Parti içi iktidar mı, genel veya yerel iktidar mı?

 

CHP’de devam eden kongreler sürecinde yaşanan parti içi kıyasıya mücadeleyi gören herkesin ortak kanaati ‘’CHP’liler parti içi iktidar mücadelesinde gösterdiği eforu genel-yerel seçimlerde gösterse iktidar olur’’ yönünde. Bu iddiada gerçeklik payı yok denilemez. Gerçekten biz CHP’liler, parti içi iktidar mücadelesini çok seviyoruz! Ve parti içinde iktidarı ele geçirmek için demokratik mücadelenin ötesine geçen yarış-kavga yapmayı her şeyin önüne koyuyor, sonra aynı amaç için hiçbir şey olmamış gibi devam etsin istiyoruz. Doğal olarak ortak mücadele yara alıyor, mücadele zemini kalmayabiliyor!

 

Hani merhum Erdal İnönü ekibiyle birlikte gittiği restoranda garsonun efendim ne yersiniz sorusunu yönelttiğinde ‘’gerek yok, biz birbirimiz yiyoruz’’ dediği gibi!

Şimdi de çok önem atfedilen tarihi seçim kaybından sonra hiçbir şey olmamış gibi herhangi bir özeleştiri yapmadan, hesap vermeden, hiçbir bedel ödemeden aynı anlayış ve aynı metotla bugüne kadar olduğu gibi, parti içi iktidarı elde etmek için rakip olanlar-görülenler yıpratıcı bir şekilde kıyasıya eleştirilerle resmen tahrip ediliyor, resmen çürütülüyor.

 

EKREM İMAMOĞLU CHP’NİN İSTANBUL ADAYI DEĞİL Mİ?

Yıpratıcı eleştirilerin en çok muhatabı olanların başında, CHP adına 25 yıl sonra İstanbul’u kazanan Ekrem İmamoğlu geliyor. Hoş bazı CHP’liler başından beri zaten ‘şartlar oluşmuştu, kiminle olsa seçim kazanılabilirdi’ diyorlar… Bu eleştirilerin iktidar cenahı AKP’den değil bizzat kendi partisi CHP’den gelmesi en çokta AKP’lileri memnun etmediği düşünülemez. AKP’li bir arkadaşımız ‘’parti içi kavgalarınız, birbiriniz hakkında yaptıklarınız bizim bir şey yapmamıza gerek bırakmıyor, bizi o kadar çok rahatlatıyorsunuz ki’’ diye memnuniyetini dile getirmesi herhalde şaşırtıcı değildir.

14/28 Mayıs seçim sürecinde kamuoyu araştırmalarında adı adaylık için öne çıktığında da parti içinden gelen yıpratıcı eleştirilerin muhatabı olmuştu İmamoğlu. O yıpratıcı eleştiriler seçimlerden sonra ‘değişim’ dedi diye aynen devam etti. O da yetmedi, İstanbul’da Genel Merkez’in desteklediği Cemal Canpolat’ın aksine Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik’i destekliyor olmasından kaynaklı ağır ve yıpratıcı eleştirilerin muhatabı haline geldi.

Eski yeni Genel Merkeze yakın birçok CHP’li isim her gün TV’lerde İmamoğlu’nu tartışıyor. Özellikle Barış Yarkadaş, İmamoğlu ‘CHP değişirse Türkiye değişir’ dedi diye İmamoğlu’nu ‘liboşlukla’ suçladı. Yine Büyükşehir’in temel atma etkinliğini parti üyelerine yeterince duyurmadığı için ilçe başkanına sitem etti diye ‘haddini aşmakla’ suçladı. Ve daha neler neler, her akşam İmamoğlu bizzat CHP’liler tarafından tabiri caizse lime lime doğranıyor.

Bizzat parti içi yarışta taraf olan bazı CHP’liler tarafından ‘’işine odaklanmamakla, yeterince çalışmamakla, hizmet üretmemekle’’ sürekli olarak eleştiriler yöneltilmesi…

Ve elbette CHP Genel Başkanının İstanbul programlarına İmamoğlu’nun davet edilmediği düşünülecek olursa, eleştiri yapanların bu tablodan güç aldıkları, medyada CHP’liler tarafında İmamoğlu’nun yıpratılmasının planlı olduğu düşünülebilir.

Parti içi iktidar gücünü elde tutmak adına yarışta taraf olup kavga zemini oluşturanların önceliği ülkeyi yönetmek değil, parti içi iktidara sahip olmaktır. Kaldı ki birbiriyle ilgili bu kadar sert ve yaralayıcı mücadeleden sonra yıpratılan ve çürütülmek istenen herhangi bir isme kamuoyunda destek istemek ne kadar inandırıcı olabilir. Kitleler bu destek taleplerine ne kadar olumlu yaklaşabilir.

Ne yani, bakmayın siz bizim önceki eleştirilerimize onlar parti içi iktidar mücadelesi içindi, aslında o arkadaşımız ‘çok çalışkan, çok becerikli mi diyecek’ dese bile seçmen nezdinde ne kadar inandırıcı bulunacak!

Öyle ki bu yıpratıcı eleştiriler kamuoyunda o kadar çok etki yaratmış olmalı ki, bazı CHP Genel Merkez yöneticileri İmamoğlu’nun kaybetmesini mi istiyor sorularının kamuoyunda sıkça soruluyor olması kimseye şaşırtıcı gelmiyor.

Muhalefetin kendi içindeki uyumsuzluğu, iç çelişkileri sonucu kaybedilen 14/28 Mayıs seçimlerinden sonra, aynı çekişmeler yerel seçimlerde AKP’nin rahatlamasına yol açıyor. Muhalefetin kendi içindeki bu dağınıklık iktidarı olabildiğince rahatlatırken bir o kadar da muhalif seçmeni umutsuzluk ve karamsarlığa sevk etmektedir!

Muhalefet o kadara başarılı ki ‘’İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’’ tezini bile çürüttü. Bizzat CHP ‘’İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanamıyormuş!’’ dedi.

‘’Hiç adam öldürmediği halde; bir katilden daha cani insanlar gördüm, umudunuzu öldürenleri gördüm’’ Dostoyevski.

Exit mobile version