
Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte Avrupa ülkeleri – ABD’nin de teşvikiyle – Rusya’ya yönelik ortaklaşa finansal ve ticari yaptırımlar uygulama kararı aldılar. Rusya bu karara, Avrupa’ya doğal gaz ve ham petrol satışında kısıtlamalar, sattığı ürünler karşılığında Ruble ile ödeme gibi koşullar getirerek karşılık verdi. Elindeki enerji kozunu iyi kullanarak ödün vermedi.
Uluslararası piyasalarda yükselen ham petrol ve doğal gaz fiyatları çok uluslu enerji şirketlerinin kârlarının katlanmasına, artan enerji maliyetleri nedeniyle Avrupa ülkelerinde maliyet enflâsyonuna neden oldu. Böylece; Avrupa’nın güç kaybetmesini, kendisine daha fazla bağımlı hale gelmesini isteyen ABD de istediğini etti. Euro değer yitirdi, dolar değer kazandı,
Enerji konusunda büyük ölçüde Rus ham petrolü ile doğal gazına bağımlı Avrupa ülkeleri, Rusya yerine alternatif tedarik kaynakları aradılarsa da umdukları karşılığı bulamadılar.
Ardından, Rus gazına tavan fiyat uygulanması gündeme geldi. Bu, gerçekçi ve uygulanabilir değildi. Enerjide Rusya’ya bağımlılığı yüksek olan Almanya, Rusya ile gaz tedarik anlaşması bulunan Macaristan tavan fiyata karşı çıktılar. ABD’nin baskısına rağmen OPEC’in üretimi arttırmama kararı da Rusya’ya yaradı.
Gelinen noktada zorda olan Rus ekonomisi değil, Avrupa ekonomileri olduğu için Rusya daha da güçlü, alacağı kararları kararlılıkla uygulayabilecek, Avrupa’ya karşı enerji silâhını daha güçlü kullanabilecek statüye kavuşmuş durumda.
Bu bağlamda ilk adımını; kış başlarken doğal gaz arzını daha da kısarak attı. Avrupa ülkelerinin enerji tasarrufu adına açıkladıkları önlemler, yanan ormanda tek tek ağaç söndürmekten öteye etkisi olamayacak türden.
Görünen o ki; enerji temininde “Rusya, “Avrupa için olmazsa olmaz” bir konumunda.
İşte tam bu noktada Rusya “Türkiye’de Rus Doğal Gazı Merkezi/Üssü” projesini gündeme getirdi. Türk kamuoyunda genelde heyecan hatta ‘gururla’ karşılanan bu önerinin tüm yönleriyle ve gerçekçi yaklaşımla değerlendirilmesi gerekiyor.
Şöyle ki;
Rusya neden Türkiye’ye böyle bir öneri getirdi? Türkiye’nin bu öneriyi kabul etmesi halinde herhangi bir siyasi/diplomatik kazancı veya kaybı ya da risk alması söz konusu mudur?
Üzerinde düşünülmesi gereken hususlar:
• Petrol ve doğal gaz, uluslararası alanda sürekli ilgi ve anlaşmazlık konusu olan riskli bir alan. Rusya’nın görülebilir gelecekte Avrupa ile karşı karşıya gelebileceği bir konu. Bu önerisi ile Rusya’nın enerji konusunda Avrupa ile olası ilişkilerinde olabildiğince ‘düşük profil’ görünümlü bir muhatap olmak istediği düşünülmelidir.
• Kabul etmesi halinde Türkiye kendisine ait olmayan bir ürün için, kendi topraklarında kuracağı depolama ve sevkiyat altyapısının teknik ve idari işletme, güvenlik ve emniyet sorumluluklarını doğrudan üstlenmiş olacaktır. Batı’nın/Avrupa’nın Rusya ile olası gerginlikler durumunda Türkiye’deki Rus doğal gazı tesisleri Avrupa’nın siyasi ve askeri hedefi durumuna gelebilir. Diğer bir husus da; “Türkiye’nin doğal gazın fiyatı, ödeme koşulları, sevk edileceği ülkelerin belirlenmesi, sevkiyat miktarları konularında herhangi bir inisiyatifi veya sorumluluğu olup olmayacağıdır. Olacaksa ne ölçüde? Anlaşmazlık halinde çözüm prosedürleri nasıl belirlenecektir, işletilecektir? Bunların, artıları ve eksileri ile kapsamlı olarak düşünülmesi gerekir.
Rusya’nın Türkiye’de doğal gaz merkezi önerisine ilişkin olumlu ya da olumsuz değerlendirmeler yukarıda sayılan hususlar göz önünde tutularak yapılmalıdır.
Türkiye’nin, muhatabı olmadığı bir konuya dahil edilmek istenmesi düşündürücü değil midir?
ABD’nin; Rusya’ya karşı yaptığı İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri hamlesinin ardından Rusya’nın Türkiye’de Rus doğal gazı merkezi önerisi, bir “ taşeronluk projesini” çağrıştırıyor.
Düşünen Adam