SOSYAL medyada, haber sitelerinde falan sık sık görürsünüz.. ‘Lezzet rotaları, lezzet durakları’ başlığıyla çeşitli yörelerin kendine özgü yerel lezzetleri sıralanır.
Bunların başında, ‘gastronomi şehri’ ünvanına sahip vilayetler gelir. Gaziantep, Adana, Hatay, Edirne falan bunların başındadır.
Et yemekleriyle, kebaplarıyla, tatlılarıyla hep o iller öne çıkar.
Meselâ enuygun.com’da ‘Türkiye’nin Lezzet Rotaları’ başlığıyla, mutlaka gidip görmek, gezip tozmak ve lezzetlerin tadına bakmak için önerdikleri iller sıralanmış.
Gaziantep, Edirne, Şanlıurfa, Adana, Konya, Siirt, Kayseri, Eskişehir…
Her yörenin kendi mutfağına özgü marka olmuş değerleri var elbette.
Bizim memleketin?
Hani şu “gastronomi şehriyiz” dedikleri, ama gastronomisini bir türlü öne çıkarmayı beceremeyen Balıkesir…
Zeytiniyle, peyniriyle, etiyle, ekmeğiyle, tatlısıyla, tuzlusuyla kendine özgü nice değeri var bu memleketin.
Ne ki, ‘gastronomi’ markası olmayı başaran iller listesinde yeri yok!
Ürünlerine dair festivaller, şenlikler falan yapılsa da..
Kendin çal, kendin oyna!
***
ZEYTİN meselâ; bu bölgenin en önemli tarımsal ürünü. Erdek – Bandırma tarafının apayrı bir zeytin güzelliği var; ama Edremit’i, Ayvalık’ı öne çıkar hep.
Zeytin için festivaller düzenlenir, şenlikler yapılır, hasat dönemlerinde bölgenin zeytin varlığından falan uzun uzun söz edilir. Nice güzel ritüelleri vardır hasat dönemlerinin.
Yerel kalır; ulusala, uluslararasına taşınamaz.
Kendin çal kendin söyle faslındadır; bizi bize anlatırlar. Bildiklerimizin tekrarı olur.
İlk hasat, ilk sıkım, ilk tadım, mülki amirlerin, yerel yöneticilerin, protokolün poz vermesinden ibaret kalır.
Vatandaş boyutundan bakarsak.. Onlar için aslolan zeytin değil, festivalin şenliğin şarkılı türkülü tarafıdır. Pahalı bir konserin izleyici kalabalığından ibarettir vatandaş.
***
ELLİ Peynirli Şehir diye kitap yazıldı uğrunda… Gerçi elliyi aştı, elli bir mi, elli iki mi oldu; onları da ilave ettiler. Kitabı yabancı dillerde yayımladılar, dünyanın orasında burasında düzenlenen gastronomi etkinliklerinde bizim peynir kitabını ödüllerle, madalyalarla kutsadılar.
E hani Balıkesir’in elli çeşit peynirini anlatan bir organizasyon?.. Yok!
Kaç yıldır, “karayollarındaki uygun lokasyonlarda ürünlerimizi tanıtacağımız satış istasyonları kuracağız” vaatleri veriliyor.
Tek bir hamle var mı; bu uğurda atılmış önemli ve somut bir adım gördünüz mü?
Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın da, “şöyle yapacağız, böyle yapacağız” deyip duruyor.
Önünde daha dört küsur yılı var; şu ana kadar sözden, söylemden ibaret her şey.
***
HÖŞMERİM meselâ.. Balıkesir’e özgü bir tatlı. Höşmerim denince akla ilk Balıkesir gelmez mi?
Ankara’nın Elmadağ ilçesinde Höşmerim Festivali düzenleniyor; Balıkesir’de höşmerim satan tatlıcı arıyorsun fellik fellik.
Şimdilerde çeşitlendirdiler; koyun peynirli klasik höşmerimin fıstıklısını, kakaolosunu, bademlisini, kaymaklısını, bilmem nelisini ürettiler. Klasik olanın dışındakiler için yerel lezzet diyemeyiz, olsa olsa gastronomik bir denemedir.
Höşmerimi öne çıkaran, Balıkesir’le özdeşleştirip markalaştıran, bu değer üzerinden kültürel bir organizasyon planlayan var mı?
***
ESKİŞEHİR, herkesin bildiği çiğböreğiyle ‘gastronomi şehri’ oluyor.. Konya, etli ekmeğiyle falan lezzet rotalarına adını yazdırıyor.. Kayseri, ünlü mantısıyla gastronomi turizminin önemli bir rotası ilan ediliyor, Edirne ciğeriyle meşhur, Adana deyince kebap…
Ürünlerini ve mutfaklarını gayet güzel pazarlıyor adamlar.
Balıkesir, hem üründe, hem mutfakta çoğunu ikiye üçe katlayacak potansiyele sahip; ama arkalarda nal topluyor!
Pandeminin başında valiliğiyle, belediyeleriyle, kamu kurumlarıyla, odalarıyla falan bir toplantı yapmışlardı. ‘Marka Şehir Balıkesir’i yaratacaklardı.. Bu memleketin tüm potansiyelini öne çıkaracak etkinlikler falan işte.
Ajanslara çok çok para kazandırdılar. Marka Şehir için logo bile tasarladılar; hâttâ beğenmeyip tiye almıştık.
Janjanlı bir tanıtım toplantısından sonra, bir iki açıklama, bülten; sonra o iş bitti gitti.
Hemen ardından kahvaltısıyla meşhur kimi illere nazire yaparcasına, bir Kahvaltı Festivali tertiplediler. Otuz küsur çeşit ürün koydular; evet evet hepsi Balıkesir’e özgü, yerel kahvaltılık lezzetlerdi.
Ünlü şefler geldi gitti, ürünlerin tanıtıldığı stantlar açıldı, ticari işletmeler kendi markalarıyla satış yaptı, para kazandı. Şarkıyla, türküyle, konserle, sergiyle falan süslediler festivali.
Bitti gitti. Festivalin ne adını anan var, ne tekrarını soran.
Çakmaydı çünkü.
Kahvaltısıyla öne çıkmış, kendini dünyaya duyurmuş Van ilimiz vardı meselâ.. Çarşısında, pazarında, caddesinde, sokağında dünya kadar kahvaltı mekanı olan bir kentimiz.
Yerel kahvaltı tatlarıyla kendini öne çıkarmış, marka değer üretmiş.
Bizimki, taklit oldu bir nevi!
***
OYSA bizim memleket, ‘Türkiye’yi Doyuran İl’ sloganıyla yürüyor.
Ürün çeşitliliğinde pek çok vilayete fark atıyoruz.
Pazarlama yeteneğinden yoksunuz. Bizi bize pazarlıyoruz.
Al yerel lezzetlerini, topla yöresel mutfağınla, çarp turizm potansiyelinle…
Turizm dedik de.. Gaziantep meselâ, ‘Çingene Kızı’ mozaiğiyle ne güzel pazarlıyor kendisini.
Uleyn senin her yerinden tarih fışkırıyor. Antandros’taki Roma villasının mozaiklerini turizm için pazarlayabiliyor musun peki?
Balıkesir’in her tarafında arkeolojik varlığa rastlanıyor. En az dört – beş ayrı lokasyonda arkeolojik kazı yapılıyor. Antik dönemin izlerini taşıyan bir şehir burası. Kaç tane ören yerin var; kaç tane müzeye sahipsin?
Hani ne oldu bizim UNESCO’dan geri dönen İda – Madra Kültür Rotası?
Bir ucunu Sındırgı’ya, öteki uçlarını Güney Marmara’ya, taa Bergama’ya kadar bağlayıp yüzlerce kilometrelik uzun bir rota çiziyorsun. Yani, “benim elimde yok yok; ne ararsan mevcut” diyorsun..
Adamlar lezzet durağı diyor, gastronomi turizmi diyor, kültür rotası diyor; bir şekilde elindeki şuncacık varlığı gayet güzel pazarlıyor.
Sen beceremiyorsun!
Bizim memleket, ‘muhtemelen’ dünyanın en güzel şehri!
Öyle diyor ya Ahmet Akın: “Balıkesir muhtemelen dünyanın en güzel şehri…”
O güzellikleri pazarlayamıyorsan, bitti gitti.
Selam ederim herkeslere.