SAİT FAİK’İN AŞKININ MAVİSİ: BURGAZADA

 

Aşkın birçok rengi vardır. Mavi, koyu mavi, kapalı mavi, deniz mavisi, havuz mavisi, okyanus mavisi, gökyüzü mavisi…

 

“Aşkın birçok rengi vardır. Mavi, koyu mavi, kapalı mavi, deniz mavisi, havuz mavisi, okyanus mavisi, gökyüzü mavisi…” Biz de Sait Faik’in aşkının mavisi Burgazada’dayız. Maviye doyumun tam ortasındayız. İyot kokusunun, yosun kokusunun, martı seslerinin, vapur seslerinin, kedilerin, her ton mavinin tam ortasındayız. Prens Adaları’nın en sakini, en huzurlusu olan Burgazada’dayız.

 

Adaya ayak basar basmaz yüzlerce kedi karşılıyor insanları. Vapurdan inince hem denizden gelen iyot kokusu hem yosun kokusu hem de daha yeni açmakta olan ağaçların çiçekleri ciğerlerimizi dolduruyor. Biraz yürüdükten sonra yokuşların arasından buluyoruz Sait Faik’in evini.

 

Birçok şair, yazar gelmiş geçmiş adalardan ama Burgazada 2010 yılında yüzyılın en iyi öykücüsü seçilmiş olan Sait Faik Abasıyanık ile anılmış her zaman. Hayatının bir dönemini Burgazada’daki evinde geçirmiş. Sait Faik’in mısralarında sık sık rastladığımı bu cenneti keşfetmeye geldik. Ancak Sait Faik, Burgazada’da yalnızca yaşamadı, onu, Burgazada’yı metinlerinde, dizelerinde resmederek yaşattı. Sait Faik’in eserlerini kaleme alırken izlediği manzarayı izlemek, soluduğu havayı solumak, ciğerlerine çektiği iyot ve yosun kokusunu hissetmek, duyduğu martı ve vapur seslerini duymak… Birkaç saatliğine de olsa Sait Faik gibi düşünebilmek…

 

Hayatının bir dönemini geçirdiği, birçok eserini kaleme aldığı yerdeyiz, Sait Faik’in evindeyiz. Kapıdan girdiğimizde birbirinden güzel ağaçlar, birbirinden güzel kokan çiçekler ve Sait Faik’in heykeli karşılıyor bizi. Eve girdiğimizde ise eşyalar sanki hala orada yaşayan birileri varmış gibi özenle korunuyor. Kapıdan sola döndüğümüzde ise yemek odası çıkıyor karşımıza. O odada çekişmiş bir fotoğraf çekiyor ilgimi, birbirinden iyi şairleri, yazarları konuk etmiş olan bu ev, Efser Berk, Sait Faik Abasıyanık, Münevver Andaç, Peride Celal ve Nazım Hikmet’in olduğu bu kare çekiyor ilgimizi.

 

Sait Faik’in çalışma odasının camından görünen kilise ve papaz efendi ile ilgili kaleme aldığı eseri “Papaz Efendi Hikayesi”, “Alemdağda Var Bir Yılan”, “Az Şekerli”, “Tüneldeki Çocuk” gibi eserlerini bu cennet köşkte denizi, maviyi, martı seslerini, birbirinden güzel ağaçların, çiçeklerin kokusunu hissederek kaleme almış.

 

Sait Faik ömrünün birçoğunu annesiyle birlikte kışları Şişli’deki evlerinde, yazları ise Burgazada’daki bu güzel köşklerinde geçirmiş. Babasının vefatıyla beraber kalıcı olarak bu cennet köşkte yaşamaya başlamışlar. Sait Faik’in hastalığının başlangıcından yaşamının sonuna kadar burada yaşamaya devam etmiş. Eserlerini köşkün en üst katındaki çalışma odasında kaleme almış, köşkteki balkonuna çıkıp manzarayı ve havayı ciğerlerine doldurmuş, çatı katındaki odasında ise manzaraya nazır oturup tüm adayı keşfetmiş gözleriyle.

 

Yemek odası, çalışma odası, mektup odası, yatak odası, misafir odaları oturma odaları… Evin her bir köşesi, her bir noktası büyük üstattan izler taşıyor. Evde attığımız her adımda,soluduğumuz her nefeste, baktığımız her noktada büyük üstat Sait Faik’in tüm izlerini, adımlarını hissedebilmek, belki kısa sürede olsa büyük üstat Sait Faik gibi düşünebilmek…

 

Exit mobile version