Seçim kaybı tartışılır!

 

Eğer bu seçim tarihi bir seçim idiyse, seçimin kaybı halinde ülkede bir daha seçim olmama ve artık ucube diye adlandırılan sistemin pekişeceği, parlamenter sisteme dönüş imkansız hale geleceği iddiasıyla seçimlere büyük anlamlar yüklendiyse; seçimin kayıp sebepleri daha uzun süre tartışılır.

Seçimlerden önce her şeyi bilen, yankı odası dışındaki seslere kulaklarını kapatan, burnundan kıl aldırmayan çokbilmiş büyük siyasetçiler mazeretler arkasına sığınmayı bırakmalılar. Nasıl ki seçimden önce herkes kazanıyorduysa seçimden sonrada maşallah kaybeden siyasetçi yok; herkes kazanmış! Daha öncede yazdığımız gibi ‘araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur’ herkesin kendi değerlendirmesine göre seçim kaybına yol açan sayısız sebepler sırlanabilir.

Gelin hep beraber bakalım…

Öncelikle Erdoğan karşıtlığı üzerinden siyaset kurgulandı. Kitlelere meselenin Erdoğan olmadığı, ülkenin bu anlayışla iyi yönetilmediği, farklı bir anlayışla daha iyi yönetilebileceğine inandırılamadı. 21 yıllık iktidarla duygu birlikteliği kuran kitleye kopuş sonrası geldiği yerde huzursuz olmayacağı, sorun yaşamayacağına ikna edilemedi.

Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayın önemli olmadığı, kiminle olursa olsun seçimin kazanılıyor olduğu iddiasıyla manipülatif anketler yaptırıldı. O anketlerde isimlerden bağımsız Erdoğan’a oy verecekler ve oy vermeyecekler üzerinden ‘bakın kim olursa olsun Erdoğan karşısında yüzde 55-60 oy alıyor’ denilerek kitlelere yönlendirme yapıldı. Terlik, ayakkabı, tas, deniz kabuğu olsa oy veririm sözleri üzerinden yönlendirmelerle aday önemsizleştirildi.

Kamuoyu ısrarla aday beklerken, seçim nasılsa kazanılacağı iddiasıyla, seçim sonrası süreç planlanması yapılarak, sistem değişikliğini hemen uygulayarak en hızlı şekilde parlamenter sisteme geçecek, yetkilerini kullanmayacak, bir daha aday olmayı düşünmeyecek, hadi bırak dendiğinde hemen bırakıverecek aday profili tarif edildi. Sanki seçim kaybetme riski hiç yokmuş, seçim nasılsa kazanılmış gibi.

Aylar süren mutat toplantılarda bir şey yapılmadığı, adayın bile hiç gündeme gelmediği, ülkenin sorunlarından çok, kimin ne alacağı pazarlıklarının yapıldığı hissiyatı oluştu. Nitekim seçim süresi boyunca çok önem atfedilen 2400 maddelik mutabakat metni-yol haritasının çok fazla gündem olmadığı, kitleler üzerinde hiç etkili olmadığı görüldü.

Altılı Masa bileşenlerinden küçük partilere çok önem atfedildiği, çok fazla taviz verildiği, bunların derdinin memleket sorunları değil, bütün genel başkanların cumhurbaşkanı yardımcısı, birer bakanlık sözünün verilmiş olması, nasıl daha fazla pay koparabilirim olduğu algısı oluştu. Ve nihayetinde o partilerin aldıkları milletvekili sayılarına göre hiçte katkıları olmadığı sonuçlarla ortaya çıktı.

Parti genel başkanları ve iki belediye başkanıyla birlikte 7 cumhurbaşkanı yardımcılığı, tek adamlı yönetim karşısında, ortak akılla, çok sesli bir yönetim algısı yerine, her kafadan bir sesin çıkacağı, her birinin bir başka yöne çekebileceği, senkronizasyonun sağlanamayacağı algısı kuvvetlendi. Davutoğlu’nun her kararı ortak alacağız çıkışı kafaları karıştırdı.

Meral Akşener’in masadan kalkması, sarf edilen ağır sözlerden sonra masaya tekrar geri dönmesi ciddi güvensizliğe yol açtı, bir türlü toparlama sağlanamadı.

Masa ve HDP ortaklığı, terörle ilişkilendirme iddialarına aynı tonda karşılık verilemedi. İktidar değişikliğinde ülkenin bölüneceği, Kürdistan devletinin kurulacağı, Öcalan ve Demirtaş’ın serbest bırakılacağı iddiaları etkili oldu. Bunun böyle olacağı bilindiği halde ön alınamadığı gibi, aksi tez geliştirilerek ikna süreci işletilmedi.

Bu arada Altılı Masa’yı HDP ile işbirliği yapmakla suçlayanlara sormak lazım, bu seçimde HDP’yi Meclis’e kim taşıdı dersiniz? AKP ve MHP elbirliğiyle yaptıkları seçim değişikliği ile HDP’nin Meclis’e girmesini sağladılar. Baraj düşürülmesin demiyorum ama başkalarını HDP ile işbirliği yapmakla suçlayanlar eğer barajı düşürmeseydi HDP şu anda % 8.82 ile Meclis dışındaydı! Terörün uzantısı olmakla suçlanan HDP’li Meclis Başkanvekili yönetiminde Meclis oturumlarına katılacaklar!

Avrupa ve ABD’nin iktidara karşı olduğu, dış güçlerin iktidarın değişmesi için elinden geldiğine inandırıldı; böyle olmadığı halde…

Kazanacak aday söylemini söylemeye bile gerek yok…

Daha onlarca sebep sıralanabilir ama sonuç olarak varlık yokluk seçimi kaybedilmiştir. Sorunların bu kadar çok olduğu, iktidarın yönetemez hale geldiği bu şartlarda bile seçim kazanılamadıysa bundan sonra aynı şeyleri tekrar etmeden ne yapılacaktır da seçim kazanılacaktır. Kaybedilen umutlar tekrar nasıl kazanılacak, umutsuzluğa sürüklenen kitleler tekrar nasıl umuda sevk edilecektir.

Aynı şeyleri tekrar ederek değil, yenilenerek yeniden başlıyoruz, hadi; Her şey çok güzel olacak.

Exit mobile version