MÜCADELEDE SON DURUM
Bu durum canlılara da yansıyor paralel bir şekilde. Mesela zeytin sineği eskisine göre bir ay kadar daha erken uyanıp yaşam faaliyetini başlatıyor. Türünü sürdürmek için üremeye başlıyor, sonra da götürüp henüz olgunlaşmamış zeytin tanelerinin içine yumurtalarını bırakıyor. Dolayısıyla zeytin tarımında, bu zararlıya karşı mücadele ihtiyacı da daha erken başlıyor. Körfez’in yağlık zeytin üretimi büyük bir sektör olduğu için, çiftçiler iklim değişiminin bu etkisini hemen fark edip tepki verdiler, mücadeleyi de erkene çektiler. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin gündemine çok sık girdi bu konu. Çiftçiler ile Ziraat Odaları, Büyükşehir’e havadan ilaçlama yaptırdılar. Memnun da kaldılar bundan ama uzun sürmedi bu hizmet. Doğaya farklı yönlerden zarar verdiği ve maliyetinin fazla olduğu söylendi ve sona erdirildi. Ancak tarımsal üretim boşluk kabul etmiyor, şimdi çiftçi kendisi yapıyor ilaçlamayı, maliyetine de katlanıyor.
LAVRA VE UÇKUN İLAÇLAMALARI
Peki zeytin sineğinde durum böyle de, diğer kanatlı zararlılar için geçerli değil mi bu değişim? Sivrisinekler de etkilendiler elbette küresel ısınma olgusundan. Bu realiteyi dikkate alan olmadı yerel yönetimler ve Çevre Sağlığı birimlerinden. Oysa küresel iklim değişikliğinin karşımıza çıkarttığı ve çıkaracağı sorunlara önceden hazırlanmayı becermek bu birimlerin bir göreviydi. Şimdi sorulsa Büyükşehir Belediyesi’ne “stratejik eylem planımız hazır” diyeceklerdir. Muhtemelen hazırdır ama ne zaman başladı dersiniz sivrisineklerin “lavra ilaçlaması” faaliyetine Büyükşehir bu sene? Nisan ayında, havalar biraz ısınınca. Peki ilçe belediyeleri “uçkun ilaçlaması” faaliyetine ne zaman başladılar? Mayıs’ta, Haziran’da, yani kıyıları dolduran yazlıkçıların şikayetleri iyice artınca. Oysa bilim insanları bu konuda çok farklı düşünüyorlar.
DEĞİŞEN İKLİME HEMEN UYUM SAĞLIYORLAR
Yağışlar azalıp kuraklık arttıkça, bazı alanlarda oluşan su birikintileri, dalyanların ve sazlıkların yoğun olduğu bölgedeki durgun sular, sivrisineklere davetiye çıkartıyor haliyle. 60 civarı sivrisinek türü bulunan Türkiye’nin hemen her yerindeki popülasyonları da hızla artıyor. Hatta farklı iklim kuşaklarından yeni türler gelip yerleşiyor ülkemize. Küresel ısınma sonucu, sivrisineklerin yaşam süresi ise sadece yaz aylarından, yılın tamamına doğru bir yayılış gösteriyor. Şimdi kışın bile ortadan kaybolmuyorlar. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgesinde, 3 veya 5 derecelik sıcaklık artışı onların yıl genelinde görünmesine yetti. Hızla ve sürekli üremeye başladılar, gelişim süreleri de kısaldı. Daha geç kış uykusuna yatıyorlar, bazı bölgelerde de artık hiç yatmıyorlar. Sadece 15 derecelik hava sıcaklığını olduğunda hemen lavra gelişimlerini tamamlıyorlar. Yumurtaları düşük sıcaklıkta bile hayatta kalabiliyor. Bütün bunlar, değişen iklime hızla uyum sağladıklarını gösteriyor. Bulundukları ya da yeni geldikleri ortamların koşullarına, çok hızlı bir şekilde adapte olup türlerini burada da devam ettirebiliyorlar.
SİVRİSSİNEKLE MÜCADELE NASIL OLMALI?
Peki bu değişen sivrisineklerle mücadele nasıl olmalı? Bireysel olarak kullanılacak ilaçlarla başarılacak bir iş olmadığı ortada. Sivrisinek ilaçlamasını yerel yönetimlerin, Çevre Sağlığı birimlerinin kontrolünde ve izni dahilinde yapılması gerekiyor. İlk aşaması larva mücadelesi, ikinci aşaması ise uçkun ilaçlaması yöntemi olmak durumunda. Uçkun sivrisinek ilaçlaması, yaşam alanlarındaki bütün ortak alanlarda, park, bahçe, mesire yeri, sazlık alan gibi sivrisineklerin sevdiği ve rahat ürediği nemli, sulak dere kenarlarında, pis su arıtma tesisleri yakınlarında, belediyelerin sorumluluk sahası içerisinde kalan yerlerde, araç üstü ULV Sinek İlaçlama makineleri ile yapılıyor. Sakin ve rüzgarsız havalarda yapılan bu uygulamaya dumanlama (sisleme) deniliyor ve gün batımı saatlerinde sivrisineklerin gizlendikleri yerlerden çıkıp beslenmeye dağıldıkları zamanlar tercih ediliyor.
LAVRATİK İLAÇLAMA
Bir dişi sivrisineğin 2 ila 4 bin kadar yumurtası oluyor. Durgun sulara, pis sulara bırakılan bu yumurtalar, su üzerinde yaygın ve hareketli şekilde kalıyorlar ve 48 saat içerisinde larvaya dönüşüyorlar. Bu larvalar da suyun içerisinde yaşamlarını sürdürüyor, “S” şeklinde kıvrımlar yaparak hareket ediyor ve belirli sürelerde su yüzeyine çıkıp oksijen ihtiyaçlarını karşılıyorlar. İşte mücadeleni temel yöntemi olan “lavratik ilaçlama” bu aşamada devreye girmek durumunda. Larvaların oksijen ile irtibatı kesilip hava almalarını engellenerek yok edilmesi sağlanıyor. Sivrisinek larvalarının bir sonraki aşamasına ise pupa deniliyor. Ergin hale gelmeden önce bir kapsül içerisinde vücudunu sudan ayırarak ve besin almadan 48 saat geçiriyor pupalar. Bu aşamada da farklı bir ilaç kullanarak gelişim sürecini durdurmak mümkün oluyor. Son aşama ise uçkun zararlı haline gelerek, insanlar başta olmak üzere diğer tüm memeli canlıların kanını emmeye başladıları evre oluyor. Esas dert ve şikayetler de işte o zaman başlıyor. Uçkun haline gelince pupalar, yegane mücadele yöntemi olarak ULV makinelerinin sokaklarda havaya ilaç püskürtülmesi (sisleme) kalıyor. (Devam edecek)