Şehit çocuklarının istihdam sorununu çözemedik

Hilmi DUYAR / POLİTİKA / Haydar filiz, “Ben bu vatan için elimden geleni yaparım” diyenlerden biri değil, “Ben bu vatan için her şeyi yaptım” diyen ve Kuzey Irak Operasyonu dönüşü Gazi olan Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Balıkesir Şube başkanı. Vatanını korumak için Gazi oldu fakat bir kenara çekilip oturmadı. Şimdi tüm gazi ve şehit yakınlarının yaşamlarına katkı sunmak için mücadele veriyor. Bir Bakıyorsunuz Ankara’da, şehit çocuklarının istihdam sorununu çözmek için uğraşıyor, “Şehit çocuklarının babası devlet olmalıdır” diyor. Bir bakıyorsunuz, 1’inci ve 2’inci derece malul gazilerinin ücretlerinin iyileştirmesi için çaba gösteriyor. Ülkemizde gazilere, şehit yakınlarına daha fazla saygı, sevgi gösterilmesini isterken, gazi, şehit adını kullanan ve toplumu istismar eden  bazı derneklere karşı vatandaşları uyarıyor. Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği’nin hiçbir zaman telefonla para istemediğini, bu tür olayların kendilerini de mağdur ettiğini belirterek, işadamlarından esnaflardan dikkatli olmalarını istiyor. Haydar Filiz, Dernek çatısı altında üyeleri için verdiği mücadeleyi, El yapımı patlayıcı ile yaralandığında nasıl hayata tutunmak için mücadele ettiğini bu söyleşimizde POLİTİKA Gazetesi okurlarına anlatıyor

 

 

Haydar Filiz kimdir?

1975 yılında Balıkesir’in Çandır köyünde doğdum. İlkokulu Çandır, ortaokulu Balıklı Köyü’nde bitirdim. 100. Yıl Endüstri Meslek Lisesi Elektrik bölümünden mezun oldum. Ailemin ekonomik durumu beni üniversitede okutmaya yetmediğinden üniversite seçme sınavlarına girmedim. Öğrenimimi sürdüremeyeceğim için sanayide bir elektrikçide çalıştım. Vatani görevim gelene kadar 3 yıl sanayi elektriği ve otomasyon üzerine bilgimi arttırdım, deneyim kazandım. Bu arada askerlik görevi geldi. Acemi birliğim Isparta Komando Okulu Çavuş Talimgah Bölüğü oldu. 3 ay eğitimden sonra 1995 yılı Ağustos ayında Hakkari Dağ Komando Tugayı’na gittim. Ovada büyümüş biri olarak Hakkari’nin dağlık coğrafyası ve iklimi çok sert geldi. Balıkesir’de 5 metre tepesi olmayan düz ovadan, binlerce metre yüksek rakıma uyum sağlamaya çalıştım. Her yer dağ, taş, kaya. Zor bir askerlik dönemim oldu. Pek çok operasyona katılıp, çatışmalara girdim. Son Kuzey Irak operasyonu dönüş aşamasında, yağmurlu bir nisan gecesinde, tuzaklanmış el yapımı patlayıcı infilak etti. En az 4 metre havada uçup sırt üstü düştüğümü hatırlıyorum. 1 asteğmen ile 1 er şehit oldu. Benimle birlikte pek çok arkadaşım yaralandı. Bir süre Hakkari Asker Hastanesinde tedavi oldum.  Askerliğimin bitmesine 4 ay kalmıştı, askerliğe elverişli olmadığıma dair rapor verildi terhis oldum. Devlet bana Gazi unvanı verdi. Askeri fabrikada elektrikçi olarak çalıştıktan sonra emekli oldum. 2007 yılında Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Balıkesir Şubesi Kurucu Başkanı oldum. O günden bu güne başkanlığı sürdürürken pek çok faydalı işe imza attım. 3 çocuğum var ve bunlardan birisi ben askerdeyken dünyaya geldi.

 

 

Patlamanın olduğu yer yerleşim yerine yakın mıydı? Nasıl kurtuldunuz? Tedaviniz kaç gün sürdü? Yaralanma ve tedavi aşamalarını anlatır mısınız?

Meteoroloji bazen yanılıyor. Beklenenden fazla yağmur vardı. Gece dağda sis bulutunun içinde yürüyorduk. Çukurca’ya 4-5 saatlik yolumuz vardı. Yağmurlu sisli ve çamurlu bir ortamda mayın taraması ne kadar yapılıyorsa o kadar yapılmıştı. O yıllarda çok sık fabrikasyon ve el yapımı patlayıcılar PKK’lılar tarafından tuzaklanıyordu. O gece tuzaklanmış patlayıcı infilak etti. Ben yaralıydım. Arkadaşlarım sağa sola koşuşuyorlardı. Çünkü Roketatar ile bir saldırı yapılmış olabilirdi. Karanlıkta üzerime basıp geçen arkadaşlarım oldu. Hatta biri yüzüme bastı.  Ben yarım saat kadar kendimi biliyordum.  Ondan sonra bayılmışım. Gece görüşü olmadığı için Helikopterler olay yerine sabah gelebiliyordu. Ben yaralandıktan sonra anımsayabildiğim kadarıyla çok acı çekiyordum. Bel altında ayaklarıma çok fazla şarapnel girmiş. Ellerimde, yüzümde vücudumun çeşitli yerlerinde vardı. Fakat ayaklarım feci şekilde parçalanmış. Sıhhiyeci arkadaşımız geldi. O da bizim gibi asker. 15 gün eğitim vermişler, sıhhiyeci olmuş. Öyle çok tecrübeli kişiler beklememek lazım. Bacaklarımı kesin atın acıya dayanamıyorum dedim. Ayaklarımı sardı, ağrı kesicilerle acımı dindirmeye çalıştı. Beni bir uyku tulumunun içine aldılar. İnsan ağır yaralandığında susarmış, çok susadım.  Kanamanın artmaması için su vermiyorlar.  Nasıl olsa öleceğim su verin öyle öleyim diye yalvarıyorum. Bizim oradaki en büyük korkumuz çatışmaya girmek, ya da ölmek değil, özellikle gece yaralanmaktı. Benim korktuğum başıma geldi. Çünkü helikopter gelmediği için kan kaybından ölürsün. Çünkü anında ölüp şehit olmak var, birde acı çekerek sevdiklerini düşünerek, sevdiklerine çektireceğin acıyı düşünerek ölmek var. Hiçbir asker bunu istemez. Sonra bilincimi yitirip kendimden geçtim. Sabah olunca helikopterler gelmiş. Birisi beni sarsınca uyandım ancak ses verecek halim yok. Askerler bu ölmüş diye aralarında konuşurlarken gözlerimi açtım. Fark edip hemen helikoptere aldılar. Naklettikleri Hakkari Asker Hastanesi’nde 20 gün kadar tedavi gördüm. İyileştikten sonra Balıkesir’e geldim. Ama sonrasında Ankara Gülhane Tıp Akademisi’nde ve İzmir’de bir dizi ameliyat oldum. Vücudumda kalan parçalar temizlendi. Yaralanmaya bağlı damarlarımda tıkanmalar olmuş. Bunlar sonradan fark edildi ve İzmir’de başarılı operasyonlar geçirdim. Sonrası malum askerliğe elverişli olmadığım için terhis ettiler. Oysa ben yine görev yapardım çünkü askerliğimin bitmesine 4 ay kalmıştı. Devlet bana Gazi unvanı verdi.

 

 

Kaç Operasyona katıldın?

Yurt içindekileri bilmiyorum ama Kuzey Irak’a 7 defa girip çıktığımızı biliyorum. Bizden önceki dönemlerde kış aylarında yurt dışı operasyon yapılmıyormuş. Biz yaz kış gittik. Ben sağ salim dönme şansımı yüzde 20 görüyordum. Çünkü operasyona giderken, operasyonda, veya dönerken hep yaralanma olasılığı vardı. Çünkü teröristler her yere bubi tuzağı kuruyorlardı. Çok kez sağ salim birliğimize döndük, yaralanmamdan 1 ay önce yine böyle bir durumla karşılaştık arkadaşlarım yaralandı ben son anda kurtulmuştum. Sonunda el yapımı patlayıcıya çarpıldık.

 

 

Tedavi sürecin hep asker hastanelerinde olmuş. Şimdi asker hastanesi yok. Devlet hastanelerinin silah yaralanmalarına, patlayıcı yaralanmalarına dair klinikleri, servisleri var mı?

Asker yaralandı, asker hastanesine kaldırıldı, kendini güvende hisseder. Normal hastaneler aynı duyguyu verir mi bilmem. Sivil hastaneye oradaki görevlilere nasıl güveneceksin? Bu durum, dernek, yönetici ve üyeler için büyük bir endişe kaynağı. 1 ay önce ben Milli Savunma Bakanının kendisine bizzat söyledim. Bir gazi olarak, terörle mücadelede ölümden dönen bir gazi olarak asker hastanelerinin tekrar açılmasını istedim. Yönetici arkadaşlarımızla birlikte konuyu hep aktardık. Asker hastanelerinde gidip güvenle tedavi olabiliyorduk. Çünkü oradaki doktorun şeceresi biliniyor. Asker hastanelerinde harp yaralanmaları üzerine uzmanlaşmış doktorlarımız var. Çünkü çok vakayı tecrübe ediyorlar.  Deneye yanıla ya da yapa yapa uzmanlaşıyorlar. Hendek barikat olaylarına katılan arkadaşlarımızdan bu konuda bazı şeyler yaşadıklarını bizzat ben duydum. O nedenle askeri hastanelerin Türkiye’de açılması şart. Bu kadar çok askerin olduğu yerde, bu kadar çok çatışmanın olduğu yerde bu kadar çok yaralının olduğu yerlerde askeri hastane olmazsa olmaz.

 

 

İnsanlar TV’lerden, gazetelerden, şehit ve yaralı sayısı duyuyor. Dernek yöneticisi olarak Türkiye’de terörle mücadele şehidi ve gazilerin sayısı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Şehit ve gazi sayısı, tarih olarak geriye doğru gittikçe artıyor. 1990 yılından beri kaç kişi var dersek farklı olur, 2000 yılından bu yana kaç kişi derseniz farklı olur. 1970’li yıllara gidersek,  Kıbrıs Savaşı var. Ondan da geriye giderseniz Kore savaşı var. Eski tarihe gidildikçe sayı artıyor. Terörle mücadele için söyleyecek olursak, benim bildiğim 5 binin biraz üzerinde gazi var. Şehit sayısı da korucularla birlikte 12 bin civarında. Sayı olarak bu şekilde ama medya 30-40 bin diye telaffuz ediyor. O rakamların içine, vatandaşlar da giriyor. Herkesin bildiği gibi, PKK köylerde, çoluk çocuk demeden katliam yaptı.

 

 

Türkiye’de gaziler gereken saygıyı görüyor mu? Sizin dernek olarak yabancı ülkelerdeki gazi dernekleri ya da kuruluşları ile bir bağlantınız var mı? Görüş alışverişi yapıyor musunuz? Onlar da saygı, sevgi, gaziye verilen değer nasıl? Bizde nasıl?

Terörle mücadele etmiş gazi dernekleri olduğunu sanmıyorum fakat dernekleriyle temas kurduğumuz ülke elbette var.  Avrupa’da gaziler belki de 2’İnci Dünya Savaşı’ndan sonra savaş görmedi. Amerika, İngiltere gibi terörle mücadele yapan bazı ülkeler var. Bizim aldığımız bilgilere göre, yakınlarda Azerbaycan’da duydum; devlet şehidin ailesine ücretsiz ev veriyormuş. Gereksinimlerini karşılasın diye otomobil veriyormuş. İngiltere’de gaziler kendilerine verilen evlerde hiç ücret ödemeden ömürlerinin sonuna kadar yaşayabiliyormuş. Mülk gazinin değil devletin mülkü ancak ödeme almıyor, kullanım hakkı veriyor. Ücretsiz kullanması için verdiği otomobili de 3 yılda bir yeniliyormuş. Bunlar bizim duyduğumuz uygulamalar. Biz maldan, mülkten önce manevi değer bekliyoruz. Bunu da öncelikle vatandaştan bekliyoruz. Çok bilinçli bir vatandaş kitlemiz olduğuna inanmıyorum. Haberlerde görüldüğü gibi bazı şoförler engelli gazileri tartaklıyor. Bizim bu vatan için nasıl mücadele verdiğimizi görse, gereken saygıyı gösterir. Bilmediği için gaziye saygı göstermesi gereken bir durum olduğunun farkında değil. Devlet bize gerekeni yapıyor. Biz vatandaşımızdan saygı sevgi bekliyoruz.

 

 

Gazilere bağlanan maaşlar farklı mı oluyor? Buradaki ölçüt nedir?

Gazilere bağlanan maaş rütbeye ve yaralanmanın derecesine göre değişiyor. Malul gazi dediğimiz, gazilerin ücretlendirilmesinde, rütbelerinin ne olduğu önemli. Subaylar, subay maaşına yakın alıyor, Astsubaylar kendi maaşı kadar alıyor. Yaralanmalar da kategorilere ayrılmış. 1’den 6’ya kadar derecelendirme var.  1’inci derece gazi demek, tamamen başkasının bakımına muhtaç kalan gazi anlamına geliyor. Dolayısıyla devlet o durumdaki bir gaziye bakıma muhtaç olduğu için, 2 asgari ücret daha veriyor. Sonuçta gaziye birisi bakacak. O kişi de baktığı için, işinden gücünden olacak, hal böyle olunca, 2 asgari ücretten fazla maaş bağlıyor. Bu ücret yeterli mi? Bana sorarsanız o kişi için yeterli değil. Yatalak bir gaziye belli bir süre anne babanın baktığını düşünün onlar rahmetli olunca bakacak kimse yok. Gazi 1 bakıcı tutsa çalışma süresi 8 saat onu 24 saat evde bekletemez. Gazinin ikinci bir bakıcı tutma olanağı var mı? Yok. 1’inci ve 2’nci derecedeki malul gaziler için daha fazla ücret verilmeli. Verilse de kimse o durumda olmak istemez. Biz dernek olarak bunun mücadelesini veriyoruz. 3, 4, 5, 6’ıncı derece gazilere bakım ücreti, bakıcı ücreti verilmiyor. Dolayısıyla onlar kendi kendilerini idame ettiriyorlar. Onlar için çok sorun yok. Ama o birinci, ikinci derece dediğimiz bakıma muhtaç kişiler, en azından 3 ya da 4 asgari ücret almalı. Sadece kuru asgari ücrete sigortasız kimse çalışmaz.

 

 

Gaziler ordu evlerinden ücretsiz yararlanabiliyor mu?

Ordu evlerinden subay, subay yakınları yararlanabiliyor. Ast subayların da ordu evleri var. Onlar için yapılmış.  Gazi olan er, erbaş ve uzman çavuşlar, şehit yakınları bu haktan yararlanamıyor. Sadece su veya subaya hizmet veren kurumlar olur. Bize esneklik göstererek, günübirlik çay, kahve, yemek, olanaklarından yararlandırıyorlar. Onu da kapasitemiz yetmiyor diyerek, bir süre kapatıyorlar, sonra tekrar açıyorlar. Yatılı kalma şansımız olmuyor. İnisiyatif halinde çay, kahve içebiliyoruz. Biz dernekler olarak böyle girişimde bulunduk. 1, 1,5 ay önce ay Milli Savunma Bakanlığı’nda konu açıldı, bize mevcut kapasitesinin çok düşük olduğunu, yeterli gelmediğini, gazi ve şehit yakınlarına açılması halinde, hizmet verilemeyeceği, tamamen kilitleneceği söylendi.  Haklılık payı var. Yapılması gereken personel sayısının arttırılması mevcut binaların eklerle büyütülmesi  ve bina sayısının artması lazım.

 

 

Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği ne zaman hizmet vermeye başladı? Balıkesir şubesi ne zaman açıldı?

Bizim derneğimizin kuruluş tarihi 1915’tir. Osmanlı döneminde 1’inci Dünya Savaşının sonlarında Harbiye Nazırı Enver Paşanın talimatıyla İstanbul Merkez Kumandanı Miralay Cevdet Bey ve 11 arkadaşı tarafından “Malulini Guzata Muavenet Heyeti” adı altında kurulmuştur. 1’inci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti birçok cephede, Avrupa, Kafkaslar, Afrika, Orta Doğu’da savaşmış, bu savaşlarda yaralananlar, İstanbul’a getiriliyor. Savaşamayacaklar terhis edilirken iyileşenler tekrar cepheye gönderiliyormuş. Kalanlar memleketine gidecek parası yok. Kiminin bacağı, kiminin kolu yok. İşte o nedenle Enver Paşa’nın talimatıyla dernek kuruluyor. Dernek yaralananlara protez yaptırıyor, para veriyor.  Derneğin tüzüğü Osmanlıcadan Türkçeye çevriliyor.  Daha sonraki yıllarda başka dernekler de kurulunca, 1983 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan 2847 sayılı yasayla Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği adı altında birleştirildi. Milli Savunma Bakanlığı derneğimize bazı yönetmeliklerle görev vermiş durumda. 18 Mart Şehitler Günü’nde şehitliklere çelenkleri derneğimiz koyuyor. Elbise yönetmeliği var. Resmi bayramlarda belirlenen elbise giyilecek, madalya şuraya takılacak, kravatın kırmızı olacak, gömlek beyaz olacak gibi. Derneğimize üye olabilecek kişiler öncelikle malul gazi olması gerekiyor. Ya da şehidin, annesi, babası, varsa eşi, çocukları üye olabiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, kamuoyu yararına çalışan bir dernek olarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

 

 

Muharip Gaziler Derneği’nin sizinle bir bağlantısı var mı?

Muharip Gaziler Derneği de 2847 sayılı kanunla kurulmuş. Türkiye’de şehit ailesi ve gazileri temsil eden 2 dernek var. Birisi bizim, derneğimiz, diğeri Türkiye Muharip Gaziler Derneği. Türkiye Muharip Gaziler Derneği’nin üyeleri, Kıbrıs ve Kore Savaşı’na katılmış. Bu savaşlara iştirak etmiş fakat sağlam olarak geri dönmüş, yaralanmamış kişilerden oluşuyor. Kıbrıs Savaşı’na katılan birisi yaralanıp sakat kaldıysa bize üye, sağlam döndüyse Muharip Gaziler Derneği’ne üye oluyor. Muharibin anlamı savaşmış kimse demek. Balıkesir’de Bin 200 Kıbrıs Gazisi var. Bunlardan yaralanıp sakatlanmış olan 6 gazi bizde üye. Diğerleri mark gaziler diyor. Devlet bunları bu şekilde ayırmış. Birleştiremiyoruz ve kendi inisiyatifimizde olan bir şey değil. 2 derneğin birleşmesi için kanun çıkması gerekiyor. Bu konu ilgili mercilere bakanlıklara ilettik ama kesinlikle birleştirilmeyeceğini söylüyorlar. Birleşirse kaotik bir durum oluşacağını muharip gazilere verilen sosyal haklarla, malul ve şehit yakınlarına verilen. sosyal haklar birbirinden farklı. Muharip gazilere sağlam olarak döndükleri için daha az haklar verilmiş. Ama şehit yakını ve malul gazilere biraz daha fazla verilmiş. Dolayısıyla birleştirip bir kaotik durum oluşturmak istemiyor yukarısı.

 

 

2 dernek dışında başka dernekler de var mı?

Türkiye’de bizim derneklerimizin dışında, başka dernekler de var. 1980 darbesi olduktan sonra pek çok dernek kurulmuş. İçinde, asker, şehit, gazi, kelimesi olan dernekler kurulmuş. Devlet bakmış görmüş ki bunun üzerinden istismarlar oluyor. Çünkü şehitlikle, gazilikle alakası olmayanlar dernek kuruyor. Düzen getireyim diye yasa çıkartmış buna da 2847 sayılı yasa demiş. Bu yasayla da Bizim derneğimiz ve Muharip Gaziler Derneği dışında, şehit, gazi ismini kullanan dernek kurulamaz demiş. İçinde asker kelimesi geçen, şehit, gazi kelimesi geçen dernek kurulamaz demiş. Kanun ve maddeleri hala geçerli 2847 sayılı yasa kurulamaz diyor ama yerel yönetimler uygulamamış. İçinde şehit kelimesi, gazi kelimesi olan dernekler kurulmuş. Kimileri faaliyetlerini kısa bir süre sürdürmüş, kapatmış kimileri devam ediyor. Balıkesir’de yok ama başka illerde var. Özellikle 15 Temmuz kalkışmasından sonra suiistimal etmek isteyen bazı çıkar çevreleri iş başına geçmiş 15 Temmuz şehit ve gazileri gibi isimler adı altında dernekler kuruldu ve istismarlar başladı. Bir süre sonra kurumlarda rahatsızlık göstermeye başladı. Doğal olarak biz de bu camiada bu özel sıfatların kullanılmasından zaten rahatsızız. Kanunun uygulanmasını istedik. Dernekler Yasasının 28’inci maddesine ilave yaptırdık. Atatürk, cumhuriyet, Türkiye, kelimelerinin dernek isimlerinde kullanılmasının İçişleri Bakanlığı’nın iznine bağlanmasını sağladık, o maddeye şehit ve gazi kelimelerini de eklettik. Artık 7 kişi toplandığında, içinde şehit gazi kelimesi geçen dernek kuramayacak ama mevcut kurulmuşlar var. Bunlara yönelik denetleme mekanizması kurulmasını, yasaya uygun olmayanların kapatılmasını istedik. Çünkü istismar yapıyorlar. Beni çok arayanlar oldu. Balıkesir’de esnafı, iş adamları, resmi kurumları telefonla arıyorlar, burs verdiklerini söyleyip para istiyorlar. Hatta verilecek para karşılığı plaket vermeyi de taahhüt ediyorlar. Böyle çok yakınma geldi. Defalarca basın açıklaması yaptık, açıklamalarda bulunduk. Derneğimizin kimseden para istemediğini, bunu yapanların istismarcı olduğunun bilinmesini istedik. Birileri şehit, gazi adına para istiyorsa istismarcıdır. Engellileri istismar ettikleri gibi toplumun nezdinde manevi değeri olan kelimeleri istismar ediyorlar, rant sağlamaya çalışıyorlar. Şehit gazi ismini kullanarak, birileri telefonla sizden para istiyorsa itibar etmeyin.

 

 

15 Temmuz kalkışmasından sonra şehit düşenlerin yakınları başvurdu mu?

Derneğimiz asker kökenli bir dernektir. Asker olduğu sürece gaziler ve şehit yakınları derneğimize asil üye olabiliyor15 Temmuz gazilerinin ve şehitlerinin içerisinde siviller olduğu gibi asker ve polisler de var. 15 Temmuz’da biliyorsunuz sadece siviller şehit gazi olmadı. Askerlerimizden de şehitler, gaziler var. Şehit polisler var. Dolayısıyla derneğimizde, 15 Temmuz gazisi ve şehit eşi var.

 

 

Dernek olarak üyelerinizin bir ayrıcalığı var mı? Dernek olarak ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Derneğimizin ana görevi, şehit yakınları ve gazilerin sorunlarına çözüm üretmektir. Yerelde çözüm üretilmesi gerekiyorsa yerelde, Ankara’da çözüm üretilmesi gerekiyorsa Ankara’da çözüm arıyoruz. Kanunsa kanun, yönetmelikse yönetmelik, genelgeyse genelge çıkarılmasına ön ayak oluyoruz. İlgili ve yetkili kurum kuruluşlarla işbirliği içinde çözüm üretmeye çalışıyoruz. Tüm üyelerimizi ilgilendiren en büyük problem neyse bunu en öne koyup nasıl çözümlenecekse çözüm yolları üretiyoruz. 55 ilde şubemiz var. Herhangi bir ilde toplantı yapıyoruz. Şube başkanları, şube yönetimlerinden birer ikişer kişi ortalama 10’den fazla yönetici fikir alışverişinde bulunuyoruz. Önceliği olan sorunu ortadan kaldırmaya gayret gösteriyoruz.

 

 

Şu an sizin için en büyük sorun ne?

Şu an bizi ajite eden, manevi olarak yoran, en öncelikli problem, şehit çocuklarının istihdam konusu. Şu anda Türkiye’de şehit çocukları istihdam kapsamına henüz alınmadı. Şehit ailelerine 2 iş hakkı tanımlanmış durumda. İş hakkının biri şehit eşine, diğer iş hakkı da şehidin kardeşlerinden birine tanımlandı. Şehit çocuğu güvencede değil. Devlet 2 iş hakkı verdi ama çocuğa vermedi. Eş kullanırsa çocuğa bir şey kalmıyor. Ya da iki çocuk varsa eş kullansa da kullanmasa da çocuğun biri kapsama alınıyor, diğeri alınmıyor. Biz diyoruz ki, eşten de önce, kardeşten de önce, çocuklarımızı garantiye alalım. Bunların eğitimlerini, istihdam edilmelerini garantiye alalım. Ondan sonra diğerlerine sıra gelsin. Yıllardır uğraşıp çözemediğimiz sorunlardan birisi ve en önemlisi bu. Eskiden çocuk esirgeme kurumları vardı.  Şimdi formatı değişti, Aile Bakanlığına bağlandı. Oradaki yetim, öksüz çocukları devlet özel bir kanunla kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam ediyor. Şehidin çocuğu yetim kaldı, devlet bu çocuğa da iş versin. Bu çocukların hepsinin babası devlet baba olmalı.

 

 

Yaptıklarınızı yapamadıklarınızı ortaya koydunuz. Son olarak ne söylemek istersiniz?

Derneğin Balıkesir şubesi 2007 yılında kuruldu. O yıldan beri kurucu başkanım. Yıllardır pek çok yasanın yürürlüğe girmesinde bir rol oynadım. Yasaların şekillenmesinde faydalarımız oldu. Tüm bunlar, gazilerimizin, şehit yakınlarının kısacası üyelerimizin yaşamını kolaylaştırmak, maddi durumlarını iyileştirmek adına oldu. Şimdi de şehit çocuklarının istihdamı konusunda uğraş veriyoruz. Bu da yapamadıklarımızın en önünde duran bir sorun. İnşallah önümüzdeki süreçte bunları çözmek için elimizden geleni yapıyoruz 1-2 yıla kadar bunları da çözeceğimizi umuyorum. Yerelde de şehit ailesi ve gazilerimizle ilgili neler yapıldığına gelince; Gazilerimiz, şehit aileleri için Bilgisayar kursundan dikiş nakış kursuna,  her türlü kursu açtık. Şehit ve gazi çocuklarına dalgıçlık eğitimi bile düzenledik. Bunun yanında, üyelerimizin ve çocuklarının görmesi için yurdun çeşitli yerlerine, kültürel, sanatsal gaziler düzenledik. Kısacası üyelerimizin istedikleri her tür etkinliği yapmaya hazırız.

 

 

Exit mobile version