SAVUNMANIN BAŞI SAVUNMAYA KARŞI!

Hak arama mücadelesinin en önemli ayağı savunma; kendi hakkına sahip çıkmak için günlerdir yollarda Ankara’ya gelmek için yürüdü. Ankara’ya gelen savunma, polis barikat hattı ile karşılaştı. Bazı baro başkanları polislerce tartaklandı, yerlere yatırıldı, taciz edildi.
Destek için gelenler engellendi. Yağmurdan korunmak için çadır kurulmasına bile izin verilmedi. Türkiye’nin her ilinden gelen baro başkanlarının Anıtkabire çıkmasına engel olunmaya çalışıldı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener başkanları ziyaret etti, yürüyüşe izin verilmesi için İçişleri Bakanı Soylu ile temas kurdu.
Tecrübeli siyasetçi, eski Ankara baro başkanı ve eski Barolar Birliği Başkanı Önder Sav’ında İçişleri Bakanı Soylu ile kurduğu temasın yürüyüş izni verilmesinde etkili olduğu.
Gözler anamuhalefet CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu aradı. CHP’nin yeni muhalefet tarzı Erdoğan’ın CHP’yi sokağa çıkmaya zorlayan siyaset tuzağına düşmeme adına orada olmamasını mı gerektiriyordu dersiniz!
Baro başkanları bu zorluklarla mücadele ederken Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ortalıklarda yoktu. O başından beri yürümenin yararsızlığını ve gereksizliğini savunuyordu.
Yürümenin amacının yapılmak istenen düzenlemeyle ilgisizliğini, esas amacın başkalığını iddia ediyordu. Geçmişte karşı olduğu, şimdi konumlandığı iktidarın haklılığını savunurken; iktidarın çağrılarına kayıtsız kalan baro başkanlarını suçlamayı tercih ediyordu.
Yaşanan hengâmelerden sonra ortaya çıkan Birlik Başkanı Metin Feyzioğlu’na; onu seçen baro başkanlarının yüzüne bakmayıp arkalarını dönmeleri, gölge etme başka ihsan istemez, istesen de baroları bölemeyeceksin demeleri gündeme damgasını vurdu
Bir taraftan çoklu baroya karşı olduğunu iddia edip, henüz ortada böyle bir çalışmanın olmadığını savunurken…
İktidar sözcülerinin taslak çalışmanın hazır olduğunu önümüzdeki günlerde düzenlemenin Meclis gündemine geleceğini söyleyen sözcülerin sözlerini havada bırakıyordu.
Bütün hukukçuların iddiası çoklu baro düzenlemesinin FETÖ projesi olduğu yönünde. FETÖ’nün daha önce bu yönde bir çabasının olduğu ama başarılı olamadığı bilinirken aynı düzenlemenin bugün gündeme gelmesinin FETÖ’ye hizmet edeceği iddiaları oldukça kuvvetli.
Her alandaki siyasi bölünmüşlük, toplumsal ayrışma, politizasyon barolarda da olsun isteniyor. Efendim barolar zaten çok siyasallaşmış, farklı siyasi grupların listeleri yarışıyor, bazı gruplar blok halinde dışarıda kalıyor temsil edilmiyormuş!
Gerçek niyetin bu olduğuna inan var mı ki. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de yüzde 49,99 temsil edilmiyor, temsil edilmeyen muhalefetten bakan atanıyor mu?
AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan açıkça niyetlerini ortaya koyuyor. Diğer illerle bir derdimiz yok, bu düzenlemeden sadece Ankara, İstanbul, İzmir etkilenecek diyor.
Neymiş 5 binden fazla avukat olan illerde birden fazla baro kurulabilirmiş. Yani; çoklu baro. Her siyasi görüşün, her siyasi partinin, hatta her etnik grup veya mezhebin ayrı barosu olmasının önü açılacak.
Sendikalar gibi! Her iktidar değiştiğinde memurlar sendika değiştiriyor, alımlar, yükselmeler, taltifler üye olduğun sendikaya göre değişiyor ya.
Bundan böyle iktidara yakın barolar iktidarın arkasına geçti mi hem iş hacimlerinde hızlı artışlar olacak, hem de davaları ona göre sonuçlanacak.

BAROLARA KARŞITLIK NEDEN?
Özellikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi siyasi olarak iktidara mesafeli baroların iktidar uygulamalarına itirazları kamuoyunda çok ses getiriyor. Sendikalar, üniversiteler ve STK’ların kontrol edilebildiği bir düzende baroların kontrol dışında olması iktidarı ciddi anlamda tedirgin etmektedir.
O nedenledir ki; Barolarda biran önce zapturapt altına alınmak isteniyor.
Barolardan iş cinayetlerine, çevre katliamlarına, kadın cinayetlerine, çocuk tacizlerine ve tabi ki bütün olumsuzluklara ses yükseltmesin isteniyor.
Yoksa yok temsil oranı düşükmüş, yok seçim sistemi adaletli değilmiş, mesele iktidarın amaca yönelik yolunda barolar engel teşkil ettiği için baroların üzerine gidiliyor.
Birde barolar neden yürüyormuş, yürümekle hak mı aranırmış, yürüyüşleri izinsizmiş…
AKP Grup Başkanvekili aynı zamanda hukukçu, Ergenekon, balyoz davalarında FETÖ’cülerin safında yer almış Cahit Özkan ‘’Demokrasiden ve hukuktan bahsedip sokakta yürüyüş yapıyorlar…’’ diyerek meslektaşlarını eleştiriyor.
Bilmiyor ki demokrasi tamda gasp edilen, var olan hakların alınmasını engellemek, muktedirlere sesini duyurmak, muktedirleri uyarmak için; yürümektir.
Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında ‘’Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüş düzenleme hakkına sahiptir’’ denilmek suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüş düzenlemesinin izin alma koşuluna bağlanamayacağı açıkça ifade edildiği halde; savunmanın temsilcileri baro başkanlarının yürüyüşüne karşı çıkılması, anlamsız bulunması anlamlı değil.

Exit mobile version