SABAHLARI Mikail’in çay ocağında otururuz genellikle.
İki çay içip gazeteye gideceğiz güya.. Her seferinde bizim masanın müşterisi çoğalır, öğleni buluruz.
Kimi sabah seanslarında, CHP Milletvekili Serkan Sarı’yı görürüz sokaktan geçerken.
İşyerleri o mıntıkada.. Ya eczaneye gidiyordur, ya eşinin kafesine.
“Buyur gel, bir çay içelim” davetini kırmaz; gelir, çay içer, muhabbet eder.
Dün sabah yine aynı rastlaşma…
Takıldım Serkan Sarı’ya:
“Çok cimrisin çoook.. Liseye giderken aldığın paltoyu giyiyorsun hâlâ…”
Üstünde düpdürücük kalmış; göbek çıkıntısından önü iliklenmiyor, boydan çekmiş gibi duruyor.
“Koskoca vekilsin, dünyanın maaşını veriyor devlet, Ankara’da ne mağazalar var, git cüssene göre bi palto al kendine, bu ne böyle yav…”
Kendisi söyledi; bazı marka mağazalar vekillere yüzde yirmiden yüzde ellilere varan indirim yapıyormuş; e daha ne?
Cimri işte…
Her seferinde çay kahve mesarifini bize yükleyip, “haydi eyvallah” diyor!
Hani çay kahve masrafı bizim olsun da, en azından haberlik köşelik bir cümle kur, bize de atlatmalık bi manşet çıksın değil mi?
O da yok.
Dedik ya çok cimri…