MİLLİKUVVETLER Caddesi’yle oynamayan kalmadı!
Fi tarihinden bu yana, caddeye el atmayan, şekil şemal değiştirmeyen, yaya ve araç trafiğiyle ilgili plan proje hazırlamayan, asfaltı kaldırıp taş döşeyen, taşı kaldırıp asfalt atan, bir genişletip bir daraltan, caddedeki depreme dayanıksız yapıların tümünü badana boyadan geçirip ‘sokak sağlıklaştırması’ adı altında milleti keklemeyen.. Say say bitmez!
En tuhafı da buydu zaten; caddedeki tüm binaları krem karamel renklere bulayıp, güya ‘tarihi bir cadde’ görünümü vermek!
Esnafın tabelaları değişti bu arada.. Tüm tabelalar tek tip…
Boya badana, tabela değiştirme işlerine harcanan paraları çok sorduk vaktiyle; çıkıp söyleyen olmadı.
En son bir meydan projesi geliştirdiler. Belediye binası yıkılacak, orduevi binalarının eklentileri kaldırılacak, ana yapılar müze ve sanat merkezine dönüştürülecek, Şeyhlütfullah Camisi’nin önündeki meydanla, yıkılan belediye binasının arsası bir araya getirilip şehre yeni bir meydan kazandırılacak.
Millikuvvetler Caddesi de meydanı ortadan kesecek.
Belki meydanın ortasında kalan caddede tramvay nostaljisi yapma fikirleri de vardı; bilemiyoruz artık.
***
BU caddemiz, doksanların başına kadar çift yönlüydü. Sonra tek yöne çevirdiler.
Çocukluğumuzda arnavut kaldırımı tarzındaydı cadde.. Taşın üstüne asfaltı dayadılar.
Günün birinde, caddeyi daha kullanışlı ve estetik görünüme kavuşturmak maksatlı bir proje hazırlandı. Hem altta kalan taşlar, hem asfalt iş makinalarıyla yerden kazındı.
Aylarca süren bu çalışmalar sırasında, karşıdan karşıya geçerken kepçelerin, silindirlerin altında kalıp ölen vatandaşlar da oldu.
Sonrakiler boş durur mu? Asfaltı kaldırıp taş döşediler. Kaldırımları genişlettiler; tek araç geçecek kadar bir aralık bıraktılar. Cadde boyunca saksıları sıralayıp çiçeklendirdiler. Eskiden akasya tarzı ağaçlar vardı; yerine manolyalar falan diktiler.
Sonra saksılar kalktı; kaldırım kenarlarına araç park etmesin diye taş babalar koydular. Bu ‘baba’ işi, daha eski zamanda ‘mantar’ şeklindeydi. Yol boyunca mantara benzeyen taş bariyerler kondurdular.
Hatırlayanlar vardır; şehrin sanatçı kadınları da mantarları boyuyordu; kırmızı, beyaz, mavi, yeşil falan işte…
Millikuvvetler’in bin dokuz yüzlerin başında ilk açıldığı zamanki fotoğraflarını görürsünüz sağda solda. Develer falan geçiyor, öyle bir fotoğraf var. Nasıl da geniş görünüyor cadde.
Bir de şimdi bakın.
Hâttâ o zamanki Belediye Reisi’ne, “niye bu kadar geniş yapıyorsun caddeyi, uçak mı indireceksin” diye diklenenler olmuş. Ufuklu düşünemeyen, değişim istemeyen, alışkanlıklarından vazgeçmeyen klasik kasabalı kafası işte!
***
NEYSE efendim, konuyu çok uzatmayayım…
En son boya badana, tabela yenileme faslıyla kaldı sandıydık.. Şimdiki Büyükşehir yönetimi de ‘değişim’ sinyali çaktı.
Yalnız bugünkü Büyükşehir yönetimi, eskilere göre daha temkinli. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra bir şeyler yapacaklar sanırım.
Nereden başlıyorlar?
Caddeyi belli günler ve belli saatler arasında araç trafiğine kapatma teşebbüsüyle başlıyorlar.
21 Temmuz itibariyle cumartesi ve Pazar günleri 11.00 – 23.00 saatleri arasında Millikuvvetler’e araç giremeyecek. Bu böyle 15 Eylül’e kadar devam edecek. O tarihlerde okullar açılıyor tabi. Şehir trafiği yoğunlaşacak.
Böyle bir öngörüleri vardır diyeceğiz ama, öyle değil.
15 Eylül’den sonra hergün 10.00 – 22.00 saatleri arasında sadece yayalara açık olacakmış cadde.
E peki alternatif yollarınız var mı; araçları nereye, hangi caddeye, sokağa yönlendireceksiniz?
Onu da geçtik; hani geniş otopark alanları oluşturdular, şehir merkezi trafiğini rahatlatacaklar diye düşünürsünüz. Öyle bir şey yok.
***
YÜZ gün öncesine kadar bu şehirde yaşamayanların yönettiği bir Büyükşehir idaresi var malum.
Büyükşehir’in ithal bürokratları henüz cadde bilmiyor, sokak bilmiyor, mahalle bilmiyor.
Büyükşehir Başkanı Ahmet Akın da onların aklıyla mı hareket ediyor, kendi fikri mi bilmiyoruz ama.. Büyükşehir Başkanı değil de, Balıkesir il merkezinin Belediye Başkanı havasında.
Bu büyük vilayetin öncelikli halledilecek yığınla problemi var; ilçeler dökülüyor.. Şu Millikuvvetler’in yayalaştırma işi mi kıstı şimdi?
Hem böyle bir karar için kent yaşayanların görüşünü, düşüncesini, tepkisini, olurunu, olmazını sormak lazım değil mi? “Benim Ailem” ise mevzu, aile bireylerine danışmak lazım…
“Akşam yattım, sabah kalktım, caddeyi trafiğe kapattım”; olmaz yani.
Bu şehrin akademik odaları falan var; onları da geçtik Başkanı’nı ve yürütmesini elinle seçtiğin Balıkesir Kent Konseyi gibi bir oluşum var. O konseyde her cins sivil toplum kuruluşunun temsilcisi var. Onlar konuşsun, tartışsın, doğruyu eğriyi belirlesin.
“Anket yap” demiyorum; Büyükşehir’in bütçesinden anketler için yapılan harcamalarla kaç tane hastane, okul, kreş, ne bileyim işte sosyal tesis falan yapılırdı. O işlere para harcama!
Ama çık bir dolaş Millikuvvetler’i.. Sadece esnafa değil ha; esnaf kendi çıkarına hizmet eder. Caddede yaşayanlara sor. Oralarda ikamet edenlere, yürüyenlere, alışveriş yapanlara falan.
Sormak, danışmak lazım yani azizim.
“Birlikte yöneteceğiz, birlikte başaracağız, benim ailem” sloganları, seçim afişlerinde kalmasın; yaşama geçsin.
***
AYRICA, hani Belediye binasını yıktınız ya.. Üç günde bitiyordu yıkım, hâlâ devam ediyor.. Adamlar demirleri aldı, yıkım alanında ayıkladı, taşıdı, götürdü. Moloz yığınları dağ gibi kaldı şehrin ortasında.
İş makinaları, kamyonlar falan çalışmıyor bak.
Ne zaman taşınacak o yığınlar? Yıkım sırasında zarar gören Vasıf Çınar Caddesi’nin asfaltı ne zaman yenilenecek? Şunun şurasında Eylül ortasında okullar açılacak. Bugün yazlıkta, tatilde millet. Eylül’ün ikinci haftası hem araç, hem yaya trafiği artacak. Trafik zaten kilit oluyor şimdi, o zaman tamamen tıkanacak.
Yıkım alanının temizliği ne zaman bitecek? Bitti diyelim; bu kere meydan düzenleme işleri başlayacak.
Okullar açılmadan, şehir kalabalıklaşmadan bu işlerin en azından yarısı halledilsin ki, yarın sıkıntı yaşanmasın.
***
CADDEYİ trafiğe kapatma işine dönelim yine.
Alternatif yolları yok şehrin. Çarşıda işi olanın, Ali Hikmet Paşa Meydanı’na erişmesi için, Ahmet Taprak Caddesi’nden Deve Loncası’na ulaşması lazım önce. Lonca’dan Örücüler’e dönüş yapılamaz.
Yıldırım Camii’nin oradaki kavşaktan ya da Lonca kavşağından dönüp çarşı bölgesine ulaşmak için, Köprübaşı Camisi tarafına döneceksin; oradan ara sokağa girip Çay deresi köprüsüne ulaşacaksın.. Uzun uzun ışık bekleyeceksin bu arada; kavşaktan Örücüler’e geçmek için. Örücüler’den Zağnos Paşa Meydanı’na çıkıp Yeni Çarşı’ya ve Ali Hikmet Paşa Meydanı’na ulaşacaksın.
Millikuvvetler’i yayalaştıralım, önce geçici, sonra kalıcı olarak trafiğe kapatalım demek kolay.
Yukarıda bahsettiğim güzergahı kullanmak zorunda kalan vatandaşın sövgülerine de mazhar olmak var ayrıca!
Bunun dışında, çarşıya açılan tüm yollar tek yönlü.
Maksat, “araç kullanımını azaltalım, yürüyelim, spor olsun” falansa.. Artık her hanenin en az iki aracının olduğu bu şehirde, vatandaşı arabasına kolay ulaşımını sağlayacak alternatif otoparklar üretmek zorunda şehri yönetenler.
Koltuk değneğiyle, bastonla, medikal gereçlerle yürümek zorundaki vatandaşı da düşünmez lazım tabi.
***
BİR DE empati yapmak lazım. Büyükşehir yöneticilerinin, kendilerini vatandaşın yerine koyup düşünmesi lazım.
Başkan’a sormadan, danışmadan, olurunu almadan yapılan bir icraatın karşılığı tepki olur, kızgınlık olur, öfke olur, başka şey olur değil mi?
Vatandaşa danışmadan yapılanın karşılığı nasıl olur?