KUBİLAY S. ÖZTÜRK
“Yanlış hesap Bağdat’tan döner” dermiş ya eskiler, anlaşılan günümüzde de bu deyişi geçerli kılmaya uğraşanlar var. Onca uyarılara rağmen, emeklileri kendi içinde tasnif edip ayrıştırarak “5.000 TL Cumhuriyet İkramiyesi” vermeye kalkan iktidar, neredeyse kaş yapayım derken gözden olacaktı. Eşitliğe aykırı ve hatalı olan bu uygulama, kısa sürede Bağdat’tan değil ama çıkan hoşnutsuzluk seslerinden dolayı geri dönmek zorunda kaldı. İşin başında, çalışma hayatından tümüyle çekilen emeklilere ve hatta emekli milletvekillerine bile 5.000 TL ikramiye verilmişti. Ancak, hala aktif çiftçi kaydı olanlara veya emekli olduğu halde çalışmak zorunda kalanlara, bu ödeme çok görülmüştü. İkramiyeyi alan emeklilerin bile tadını kaçıran bu gariplikler karşısında, iktidar “dön geri” yaptı hemen. Şimdi diğer emeklilere de verilecek bu ikramiye ve hata “düzeltilecek”. İşin ilginci, bu yeni durum açıklandığında hiçbir iktidar yetkilisi de çıkıp “devlet hazinesi boşalır, hepsine veremeyiz” falan da demedi bu sefer.
Peki bunu neye bağlayalım dersiniz? Yaklaşan yerel seçimlere bağlamak en uygunu olacak sanırım. Zira eğer seçim olmasaydı, böyle bir “düzeltme” de yapılmayacağını tecrübeleriyle biliyor herkes. Hatta şimdi memurlar, asgari ücretliler ve bütün çalışan kesimler ile esnaf açısından, bir “yaşasın seçim var” döneminin başladığını bile söyleyebiliriz. Zira vatandaşlar öylesine bunaldılar ki geçim derdinden, seçim öncesi verilmesi artık alışkanlık haline getirilmiş olan bu türden parasal olanaklarla, yine birkaç ay nefes alabilmenin hesabını yapıyorlar daha şimdiden. Tabii ki önümüzdeki Mart’ta yerel yönetimlerin belirlenmesi için konulacak o sandıklar. Fakat muhtemelen 2024’ün ilk üç ayında da, yine gökten para yağdırılacak seçmenin üzerine.
Sadece maaş-ücret yönünde değil elbette, kamu yatırımları yönünde de epeyce para harcanacak seçim öncesi. Hangi para? Elbette Mehmet Şimşek’in şimdi dünya kazan kendisi kepçe aradığı para. Bakan bey bulacak parayı ki, hem ekonominin tekeri dönsün, hem eski borçlar çevrilebilir hale gelsin, hem de Meclis’ten geçirilmiş olan yepyeni bütçeye dayanılarak yerel seçimlerin öncesinde kamu yatırımlarına hız verilsin. “Hani kalkınma, refah?” veya “cari açık artmaz mı?” diye sızlanmayın şimdi lütfen. Bakan bey açıkça “yabancı yatırımcı seçimden sonra gelecek” dememiş miydi size? Öncelik bu seçimle büyükşehirleri geri alma operasyonunda. Köprüyü geçtikten sonra da ekonomide acı ilaç, dövizi tutmaya son verilmesi, faizin en yükseğini uygulama gibi yöntemler devreye alınacak ki, sıra yabancı sermayenin lütfedip ülkemize buyurmasına gelsin. Bastırsın adamlar dövizini de, ister tahvili veya tapuyu alsın, isterse de yatırsın faize. “Sonra halimiz ne olacak?” da demeyin. Elbette dişinizi sıkacaksınız biraz daha. Sözün özü, vatandaşı sandığa gidene kadar birkaç ay rahatlatır gibi yapacak iktidar ama seçimden sonra da epeyce sıkıp terletecek.
İşin siyasetle ilgili gelişmeleri de, bu genel çerçeveye uygun olarak gidiyor iktidar açısından. Nitekim, AK P Genel Başkanı “50+1” şeklinde özetlenen seçim çıtasını aşağıya indirme yönündeki malum yoklamasını yaptı. Sonra konu anında kapandı. Şimdi iktidarlarının devamı için “birlikteliğe zorunlu olmaları halini” iyice pekiştiren bu ittifakın, yerel seçim için atacakları adımlara geldi sıra. Şimdilik bilinen ve Mayıs seçimlerinden sonra da hemen açıklanmış olan AK P stratejisi “2019’da kaybedilen büyükşehirleri geri almak” şeklinde özetleniyor. Adaylar belirlenecek daha. Türkiye genelinde 30’u büyükşehir olmak üzere toplam 1.253 belediye başkanı seçilecek ama iktidar sadece Ankara ve İstanbul’u değil, Eskişehir, Adana, Antalya ve Hatay’a da asılacağını ilan ediyor şimdiden. Buradaki en büyük kozları da merkezi yönetim gücünü ellerinde bulundurmaları olacak kuşkusuz.
Mesela uzun süre boş kaldıktan sonra AKP Balıkesir İl Başkanlığı’na ataması geçen hafta yapılan Mehmet Aydemir de iddialı konuşuyor. O da “20+1” formülü öneriyor, yani hem Büyükşehir ve hem de yirmi ilçeye talipmiş kendileri. Fakat zaten Balıkesir’in 20 ilçesi var, yani kimseye şans tanımadığını söylüyor. Halbuki mesela Körfez’de son beş senede hiçbir altyapı yatırımı yapılmamışken, seçmenin tercihini nasıl değiştirebilecek acaba? Muhtemelen yakında, yeni hastane için temel atma töreni, yeni Kaymakamlık binası açılışı, yenilenen Ülkü Yolu açılışı vb. gibi nedenlerle Körfez’e de gelecektir kendileri. O vakit “nedir sahillerdeki bu lağım kokusu?” demeyecek mi? “Yahu bir de atıksu arıtma tesisi temeli atsaydınız” demeyecek mi? O demese bile, sözü edilen açılışlara gelip de kurdele kesecek olan AKP’li bakan veya yetkililer ile mülki amirler bunu sormayacaklar mı? Sorarlarsa durum kötü M. Aydemir ve Y. Yılmaz açısından. Sormazlarsa da yeni il başkanının “20+1” formülü, genel başkanın “50+1” formülü gibi kalacak demektir.
Peki, Y. Yılmaz beş sene boyunca, bir tane bile ileri biyolojik arıtma tesisi temeli atamamışken, mesela nasıl Ülkü Yolu açılışı yapacak ki o kokuyla birlikte? Vatandaş da merak edip, “kaça mal oldu bu yol?” diye sorarsa ne olacak? Misal “fiyat farkları, kamulaştırmalar dahil 500 milyon TL veya daha fazlası” diye söylendiğinde, bu parayla önce Altınkum ve Güre olmak üzere arıtmaların ve kanalizasyon hatlarının neden yapılmadığı da sorulmaz mı? Verilecek yanıt “Dalyan arsalarını pazarlanma nedeniyle” de olamayacağına göre, yeniden Büyükşehir adaylığı bir yana Körfez’den oy almak, hatta bir tane bile belediye çıkartmak hayal olmayacak mı? Hiçbir seçmen “yolu yaptınız ya, kokuya katlanırız beş sene daha” demeyecektir. Temiz deniz olmadan turizm geliri olmayacağı gibi, inşaatçılık da sürdürülemez artık Körfez’de. Habire konut yapılmasına göz yumarak, altyapı temeli bile atamayan anlayışa kim oy verir ki gönül rahatlığıyla. Kısacası AK P’nin Balıkesir’de konulan hedefe ulaşması bir hayli zor. Bütün bu gerçekleri kendileri de biliyorlar ama muhalefetin dağınık haline ziyadesiyle güveniyorlar açıkçası.
CHP ise elbette elindeki büyükşehir belediyelerini korumak ve Denizli ile Manisa’nın yanı sıra Balıkesir’i de almak için uğraşmayı hedefliyor. Buradaki en büyük kozu ise genel anlamda iktidarın ekonomideki başarısızlığının halkı dayanılmaz bir noktaya getirmiş olması, mevcut yerel yönetimlerin yaptığı hatalar veya yapmadığı önemli işler olacak haliyle. CHP de, kendi seçmenini tekrar konsolide etse bile istediği sonucu almakta oldukça zorlanacak. O nedenle de yeni yönetim kadrosu “ittifak” gibi artık sıkıntı yaratan ifadeler kullanmak yerine, “işbirliği” gibi kavramlarla konuya yaklaşıyor. Eldeki büyükşehirleri korumak ve diğerlerini almak için de, gereken başka partilerle gücünü birleştirmesi gerekiyor CHP’nin. Onun da doğuda, batıda, büyükşehirde veya ilçelerde farklı formülleri olmak zorunda. Bakalım bu anlamda nasıl işbirlikleri göreceğiz önümüzdeki dönemde. Mesela, bir kentin veya bir bölgenin halen var olan sorunlarının çözümü üzerinden somut planlar ve yapılacak işlerin takvime bağlanması şeklinde bir model gündeme gelebilir mi? İhtiyaç duyulan dış finansın temini yoluyla somut çözümler önerilebilir mi? Bunları hep göreceğiz.
Açıkçası iktidar tarafı fazlasıyla hak ettiği eleştirilere rağmen, devlet gücünü ve imkanları elinde bulundurması nedeniyle, seçmeni ikna etmek için bir adım önde görülebilir yerel seçimlerde. Muhalefetin dağınıklığı da durumu etkiler. Üstelik İYİ P gibi, diğer muhalefet partileri de seçime kendi adaylarla çıkma konusunda şimdilik kararlı görünüyorlar. Bu tercih elbette değişebilir, siyasi bir pazarlığın kozu haline getirilebilir veya son güne kadar da sürdürülebilir. Fakat mesela Balıkesir’de 2019 seçimlerindeki aday ve süreçle ilgili olarak İYİ P seçmenden özür bile dilemeyecekse, bu seçime ayrı girmesinin nasıl bir anlamı olabilir acaba? Elbette “dün” daha önemli değil siyasette ama “yarın” için de yol rehberi değil midir aynı zamanda?
Genel olarak ve Balıkesir’de durum böyle. Tabii işin bir de ilçeler tarafı var ki, ona ayrıca bakmak gerekecek. Fakat yerel seçim yaklaşırken Balıkesir’de, kocaman hedefler koyan ve Y. Yılmaz’ı da gerçekleştiremediği işlere en azından dokundurmak suretiyle algı yönetimi yapan AKP tek başına yeterli değil. Söz verilen önseçimi bile yapılmaksızın A. Akın formülünü sindirmiş gibi görünen CHP de tek başına yeterli değil. T. Çömez’den kırk post çıkmayacağını anlayan ama henüz adayını da belirlememiş olan İYİP de tek başına yeterli değil. HEDEP dahil tüm siyasi partilerin seçmenleriyle birlikte, bu kent için bir kocaman uzlaşı ve güç birliği sağlamayı başaran alacak bu seçimleri. Bunun yolu da tek başına “adaylar” olmayacak haliyle, önerilecek “projeler” ve “çözümler” olacak. Yönetim ekibinin güvenilirliği ve yapılan hazırlıklar olacak. Seçmeni ikna eden de sonucu da alacak. Bu nedenlerle “beni seç, çözeyim derdini” siyaset anlayışının bittiğini anlaması gerekiyor politikacıların.